Müzakerelerin ilk yılı pek umut vermedi
Türkiye, AB ile yüzükleri 3
Ekim’de taktı. Nişanlanma evlilikle sonuçlanabilecek mi, yoksa taraflardan biri yüzüğü fırlatıp atacak mı ya da nişanlılık sürerken taraflardan biri başkaları ile flört etmeye mi başlayacak?
Bu soruların cevabı hâlâ muamma. 3 Ekim’de nişanlılık kavgalı başladı, yüzüğü fırlatma aşamasına gelmeler, talepler listesindeki değişikliklerle aşıldı. Peki nişanlılığın bir yılı nasıl geçti? Bu yıla bakarak uzun sürmesine kesin gözüyle bakılan nişanlılığın evlilikle sonuçlanacabileceği hükmüne varabiliyor muyuz? 3 Ekim’de AB’nin 17
Aralık’ta verdiği sözü yerine getirmesi için yaklaşık 40 saat geçmesi gerekti.
Avusturya, bazılarının “III.
Viyana Kuşatması psikozu” dediği bir tavırla müzakere çerçeve
belgesinde massetme kapasitesini de bir şart haline getirerek ve
Hırvatistan’la da
müzakereleri başlatarak Türkiye’ye “
evet” dedi.
Geçen yıl 9
Kasım’da yayınlanan ilerleme
raporu
AK Parti iktidarının en eleştirel değerlendirmesi oldu.
Strateji Belgesi ile yayınlanan rapor Türkiye’nin “karmaşık” bir durum arz ettiğine, insan haklarına ilişkin reformlarda duraklamalar yaşandığına işaret ederken,
Kıbrıs Rum Kesimi sorunu bütün AB belgelerine geniş şekilde “sızdı”. Raporun olumlu taraflarını ise mahcup bir şekilde de olsa
PKK’yı
Güneydoğu’da terörün kaynağı olarak göstermesi ve ilk defa Türkiye’yi işleyen
pazar ekonomisi olarak nitelemesi oluşturdu.
2006 hiç şüphesiz Rum Kesimi’nin AB’ye üyeliğinin ardından ne kadar büyük bir başağrısı olacağını göstermesi açısından çok “verimli” bir yıl oldu. Önemli-önemsiz her dönemeçte
Rumlar Türkiye’nin müzakere sürecine sıkıntı çıkardı. Bu sıkıntıların “hukuki” dayanağını da 21
Eylül 2005 tarihli AB Kıbrıs Beyanı oluşturdu.
Dışişleri’nin, taslağını gördüğünde “bu Rum Kesimi’nin belgesi” dediği Beyan daha sonra
İngiltere’nin dönem başkanlığında AB’nin belgesi haline geldi. Mezkur belge, Türkiye’nin hava ve
deniz limanlarını Rum gemi ve uçaklarına açmaması durumunda bütün müzakere sürecinin etkileneceğini ve limanlar konusunda gelinen noktanın 2006 yılı içerisinde değerlendirileceğini kayda geçirdi. Beyan ayrıca bütün AB üyelerinin tanınmasının
katılım sürecinin ayrılmaz bir parçası olduğunu vurgulayarak, Türkiye’ye “Rumları tanımadan üye olamazsın” mesajı göndermiş oldu. Rumlar, AB’nin 26
Nisan 2004’te söz verdiği doğrudan ticaret tüzüğünü “öldürmekle” kalmadı, Rum tezlerini destekleyen 21 Eylül Beyanı’nı da Türkiye ile ilgili her belgeye sokmayı başardı.
Fiili müzakerelerin açılışının yapılacağı
12 Haziran’da ise yeni bir ‘3 Ekim’ yaşandı. Bu kez Avusturya’nın yerini
Kıbrıs Rum Kesimi aldı. Rum direnişi aşıldı ama yine Türkiye aleyhine rötuşlar yapıldı ve uzun nişanlılık sürecinin sağ salim atlatılacağına dair
ümitler de derin yara aldı. 12 Haziran’ı 13’üne bağlayan gece yarısı basın toplantısında oldukça sinirli olduğu gözlenen Gül, Plassnik’e karşı sert uyarılar yapınca hemen karşılığını gördü. Türk tarafı ile AB belki de son yılların en sert basın “düellosunu” yaptı. Ancak sonuçta fiilî müzakerelere de geçilmiş oldu. Sadece birkaç sayfalık AB müktesebatına sahip bilim ve teknoloji faslı aynı gün açılıp kapandı.
35 fasıllık müktesebatın en kolay faslı olan bilim ve teknolojinin geçici olarak kapatılmasının ardından beklentiler hızla eğitim ve kültür faslının da ‘aradan’ çıkarılmasıydı. Ancak
Fransa’nın eğitim ve kültür faslına “siyasi kriter” getirme çabaları yüzünden mezkur bölüm hâlâ açılabilmiş değil. Bir yıllık bilançoya bakıldığında 13 Ekim’de bütün tarama süreci bitmiş olacak. Böylece ‘kurumlar’ ve ‘diğerleri’ (bu iki fasılda tarama yapılmıyor) dışındaki bütün 33 fasıl taranmış, Türkiye’nin röntgeni çekilmiş olacak.
Kıbrıs sorunu yüzünden müzakerelerin askıya mı alınacağı ya da gümrük birliğine ilişkin fasılların mı dondurulacağı tartışılırken, gözlerimiz 8 Kasım’da yayınlanacak
ilerleme raporunda olacak. 14-15 Aralık’ta yapılacak zirvede AB liderleri Kıbrıs’a ilişkin tutumlarını belirleyecek. AB ile “müzakereli” geçen bir yıl istikbal için pek umut vermiyor.
Uzun ve engebeli bir süreç olacak
Türkiye,
17 Aralık 2004’te AB ile tam üyelik müzakerelerinin başlaması kararını büyük bir sevinçle karşılamıştı. Erdoğan
Brüksel’deki zirve dönüşü
Ankara’ya döndüğünde havaalanında coşkulu bir kitle onu bekliyordu. Ancak Türk ve Avrupalı yetkililer her fırsatta müzakere sürecinin uzun ve engebeli olacağını belirtirken çıkabilecek muhtemel sorunların önlenmesi için de girişimlerini sürdürüyor.
Selçuk Gültaşlı/ZAMAN