Türkiye'nin
bölgede ve dünyada artan etkinliğini tam anlamıyla idrak etmeyen
Tel Aviv yönetimi,
Ankara'nın bölgede oluşturmak istediği kalıcı barış ve güven unsuruna kendi alışılagelmiş yöntemleriyle müdahalede bulunuyor. Özellikle Türkiye'nin arabuluculuğunda gerçekleştirilen
Suriye ile
İsrail arasındaki dolaylı görüşmeler devam ettiği bir ortamda İsrail'in sebepsiz yere
Gazze'ye saldırması bunun en bariz örneğini oluşturuyor. İsrail bu saldırı ile aslında "istediğim zaman barışır, istediğim zaman da savaş açarım" demeye getiriyor. Tel Aviv ve Ankara arasındaki fay hattı aslında tam da bu noktadan başlıyor. İsrail, Türkiye ile çıkan
krizleri, mantıklı ve sağduyulu yaklaşıp çözüm bulmak yerine diplomatik teamüllere uymayan yöntemlerle bu krizleri daha da derinleştirme yoluna gidiyor. Türkiye ile ilişkilerini koparmış bir İsrail'in diğer bölge
ülkeleri ile iyi ilişki kurmasının imkansız olduğu bir ortamda, İsrail'in son yaptığı ve Türkiye'yi
büyükelçi nezdinde diplomatik aşağılama girişimi, İsrail'in kendi ayağına kurşun sıkmasıyla eş değer bir girişim olarak kabul ediliyor.
Erdoğan'ın "İsrail ile Suriye arasındaki dolaylı görüşmelerde bir madde dışında büyük ölçüde ilerleme sağlanmıştı" dediği görüşmeler devam ederken İsrail, pervasız tavrı ile Gazze'ye saldırdı. İsrail 22 gün süren saldırısında, biyolojik fosfor gazı dahil her türlü silahı kullanarak bin 500'ü aşkın masum insan öldürüldü. Çoluk çocuk, kadın
yaşlı ayırımı yapmadan devam eden saldırı dünyanın dört bir yanından düzenlenen mitinglerle
protesto edildi. Gazze saldırısı Türkiye'nin arabuluculuğu ile yapılan İsrail - Suriye dolaylı görüşmelerini de dondurdu. Ardından İsrail'e siyasi alanda en büyük tepki hiç hesabını yapmadığı Türkiye'den geldi. İsrail, ilk olarak Türkiye'nin tepkisini her zamanki sıradan bir tepki olarak algıladı. Ancak Erdoğan'dan gelmeye devam eden sert tepkiler İsrail tarafında adeta büyük şaşkınlık yarattı. Zira İsrail bu tür saldırıları yıllarca yapıyor. İstediği zaman saldırıyor, İstediği zaman çekiliyordu. Aynı şekilde 2006 yazında
Hizbullah ile giriştiği savaşta
Lübnan'da taş üstüne taş bırakmadı. Uluslar arası çağrılarak rağmen İsrail çekilmeyi reddederek, "Ben istediğim zaman çıkarım" dedi. Buna benzer birçok saldırı ve
yıkım. Ancak hiç kimse İsrail'i durduramıyordu.
Ancak bu seferki tepki farklıydı. Bu tepki de en y
akın müttefiki olarak gördüğü Türkiye'den ve yüksek bir sesle geldi. İsrail bunu şaşkınlığını üzerinden atamadan "one minute" hadisesi yaşandı. Tüm dünyanın izlediği
Davos zirvesinde, İsrail Cumhurbaşkanı Şimon
Peres,
cevap vermek için fırsat bulmuş gibi Erdoğan'a
parmak uzatarak yüksek sesle ve suçlayıcı ifadeler kullandı. Erdoğan bu tepki karşısında tüm dünyanın gözü önünde Peres'e "one minute" dedi.
Erdoğan, İsrail'in pervasızlıklarını Peres'in yüzüne karşı haykırması adeta ezber bozdu. Zira bu güne kadar hiç bir siyasetçi, BM'de bile İsrail'e karşı
kınama kararı çıkartamazken Erdoğan tüm dünyanın gözü önünde Peres'i suçlayarak ," Siz öldürmeyi iyi bilirsiniz" dedi. Bu hadise dünya komu oyunda günlerce gündemin ilk maddesi oldu. Dünya bunun şaşkınlığını yaşarken Erdoğan hava alanında muzaffer bir kumandan gibi karşılandı. Erdoğan'ın tepkisi aslında Türk milletinin
baskı, haksızlık ve zulme karşı dik duruşunun ifadesi olmasının yanında Türkiye'nin yeni bir vizyonuydu. Hükümeti
desteklesin ya da desteklemesin Türkiye'de 7'den 70'e herkes Erdoğan'ın bu dik duruşuna destek verdi.
Ortadoğu'da halklar sokaklara akın ederek Erdoğan'ın fotoğraflarını taşıdı. İsrailli yöneticilerin anlayamadıkları en önemli nokta tam da buradan başlıyor. Türkiye bundan sonraki süreçte Erdoğan'ın deyimi ile 'dik ve diklenmeden' kendi özgün politikasını ortaya koyuyor.
YENİ DÜNYA DÜZENİ TÜRKİYE'YE ROL BİÇİYOR
Bir dönem İsrail'in Ortadoğu'daki en önemli müttefiki olarak kabul edilen Türkiye, son dönemde en çok diplomatik kriz yaşadığı ülke konumuna geldi. Kısa zamanda Türkiye ile İsrail arasında sürekli diplomatik kriz çıkması ve ilişkilerin gerilmesini aslında sadece
Filistin veya Gazze olayı ile bağlamak elbette yanıltıcı olacaktır. Zira Türkiye'nin dünya sahnesinde etkin ve bölgedeki politikalarda söz sahibi olmak gibi liderlik yolunda hızla ilerliyor. Bölgedeki en çetrefilli konulara girerek çözüm bulmaya çalışan Türkiye, Ortadoğu,
Balkanlar, Orta
Asya,
Afrika gibi dünyanın birçok yerindeki sorunlara eğilerek bu sorunlara herkesin kabul edeceği çözüm seçenekleri sunuyor. Türkiye, Suriye ile İsrail arasında arabulucu olurken, diğer taraftan uzun süre devam eden Lübnan ile Suriye arasındaki diplomatik sorunların çözümünde büyük bir rol oynadı.
Irak ile Suriye arasında patlak veren ve Bağdat'ta 100 aşkın ölümü ile sonuçlanan patlamaların ardından her iki ülkenin dışişleri bakanlarını bir
masa etrafında toplamayı başardı.
Bir yandan ABD ile mevcut ilişkilerini geliştirirken diğer tarafta
Rusya ile köprülerini güçlendiriyor. Türkiye bu anlamda geniş bir perspektiften dünya sorunlarına eğilip çözüm bulmaya çalışırken ABD'nin desteği ile İsrail eskisi gibi bölgede pervasızca ortaya koyduğu politikalar sürdürme yarışına giriyor. Uluslararası alanda kabul gören Türkiye, İsrail'i makul olamaya çağırırken İsrail yeni konjonktürü göz ardı ederek, şımarık çocuk rolünü oynamaya devam ediyor.
Özellikle son yaşanan olayda Tel Aviv Büyükelçisi
Oğuz Çelikkol'u dışişlerine çağırarak ortaya konulan ve diplomatik teamüllerde adeta' terbiyesizlik' olarak ifade edilecek bir tavır sergilendi. İsrail, Başbakanı ve
Dışişleri Bakanı bilgisi dahilinde yapılan bu olay ile İsrail, Türkiye'yi diplomatik bir üslupla aşağılama yoluna girdi. "One minute" hadisesinde olduğu gibi İsrail attığı her olumsuz adım kendisine ters tepti. Türkiye'nin öneminin farkına varması gereken İsrail, bu tür davranışları ile büyük kayıplar yaşayacağı aşikar. Çünkü başta bölge olmak üzere uluslar arası alanda büyük bir saygınlığı olan Türkiye ile köprüleri atması en çok kendi zararına olacak. Türkiye ile ilişkilerini koparmış bir İsrail'in bölgede başka bir ülke ile iyi ilişki kurmasının imkansızlığı dururken bu son eylemi ile adeta kendi ayağına kurşun sıkmış oldu.
Dışişleri Bakanı Davutoğlu'nun " İsrail, barışa hazır olduğu günün ertesinde biz İsrail ile ilişki kurmaya hazırız" sözünü İsrail'in çok iyi bir şekilde algılaması gerekiyor. (CİHAN)