İsrail'in
Lübnan'daki çocuk
katliamını bile kınayamayan
Birleşmiş Milletler, saldırıların 27. gününde hâlâ
ateşkesi tartışıyor.
Fransa'nın ABD ile birlikte hazırladığı karar tasarısında, Lübnan hükümetinin istekleri dikkate alınmadı.
İsrail’in katliamları bitmiyor
Hizbullah'ın önceki gün düzenlediği
füze saldırısında 15 kayıp veren İsrail, dün Lübnan'da yeni bir katliama
imza attı. Güneydeki köylere
bomba yağdıran İsrail, çoğu çocuk 30
sivili katletti. Sayda kentinin yakınlarında yer alan Gaziye'de İsrail
bombardımanında yıkılan bir evin
enkazından 14 sivilin cesedi çıkarıldı.
İsrail askerlerinin çekilmesine yönelik herhangi bir ifade içermeyen tasarıya, BM'nin veto hakkı bulunan daimi üyeleri Çin ve
Rusya karşı çıkıyor. Tasarıdan memnun olan İsrail ise Lübnan'a yönelik saldırılarına devam edebilmesi için açık kapı bırakılmasını istiyor. İsminin açıklanmasını istemeyen İsrailli bir hükümet yetkilisi, hava akınlarına izin verilmesini istediklerini söyledi. Gerekçeleri ise Hizbullah'a
silah taşıyan araçları vurmak ve füze saldırısı düzenleyenleri engellemek. İsrail ayrıca, bölgeye yerleştirilmesi planlanan uluslararası gücün kendi sınırından 20 kilometre uzağa konuşlanmasını talep ediyor.
İsrail'in saldırıları 28. gününe girerken ölen sivil sayısı bini aştı. Lübnan Baş
bakanı Fuad Sinyora,
Arap Birliği Dışişleri Bakanları Toplantısı’nda gözyaşları içinde ateşkes çağrısı yaparken, İsrail yönetimi saldırıları genişleteceğini açıkladı. Hizbullah'ın önceki gün düzenlediği füze saldırısında 15 kişinin ölmesi üzerine İsrail ağır bombardımana yöneldi. Kana'da katledilen çocuklar daha defnedilemeden İsrail dün Lübnan'da yeni bir katliam daha gerçekleştirdi. Güneydeki köylere düzenlenen saldırılarda çoğu çocuk en az 30 sivil hayatını kaybetti. Lübnan Başbakanı Fuad Sinyora, Arap Birliği üyesi
ülkelerin Beyrut'taki toplantısı sırasında katliam haberini dünyaya duyurdu. Sinyora, “Bir saat önce Hula köyünde 40'tan fazla şehit verildi.” dedi. Gözyaşlarına boğulan Sinyora, “Eğer bu korkunç eylemler devlet terörü değils
e devlet terörü nedir?” sorusunu yöneltti. Sinyora, daha sonra Hula’daki ölü sayısını 1 olarak düzeltti.
İsrail’in Lübnan’da başlattığı ‘katliam operasyonun’nun 28. günüde 30 sivil hayatını kaybetti. Ülkenin güneyindeki Sayda kentinin yakınlarında yer alan Gaziye’de ise İsrail bombardımanında yıkılan bir evin enkazından 14 sivilin cesedi çıkarıldı. Hasaniye, Nebatiye, Kfar-Tibnit ve Haruf köylerine düzenlenen saldırılarda da 15 sivil hayatını kaybetti. Güneydeki en büyük yerleşim birimi olan Sur kentine yönelik bombardımanlar sebebiyle şehrin dış dünyayla olan son
karayolu bağlantısı da kesildi. İsrail komandolarının da kentin güneyindeki dağlık alana indiği bildirildi. İsrail ordusu, 30 Haziran’da Kana kasabasına düzenlediği saldırılarda çoğu çocuk 28 kişiyi katletmişti. Lübnanlı yetkililer ise Kana’daki ölü sayısının 54 olduğunu belirtiyor. Bundan 1 hafta sonra da bu kez
Suriye sınırındaki Kaa kasabasında çiftçilerin üzerine bomba yağdırarak 33 sivili öldürmüştü. Son olaylarla birlikte Lübnan’a 12 Temmuz’da başlayan İsrail bombardımanında ölenlerin sayısı bini aştı.
Saldırılarda yaralanan Lübnanlı sayısının da yaklaşık 3 bin 500 olduğu kaydedilirken bu bilançoya henüz enkaz altında bulunanların dahil olmadığı ifade edildi. İsrail-Hizbullah çatışması 900 bini aşkın kişiyi de yerinden etti. Lübnan’dan 100 binden fazla
yabancı ve çifte vatandaş da
tahliye edildi.
İsrail operasyonlanı genişletme derdinde
Cılız diplomatik girişimlerden ateşkes için somut bir karar çıkmazken İsrail yönetimi, üzerinde tartışmaların devam ettiği BM karar tasarısı taslağında İsrail’in saldırılarını devam ettirebilmesi için açık kapı bırakılmasını istedi. İsminin açıklanmasını istemeyen İsrailli hükümet yetkilisi,
Güvenlik Konseyi’nin ilgili karar tasarısında, Hizbullah’ın silah taşıyan konvoylarına ve füze saldırısı düzenleyenlere yönelik hava akınlarına izin verilmesini istediklerini ifade etti. Uluslararası kuvvetin, Hizbullah’ı, İsrail sınırından 20 km uzakta tutmasını, uzun menzilli füzelerle başa çıkılması açısından gerekli gördüklerini kaydeden yetkili, Lübnan-Suriye sınırının da gözetlenmesini istedi. İsrail
Savunma Bakanı Amir Peretz, çatışmalara diplomatik çözüm bulunmaması halinde, Lübnan’daki kara saldırılarını genişleteceklerini söyledi. Peretz, Hizbullah’ın Katyuşa roket rampalarının etkisiz hale getirilmesi ve İsrail halkının sığınaklardan çıkabilmesi için saldırıları genişletme yönünde orduya talimat verdiğini kaydetti.
Kurbanlar bombardıman yüzünden defnedilemiyor
İsrail’in Kana’ya düzenlediği saldırının üzerinden 9 gün geçmesine rağmen, yoğun bombardıman sebebiyle cenazeler defnedilemiyor. Lübnan’ın güneyindeki Sur kentinde, Kana saldırısında hayatını kaybeden 27 kişinin de aralarında bulunduğu 90 Lübnanlının cenazesi devlet hastanesi önündeki soğutuculu TIR’larda defnedilmeyi bekliyor. Sur
Devlet Hastanesi doktorlarından Mustafa Jeradi, kendilerine ulaşan
ceset sayısının 90’ı aştığını ve bunun büyük bölümünü çocukların cesetlerinin oluşturduğunu söylüyor. Cenazelerin defnedilmesi için günler öncesinden bir toplu
mezar hazırlandığını, ancak İsrail’in yoğun saldırıları sebebiyle defin işlemlerinin yapılamadığını kaydeden Jeradi, “Bazı aileler, cenazelerini buradan alarak kendileri defnetmek istiyor, ancak yine güvenlik nedeniyle onlar da yakınlarının cesetlerini buradan alamıyor. Aslında hastanemizin asli görevi yaralıların
tedavi edilmesidir; ancak bize ulaşan cenazeler bir anda bizim problemimiz oldu. Şu anda elektrik ve benzin sıkıntısı olduğu için buradaki cenazeleri daha fazla bekletme imkanımız da yok.” diye konuşuyor.
Asker ve barış gücü için Ankara-Paris mutabakatı
Lübnan krizine çözüm için diplomatik girişimlerini sürdüren
Dışişleri Bakanı Abdullah Gül,
Fransız ve Suriyeli meslektaşlarıyla iki önemli görüşme gerçekleştirdi. BM Güvenlik Konseyi’ne konuyla ilgili sunulan karar tasarısının yazım çalışmaları sürdüğü sırada gerçekleşen Fransa Dışişleri Bakanı Philippe Douste-Blazy ile Bakan Gül’ün görüşmesinde iki ülkenin çözüm için birçok noktadaki mutabakatı teyit edildi. Ankara ve Paris, “kalıcı ateşkesin” sağlanmasının ardından “uluslararası güç”ün konuşulmasından yana. Gücün, “Hizbullah’ın silahsızlandırılması” konusunda bir görev üstlenmesi de iki başkentte kabul görmüyor. Özellikle İsrail ve ABD, “acil ateşkes” çağrısına karşı çıkarken bölgeye yerleştirilmesi muhtemel uluslararası gücün “Hizbullah’ı silahsızlandırması” konusunda ısrar ediyor. Bu arada Suriye basını, Dışişleri Bakanı Abdullah Gül’ün cuma günü Fransız meslektaşının ardından Suriye Dışişleri Bakanı Velid Muallim’i de telefonla aradığını yazdı. Görüşmede bölgedeki hassas durum ve atılacak adımların ele alındığı kaydedilirken, Ankara bu görüşmeyi doğrulamadı. Süleyman Kurt, Ankara
Arap liderlerden bir ay gecikmeli zirve planı
Filistin ve
Irak sorunlarından sonra Lübnan konusunda da herhangi ciddi bir adım atamayan Arap liderlerin, saldırıların başlamasından bir ay sonra bu hafta sonu Suudi Arabistan’ın
Mekke şehrinde bir araya gelebilecekleri belirtiliyor. Lübnan’ın LBC-
Hayat kanalı ile Essefir gazetesi, Suudi Dışişleri Bakanı Suud El Faysal’ın Beyrut’ta dün başlayan
Arap ülkeleri dışişleri bakanları olağanüstü toplantısında, söz konusu zirve toplantısının düzenlenmesi çağrısında bulunacağını duyurdu. Suriye Dışişleri Bakanı Walid Muallim de liderlerin Lübnan’a ilişkin olağanüstü bir toplantı yapmaları konusunu ele alabileceklerini belirtirken Arap Birliği Genel Sekreteri
Amr Musa, konunun dışişleri bakanları toplantısından sonra netlik kazanacağını söyledi.
Yaklaşık bir aydır devam eden İsrail saldırıları sonucu binden fazla Lübnanlı hayatını kaybederken, Arap ülkeleri hem kendi aralarında bir görüş birliğine varamadı, hem de İsrail ve ABD karşıtı politikalar geliştiremedi. Arap liderlerin bu durumu başta Arap kamuoyu olmak üzere tüm dünyada büyük antipatiyle karşılanıyor. Dünkü toplantı öncesindeki açıklamasında İsrail’in tavrını sert şekilde eleştiren Amr Musa, Arap ülkelerinin İsrail’deki elçilerini geri çağırma konusunu da görüşeceklerini ifade etti. İsrail’le diplomatik ilişkisi olan üç Arap ülkesi bulunuyor:
Mısır,
Ürdün ve
Moritanya. Şu ana kadar İsrail’deki büyükelçisini çağıran tek ülke,
Amerikan karşıtı politikalarıyla sivrilen Venezüella oldu.
Zaman