Dört yıl önceki suikast girişiminden kurtulan
Türkmenistan Devlet Başkanı Saparmurat Türkmenbaşı, 1988’de aynı tehlikeyi atlatan Turgut
Özal gibi konuşmuştu: “Kimse
Allah’ın verdiği ömürden fazla yaşayamaz; ben de daha fazla yaşayamam.”
Türkmenistan’ın kurucu liderinin ömrü, geçtiğimiz perşembe sabahına kadarmış. 9 yıl önce by-pass ameliyatı olan Türkmenbaşı, 21
Aralık’ta
kalp krizi sonucu çok sevdiği
ülkesine ve hayata
veda etti.
Dünyanın, olumlu yanlarından çok, sıra dışı uygulamaları ve otoriter yönetimiyle tanıdığı, basının da çoğu kez uygulamalarıyla alay ettiği Saparmurat Niyazov Türkmenbaşı’nın ani ölümü, başta ülkesi olmak üzere Türk dünyasını derinden etkiledi. Uluslararası medyadaki imajının aksine, öksüz ve yetim büyüyen Türkmenbaşı’nın 66 yıllık hayatı, ilginç anekdot ve başarılarla dolu.
Babasını hiç görmeyen, annesini ve iki erkek kardeşini 8 yaşındayken depremde kaybeden Türkmen liderin çocukluğu yetimhane ve kimsesizler yurdunda geçer. Devletin zirvesine çıktıktan sonraki icraatlarında da bu öksüz-yetimliğin etkisi derinden hissedilir. Çalışkanlığı ve dürüstlüğünün yanı sıra liderlik vasfıyla da sivrilen Saparmurat Niyazov’un Komünist Parti içindeki yıldızı kolay parlamış. Ve genel sekreterliğe, yani partinin Türkmenistan kolunun en tepesine kadar yükselmiş kısa zamanda.
TURGUT ÖZAL’A ‘DOĞANIM’ DERDİ
Onun kurucu başkanlığında 1991’de bağımsızlığını ilan eden Türkmenistan’ı ilk tanıyan ülke
Türkiye olur. Bu sebeple Türkiye ve dönemin
Cumhurbaşkanı
Turgut Özal’a daha da artan bir sevgiyle bağlanır Türkmenbaşı. İlk resmî ziyaretini de bağımsızlıktan hemen sonra
Ankara’ya gerçekleştirir. Turgut Özal’a, “Doğanım (abim)” diye hitap eden Niyazov, zor dönemde Türkiye’nin uzattığı
yardım elini hiçbir zaman unutmayacaklarını hatırlatır sık sık. “Biz iki devlet, bir milletiz” sözünü de ilk söyleyen lider odur. Ayrıca Turgut Özal’ın referansıyla bu ülkeye giden Türk işadamlarına büyük itimat ederek kendilerine her türlü kolaylığı sağlar. Türkmenbaşı’nın Türkiye dostluğunun en somut göstergesi, son 15 yılda Türk işadamlarının buraya diğer Türk cumhuriyetlerinin toplamı kadar yatırım yapmasıdır. Türk girişimcilerin eğitim hizmetlerini ise yere-göğe sığdıramaz hiçbir zaman: “Önünüzde hürmetle eğiliyorum; ülkemizde yaptığınız eğitim hizmeti, tarihe
altın harflerle yazılacak.”
Türkmenbaşı, bağımsızlığın ilk yıllarında ülkedeki birlik ve beraberliği sağlamak için büyük çaba sarf eder. Mafyayı kısa sürede etkisiz hale getirir; ülkede asırlardır devam eden aşiret husumetlerine de son vererek Türkmen
halkının tek bir millet olduğu gerçeğini bütün ülkeye kabul ettirir. Türkmenistan’ın 4 büyük aşiretinden biri olan Teke’ye mensup olmasına rağmen diğer aşiretlere de eşit mesafede durmayı başarır Niyazov.
AZACAKLARI, AZDIRMAM YA RESÛLALLAH!
1992’de ülkesinin bağımsızlığı için ‘
şükür umresi’ yapar Türkmenbaşı. Umre arkadaşlarından biri de Türkmenistan
Yazarlar Birliği eski Başkanı,
merhum Berdinazar Hüdaynazarov’dur. Ünlü yazar Hüdaynazarov, bize umredeki ilginç bir vakayı aktarmıştı: “
Medine’de Türkmenbaşı’yla beraber Peygamber
Efendimiz’in (sas) kabr-i şerifini ziyaret ettik. Bize dediler ki; ‘Burada ne dua e
derseniz kabul olur.’ Türkmenbaşı, Ravza’da yere oturdu ve derin, içten bir edayla dua etmeye başladı. Bir ara sanki Peygamberimizi canlı olarak görmüş, ondan bir uyarı almış gibi, oturduğu yerden heyecan ve hürmetle ayağa kalktı ve şöyle dedi: ‘Ben azmam; azacakları da azdırmam Ya Resulallah.’ O an orada bulunanların hepsi ve özellikle ben çok duygulandım.”
Medine’de aldığı bu ‘uyarı’dan mıdır bilinmez, Türkmenbaşı ‘azgın’ yöneticileri tereddütsüz azletmekle kalmaz, bunu yaparken görülmemiş bir ta’zir yöntemi de uygular. Görevini
ihmal eden
bakan ve üst düzey yöneticilerin halka
hesap vermesi gerektiğini vurgular; çoğu kez onları televizyonda azarlayarak azlederdi.
Yolsuzluk yapan yöneticilere hiç acımaz, onları milletin önünde rezil rüsvay ederdi. “Köyünüze dönüp hayvancılıkla geçinin” diyerek…
Rüşvet alan bakan ve başbakanlar da aynı akibetten kurtulamazdı. Bir defasında yanlış tahmin yüzünden meteoroloji genel müdürünü de görevden almıştı.
TÜRKMENİSTAN’DA DEMOKRASİ YOK MU?
Türkmenbaşı, renkli kişiliğiyle Orta
Asya’daki diğer liderlerden oldukça farklıydı. Aşkabat’a 30 kilometre uzaklıktaki Pervize ilçesinde ikamet eden Niyazov, her sabah kendi makam aracını kendisi kullanarak daha güneş doğmadan başkentteki köşküne gelirdi. Türkmen gelenek ve göreneklerine büyük önem veren Türkmenbaşı, birçok konuda olaylara müdahil olur,
tavsiyelerde bulunurdu. Halkın kendi kültürünü unutmaması için Türkmence eğitime büyük önem vermiş, dünyadaki bütün Türkmenleri bir
çatı altına toplamak için Dünya Türkmenleri Birliği’ni kurmuştu.
1994 yılında yaşanan kıtlıktan sonra tarım sektörüne daha fazla önem veren Saparmurat Türkmenbaşı, her yıl
buğday biçme törenlerine katılır, buğday bayramlarında tarımı
teşvik ederdi. Üstelik, her hasat dönemi
bölge valilerini toplar, ürettikleri buğdayın hesabını alırdı. İstenen hasat hedefini yakalayamayan valiler azledilirdi.
Halkçı karakteriyle de dikkat çeken Saparmurat Niyazov, yer altı ve yer üstü zenginliklerin halkın öz malı olduğunu, bu sebepl
e devletin temel ihtiyaçları halka bedava veya çok
ucuz fiyatlarla sunması gerektiğini salık verirdi. Türkmen halkı tuz, doğalgaz, su, elektrik ve kefen hizmetini bedava alıyordu. Önümüzdeki yıl ekmeği de bedava vereceğini söylüyordu Türkmenbaşı; ancak “ekmeğin kıymeti bilinmez” düşüncesiyle bu fikrinden vazgeçti. Türkmenistan’da benzin ve
ulaşım hizmetleri de bedava denecek kadar ucuz. Bir
depo benzin 1 dolara satılıyor. Din adamlarına saygısıyla dikkat çeken Türkmen lider, resmî açılışlardan önce dua ettirir, Kur’an okuturdu.
Otoriter Türkmenbaşı’nın kendine has sıradışı bir
demokrasi anlayışı vardı. “Sizde demokrasi yok” eleştirilerini şöyle cevaplardı: “Türkmen halkının demokrasi yolu farklıdır. Halk korkmadan güvenle sokakta geziyorsa, karnı toksa, demokrasiyi yakalamıştır.” Halkın birlik ve berberlik içinde yaşamasını “en büyük demokrasi” olarak nitelendiren Türkmen lider, meclis üstü yetkiye sahip Aksakallılar
Kurultayı’nı da ülkedeki ifade özgürlüğüne örnek gösterirdi. Ülkenin önde gelenlerinden oluşan bu meclis, yılda bir kez toplanarak önemli meseleleri görüşür. Kurultay, 26 Aralık’ta toplanarak devlet başkanlığı için
seçim tarihini de belirleyecek. Türkmenbaşı, ölmeden önce ısrarla 2009’da görevi bırakacağını söylüyordu.
Göz açtırmadığı muhalifleri ve Batı’nın en çok tenkit ettiği konulardan biri de her yerde heykellerini diktirerek, Türkmen parası Manat’a kendi resimlerini bastırmasıydı.
Ama genelde halk tarafından sevilen bir liderdi Türkmenbaşı. Siyasi yönünün yanı sıra
şair ve yazardı da… Okullarda zorunlu ders kitabı olarak okutulan Ruhname adlı eseri, çok sayıda dünya diline çevrildi. Ruhname’de Türkmenlerin tarihini, dinî, ahlakî yapısı, gelenek ve görenekleri anlatılıyor uzun uzun. Bir şiir kitabıyla birlikte toplam 7 eseri bulunuyor Türkmenbaşı’nın.
AB TÜRKİYE’Yİ ALMAZ
Trans-
Hazar doğalgaz projesine büyük önem atfeden Türkmenbaşı,
Rusya’nın
Mavi Akım projesinin Trans-Hazar’ı ‘bitirebileceğini’ sürekli vurgulardı. Aşkabat’ı ziyaret eden dönemin Başbakanı
Mesut Yılmaz ve
Enerji Bakanı Cumhur Ersümer’e bu sebeple sitem etmişti. “Bizim de Babamız” dediği 9. Cumhurbaşkanı Süleyman
Demirel’e de espriyle karışık bir uyarıda bulunmuştu: “Türk hükümetini anlamıyorum. Bizden ucuz gazı almıyorlar; fakat ba
halı Rus gazı için can atıyorlar. Eğer ben ve Süleyman Baba bu proje gündeme geldiğinde ikimiz kürekle
boru hattını kazsaydık şimdi bitirmiştik!” AB’nin Türkiye’yi almayacağını da sık sık tekrarlar, ülkesine gelen Türk yetkililere “Sizin yeriniz buralardır. Yüzünüzü bize çevirin. AB sizi kabul etmez” tavsiyesinde bulunurdu.
Dış borcu olmayan Türkmenistan, Türkmenbaşı döneminde dünyanın en hızlı gelişen ülkelerinden biri oldu. ABD, Rusya, Çin ve diğer devletlerle iyi bir denge stratejisi gözeten Türkmenbaşı’nın ülkesi,
Orta Asya’nın gerçek
İsviçre’si olma yolunda ilerliyor.
BAZI İLGİNÇ UYGULAMALARI
Türkmenbaşı’nın kararlarıyla ülkede kutlanan bayramlardan bazıları: halı bayramı, su bayramı, kavun bayramı, at bayramı, buğday bayramı, komşuluk bayramı…
Ay’da bir kratere, bir dağ zirvesine ve bir meteora da Türkmenbaşı’nın ismi verildi.
Altın takılara ilgisine rağmen, altın dişe karşıydı. Halka, ‘
porselen diş’ tavsiye ediyordu.
Gün ve ay isimlerini değiştiren Türkmenbaşı,
ocak ayına kendisinin, nisana ise annesinin ismini verdi. Günlerin yeni isimleri ise sırasıyla şöyle: Başgün (
pazartesi), Yaşgün, Hoşgün, Soğapgün, Anna, Ruhgün ve Dinçgün.
Aşkabat merkezindeki Puşkin Tiyatrosu’nu yıkıp, Karacaoğlan heykelini diktirdi.
Sovyet etkisini kırmak için Rus televizyonlarının kablolu yayınlarını bile kapattırdı.
Kendi köyü Kıpçak’ta Orta Asya’nın en büyük camisini yaptırdı. Oraya defnedildi.
Aksiyon