KKTC Dışişleri Bakanı Özgürgün yazılı açıklamasında,
Kıbrıs Rum kesiminde mayıs ayı sonunda yapılacak seçimler yaklaşırken, Rum yönetimi lideri Dimitris
Hristofyas'ın provokatif söylemlerinde artış gözlemlendiğini belirtti. Özgürgün, Hristofyas'ın Rum Milli Muhafız Ordusu (RMMO) kışlalarını ziyaretinde, Türk tarafı için "ikinci devlet planlarını başaramayacaklar" ifadesini kullandığını ve ayrıca "işgalden ve kolonizasyondan kurtulmak" için çalıştıklarını belirttiğini anımsattı.
"Hristofyas'a ve Rum siyasilere, Kıbrıs adasında halihazırda tüm kurum ve kuruluşlarıyla ve Anavatan
Türkiye'nin tam desteğiyle Kıbrıs Türk halkının hak ve çıkarlarını koruyan bir devletimiz olduğunu hatırlatmakta fayda görmekteyiz" diyen Özgürgün, şöyle devam etti: "Devletimiz
Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti, Kıbrıs Türk halkının ada üzerinde insanca ve eşit bir şekilde yaşamasının bugün olduğu gibi bundan sonra da en büyük teminatı olacaktır. Adanın tarihi ve siyasi gerçekleri ışığında yasallığı ve meşruiyeti sorgulanması gereken, esasen 1963 yılında yıkılmış olmasına rağmen halen kendisini 'Kıbrıs Cumhuriyeti' olarak gören
Güney Kıbrıs Rum Yönetimidir. Bu gayrıyasal yapının, tüm adayı veya Kıbrıslı Türkleri de temsil ettiğini söylemek, adanın tarihi ve siyasi gerçeklerini inkar etmek ile eşdeğerdir."
KKTC'nin, kurulacak olan yeni bir ortaklığın da ana unsurlarından birisi olacağını vurgulayan Özgürgün, şunları kaydetti: "Adanın gerçekleri görmezden gelinerek, iki halkın barış ve huzur içerisinde yaşayacağı adil ve kalıcı bir çözüme ulaşılamayacağı bir gerçektir. Rum liderliğinden, bu tarz provokatif açıklamalardan bulunmak yerine, adanın gerçeklerinden hareketle müzakere masasında daha yapıcı bir tutum içerisine girmesi beklenmektedir. Ayrıca, Hristofyas ve Rum siyasileri, 'işgal ve kolonizasyon' edebiyatına bir son vererek adanın gerçeklerini çarpıtmaktan vazgeçmeye çağırırız. Bu bağlamda, Anavatan Türkiye'nin, uluslararası anlaşmalardan kaynaklanan hak ve yükümlülükleri çerçevesinde, Kıbrıs Türk halkını yok olmaktan kurtarmak için adaya müdahale ettiğini ve Türkiye kökenli vatandaşlarımızın asla bir pazarlık unsuru olmadığını bir kez daha vurgularız."