Zirve için hazırlanan
taslak bildiride ise,
Türkiye ile fiili
müzakerelerin başlamasından duyulan memnuniyet dile getiriliyor.
Zirvede,
limanlar konusu da
gündeme gelecek ve AB liderleri, Türkiye'nin Ortaklık Anlaşması ve Ek Protokolün getirdiği yükümlülüklerin tam olarak yerine getirmesi konusuna değinecek.
Fransa'nın talebiyle hazmetme kapasitesi de gündem maddeleri arasında.
Genişleme dosyasının tekrar AB liderlerinin önüne gelecek olması açısından önem taşıyan zirvede, diğer katılımcı ve
aday ülkelerle birlikte Türkiye'ye de paragraf ayrılması öngörülüyor.
AB
Anayasası'nın geleceği
Zirvenin en önemli konusunu ise, Fransa ve Hollanda'daki referandumlarda reddedilen AB Anayasası'nın geleceği oluşturuyor.
AB liderleri, Fransa ve Hollanda'daki referandumların ardından soğumaya bırakılan anayasa krizine çözüm bulunması için yeni bir takvim üzerinde uzlaşmaya çalışacak.
Bu konuda liderlerin düşünme süresini yıl sonuna kadar uzatmaları olası görünüyor.
AB Komisyonu Başkanı
Jose Manuel Barroso, yaptığı konuşmalarda, birliğin öncelikle vatandaşlarının kalbini kazanması gerektiğine dikkat çekiyor.
Enerji konusu da gündemde
Zirvede ayrıca Türkiye'yi çok yakından ilgilendiren 'enerji' konusuna da değinilecek. AB Dış Politika ve Savunma Temsilcisi Javier Solana, yazdığı raporda AB için önemli bir enerji geçiş koridoru olarak Türkiye'ye
destek verilmesini istemişti.
AB ülkelerinin sözde destek verdiği, fakat çıkarları söz konusu olunca geri çekildiği ortak enerji
politikası konusunda özellikle
Almanya ve
Polonya arasında ciddi tartışmaların yaşanması bekleniyor.
Baltık Denizi'nin altından geçen ve 2010 yılında hizmete girmesi beklenen Almanya-
Rusya doğal gaz
boru hattı projesinde devre dışı bırakılmayı içine sindiremeyen Polonya, ortak enerji politikası kapsamında
boru hattı inşaatının AB'den mali
yardım almasına da karşı çıkıyor.
AB Komisyonu Başkanı
Jose Manuel Barroso, genişleme politikasının birliğe yeni sorunlar getirmediğini, aksine anayasa krizi gibi kurumsal sorunların çözülmesinde faydalı olduğunu söyledi.
Barosso beklentilerini sıraladı
AB devlet ve hükümet başkanları zirvesi öncesinde
Avrupa Parlamentosu'nda
basın toplantısı düzenleyen AB Komisyonu Başkanı Jose Manuel Barroso, AB Komisyonu olarak beklentilerini anlattı.
Fransa ve Hollanda'daki referandumlarda yeni AB Anayasası'nın reddedilmesinin ardından, geçtiğimiz yılki zirve öncesinde 'birliğin
felç olacağı', 'fonksiyonunu yitirdiği' söylemleri gibi 'kara bulutların dolaştığını' hatırlatan Barroso, ''
büyüme ve istihdam yaratmaya odaklandık, ortak enerji politikasına sarıldık. Üzerimizdeki kara bulutları dağıttık. İyiye doğru bir değişim yaşadık'' dedi.
AB vatandaşlarının birlikten beklentileri olduğunu, bunlara
cevap verilmesi gerektiğini kaydeden Barroso, anayasa sorununun çözülmesinde de bir taraftan somut sonuçlar elde edilirken, öbür taraftan düşünerek konuşarak ilerlemeye dayalı 'ikili yol' izlenmesi gerektiğini ifade etti.
Türkiye - AB fiili müzakereleri başladı
AB ile Türkiye arasındaki fiili müzakereler,
Kıbrıs Rum kesiminin tüm engelleme çabalarına karşın 12 haziranda başladı.
Kıbrıslı Rumların, Türkiye ile fiili müzakerelerin 'bilim ve araştırma' başlığında açılıp kapanmasına yönelik
itirazları, AB Genel İşler ve Dış İlişkiler Konseyi'nde aşıldı.
Son ana kadar Rum kesiminin itirazlarının giderilmesini bekleyen
Ankara, AB'nin Ortak Tutum Belgesi'ni inceledi ve Ortaklık Konseyi'ne katılma kararı aldı.
Bu gelişmenin ardından
Dışişleri Bakanı
Abdullah Gül ve
Başmüzakereci Ali
Babacan, Lüksemburg'a hareket etti.
Kıbrıs Rum yönetimi ile varılan uzlaşmaya göre, AB'nin müzakerelerle ilgili Ortak Tutum Belgesi'ne eklenen bazı ifadelerle fiili müzakerelerin yolu açıldı. Belgede,
Gümrük Birliği ve Ek Protokol içinde olmak üzere Ortaklık Anlaşması gereklerinin yerine getirilmesinin önemi vurgulandı.
Bu konuda sorumlulukların yerine getirilmemesi halinde bütün müzakere sürecinin etkileneceği kaydedilen belgede, ''AB, bu çerçevede 21 eylül 2005 tarihinde Kıbrıs ile ilgili yayımladığı deklarasyona atıfta bulunuyor'' denildi.
Belgede, gelişmeler çerçevesinde gerektiği takdirde fiili müzakerelerin başlatılacağı bilim ve araştırma faslına geri dönebileceği belirtiliyor.
'
Bilim ve araştırma' faslıyla ilgili AB müktesebatının sınırlı olması nedeniyle fiili müzakerelerin aynı gün açılıp kapatılmasına itiraz eden Rum kesimi, bunu 'Türk liman ve havaalanlarının açılması ve tanınma'yla bağlantılı hale getirmeye çalıştı.
Türkiye 3 ekimde müzakerelere başladı
Türkiye ile AB arasındaki müzakereler 3 ekim tarihinde başlamıştı. Türkiye'nin 3 ekimde AB ile müzakerelere başlamasından önce
Avusturya'nın 'imtiyazlı
ortaklık' ta diretmesi krize neden olmuştu.
Avusturya,
Müzakere Çerçeve Belgesi'ne 'imtiyazlı ortaklık' ibaresinin girmesi için uzun süre direnmişti. 25 üyeli birlik içinde tek kalan Avusturya'nın sonunda direnci kırılmış ve Müzakere Çerçeve Belgesi onaylanmıştı.
Avusturya ile yürütülen pazarlıkların uzun sürmesi nedeniyle diplomaside pek sık uygulanmayan bir
kural işletildi. Pazarlıkların yürütüldüğü Lüksemburg'ta saatler gece yarısına iki dakika kala 23.58'de durdurulmuştu.
AB Dönem Başkanlığı'nı yürüten
İngiltere, bu süreçte Türkiye'ye önemli ölçüde destek vermişti. AB kulislerinden sızan bilgilere göre, İngiltere'nin diplomasideki başarısı müzakerelerin başlamasında etkili oldu.