Kyodo haber ajansının gizlilikleri kaldırılan resmi devlet belgelerine dayanarak verdiği habere göre, Sato 1965'de başbakan olarak ABD'ye yaptığı ilk ziyarette, zamanın ABD
Savunma Bakanı Robert McNamara'ya, gerekirse ABD kuvvetlerinin Çin'e denizden bir nükleer saldırı düzenleyebileceklerini söyledi.
Sato, bu görüşmeden bir gün önce 12 Ocak 1965'de zamanın ABD Başkanı Lyndon Johnson ile yaptığı görüşmede ise aralarındaki güvenlik
anlaşmasına göre ABD'nin
Japonya'yı savunacağını teyit etmesini istedi, Jonhson da anlaşmaya bağlı oldukları konusunda güvence verdi.
Japonya'nın 2. Dünya
Savaşı'ndan sonra hazırlanan Anayasası'nda bir egemenlik hakkı olarak savaşa başvurma imkanı reddedilmiş ve uluslararası anlaşmazlıklarda devletin güç kullanması yasaklanmıştı.
Ama Sato'nun ABD yetkilileri ile yaptığı görüşmelerin yeni ortaya çıkan ayrıntıları, Japonya'nın açıkça izlediği nükleer güç karşıtı politikanın, göründüğünden daha karmaşık yönleri olduğunu ortaya koyuyor.
Japonya Dünya'da kendisine karşı nükleer güç kullanılan tek
ülke. ABD 2. Dünya Savaşı'nı bitirmek için Japonya'nın Nagazaki ve Hiroşima kentlerine
atom bombası atmıştı.
Çin'in 16
Ekim 1964'de ilk atom bombası denemesini yapması ise geleneksel düşmanı Japonya'nın korkularını artırmıştı.
1964'den 1972'ye kadar başbakanlık yapan Sato, McNamara ile görüşmesinde, ülkesinin teknolojik olarak atom bombası yapma gücüne sahip olmasına rağmen, bunu yapmaya niyeti olmadığını da söyledi.
Japonya
Dışişleri Bakanlığı belgelerinin gizliliği, düzenli olarak üzerlerinden 30 yıl geçmesinin ardından kalkıyor.
Sato'nun 1971'de Japon Meclisi tarafından onaylanan "3
Nükleer Karşıtı İlke" programı, kendisine 1974'de
Nobel Barış Ödülü'nü getirmiş, ödülü İrlandalı
insan hakları savunucusu Sean MacBride ile paylaşmıştı.
3 ilke, Japonya'nın nükleer
silah üretmemesi, bu silahların Japon topraklarına sokulmaması ve Nükleer Silahların Yayılmasını Önleme Anlaşması'nın imzalanması olarak belirlenmişti.
Japonya ile ABD arasında 1960 yılında imzalanan ve halen yürürlükte olan güvenlik anlaşmasına göre ise her iki ülke, silahlı saldırılara karşı kendilerini koruma gücünü "koruyup geliştirmeyi" üstleniyor ve Japonya'nın saldırıya uğraması durumunda
işbirliği yapılmasını taahhüt ediyor. Anlaşma ayrıca Japonya'nın anayasasına göre ABD'nin kendini
savunmasına
yardım etme imkanı bulunmamasını da dikkate alıyor.