İsrail-Türkiye ilişkilerinde eksen değişimi
Bir grup gazeteciyle geldiğimiz ülkede, çok farklı isimlerle
Ankara-
Tel Aviv ilişkilerini konuştuk. İsrail basınının olmadığı ve daha çok ‘off the record' verilen bilgilerde ilginç ayrıntılar yakaladık.
Gazze saldırıları,
Başbakan Tayyip Erdoğan'ın Davos'taki çıkışı ve
Anadolu Kartalı tatbikatının iptal edilmesi sebebiyle Türk-İsrail ilişkilerinde yaşanan gerilim had safhaya ulaşmış durumda. Bir grup gazeteci,
sivil toplum lideri ve akademisyenle birlikte geldiğimiz ülkede, çok farklı isimlerle Ankara-Tel Aviv ilişkilerini konuşma fırsatı yakaladık. Akıl almaz bir tempo içinde geçen görüşmelerin yayımlanabilir kısımlarında yeni ve farklı bir şey olmadığını gözlemledik. Gelinen olumsuz tablo karşısında İsrailli yetkililer
mikrofon ve kameralara aşağı yukarı aynı klişe cümleleri söylediler. İsrail basınının olmadığı ve daha çok yazılmaması kaydı ile ‘off the record' verilen bilgilerde ise enteresan ayrıntıları yakalamamız mümkün oldu.
Türkiye'nin İsrail ile bölgedeki sorunlar üzerinden ilişki kurmasını kabullenemeyen İsrailli yetkililer, gelinen noktadan hiç de hoşnut değil. İsrail halkı, Hamas'a sahip çıktığı için, diplomatları ve siyasileri ise kendilerini iyi anlamadığı için Türkiye'ye kırgınlar. Daha önceki Türk hükûmetleriyle
Orta Doğu sorunları üzerinden ilişki kurmadıklarını hatırlatan yetkililer, bir nevi, gelinen nokta ile ezberlerinin bozulduğunu negatif bir dille
itiraf ediyor.
Satır aralarından çıkaracağımız bilgiler ise şöyle özetlenebilir: İsrail, Ankara'nın Orta Doğu'da
baskın bir aktör olma yolunda ilerlediğini sezinliyor ve bunun geçici bir heves olmadığının farkında. Daha önce ortak sorunlar üzerinden ilişkiler kurmaya alışmış iki ülkenin bundan sonra ancak rasyonel bir dış
politika konseptinde bir araya gelebileceği görülüyor. Bu noktada Başbakan Erdoğan'ın
Amerika ziyareti esnasında adlarını vermeksizin serzenişte bulunduğu birkaç araştırma merkezi ve lobinin Ankara ile Tel Aviv arasındaki ilişkilere mevcut tutumları ile olumlu katkılarda bulunamayacağını ifade etmemiz gerekiyor.
Aynı şekilde Türkiye'de sadece silahlı kuvvetlerle iyi geçinerek ikili ilişkilerin bir yerlere taşınması da Türk-İsrail ilişkilerinin üzerine oturtabileceği yegâne dayanak noktası olamaz. Satır arası kalan yorumlardan çıkarabileceğimiz bir başka önemli gelişme ise Türkiye'nin bölgede oynadığı arabuluculuk rolü üzerine.
İsrail'in hâlihazırda Filistinli yetkililerle barış görüşmesi yapması imkân dâhilinde değil. Uluslararası arenada baskı altında olan Tel Aviv, barış adına birtakım adımlar atmak zorunda. Bu noktada İsrail'in karşısında duran tek adres ise Suriye. İsrail Başbakanı Netanyahu'nun ‘Suriye ile ancak Fransa arabuluculuğunda görüşebilirim' mesajı daha çok iç politik kaygılarla verilmiş bir demeç olarak yorumlanıyor, “Suriye'nin arabulucu olarak Fransa'yı kabul etmeyeceğini çok iyi bilen Netanyahu bir taşla iki kuş vurmanın peşinde mi?” sorusunu akla getiriyor. Suriye'nin talebi ile Türkiye'nin tekrar arabulucu görevine soyunması, Tel Aviv ile Ankara arasında durma noktasına gelen ilişkileri hareketlendirebilir.
İkili ilişkilerin çok daha sağlıklı gelişebilmesi için İsrail'in Türkiye ve
dış politikasındaki değişimi iyi anlaması gerekiyor. Orta Doğu'da herkesin güvenebileceği bir aktör olmaya çalışan Türkiye'nin bu konumu en çok Ankara ile çok yakın ilişkiler kurabilen İsrail'in işine yarayacaktır. Orta Doğu'da özellikle
Irak savaşı sonrasında çok büyük bir
imaj kaybına uğrayan Batılı ülkelerin evrensel değerlerini, bölgede Ankara temsil edebilir.
Türkiye açısından baktığımızda İsrail'in görünen tüm somut maddi şartları ve stratejik gücü haricinde Ankara'nın gözden kaçırmaması gereken çok önemli özelliği bu ülkenin demokrasisidir. Ankara daha demokratik, müreffeh ve dünyaya açık bir Orta Doğu hayal ediyorsa, İsrail'in demokrasisinden istifade edebilir. Tek şart, İsrail'in de Türkiye ile birlikte aynı rüyayı görmesi ve bunu hayra yorması. Görünen o ki Ankara-Tel Aviv hattındaki sessizlik ancak farklı eksende kurulacak yeni bir birliktelikle bozulabilir. Bakalım, bu yeni ekseni hangi şartlar belirleyecek?
Selim
Savaş Genç / AKSİYON