Esed'ın emanet bir duruşu olduğunu söyleyen Doğan, “Esed'ın emanet bir duruşu var. İki bacağını yapıştırması
iletişime kapalı olduğunu gösteriyor. Anlatmak istediğini anlatmaktan çekiniyor. Yani rahat değil. Vermek istediği
mesajdan daha farklı bir mesaj veriyor. Asıl vermek istediği mesaj ise daha ağır ve daha net. Çok sert bir tutumu var. İnanılmaz derece konsantre olmuş ancak patlamaya hazır
bomba gibi duruyor” dedi.
Davutoğlu'nun ise buzları kıran bir oturuş şekli olduğunu söyleyen Doğan şöyle devam etti: “Daha samimi duruyor. İkisi arasında bir iletişim bozukluğu söz konusu. İkisi de konuşuyor ama kimse kimseyi dinlemiyor. ‘Düşün, konuş, dinle' tekniği uygulanmıyor. İki tarafta da sadece sembolik bir duruş var. Bedenleri orada, ruhları başka yerde gibi. Esed şişirilmiş bir balon gibi, sanki uçuyormuş gibi bir hava yayıyor. Ayakları yere basmıyor aslında. Kendine hakimiyeti çok az. Bu nedenle de sadece dinlemiş olmak için dinliyor. Uyum sağlıyormuş gibi davranıyor ama esasen karşı tarafa hak vermiyor. Kamufle de var burada. Hoşgörülü, mütevazı, sade, adam gibi adam imajı veriyor. Böyle bir durumda karşı tarafla sağlıklı iletişime girmek imkansız. Davutoğlu aktifi,
Esad ise pasifi oynuyor.
Aktif ile pasifin yan yana gelmesi orada bir iletişim bozukluğu olduğunu gösteriyor.”
‘Zamanınız sınırlı'
ESAD: Siz de milletvekili seçildiniz değil mi?
Davutoğlu: Evet. Biz yarım yüzyılı aşkın bir süredir parlamenter
sistemi işletiyoruz. Bu sistem de, bizi her alanda bir güç olmaya, huzurlu bir
ülke olmaya götürüyor. Biz,
terör sorununa rağmen demokrasiden vazgeçmedik, bir çok alanda reformları yaptık.
ESAD: Biz de reform yapmak istiyoruz. Ancak
militanlarla sıkıntılarımız var.
Davutoğlu: Güvenliği öne alalım, önce bu sorunu bitirelim sonra reform yapalım diyorsanız o gün hiç bir zaman gelmez. Zamanınız sınırlı. Beklemeye tahammülümüz kalmadı. Militanlar diyorsunuz,
200-300 militan mı ülkenizi bu hale getiriyor? Artık
Suriye halkının meşru taleplerini dikkate almalısınız. İçişlerine karışma politikaları artık günümüz dünyasında anlamını kaybetti. Biz sizin ülkenizi dizayn etmek istemiyoruz. Siz önce kendi halkınızı demokrasiye geçeceğiniz konusunda inandırmalısınız.