TALABANİ: Türk milletinin, Türkiye'nin dostuyum, düşmanı değil. PKK'nın bu yaptıkları, Türklere de, Kürtlere de zarar veriyor. PKK'nın yaptıklarını Kürtlerin davasına da ihanet sayıyorum
Dün
Barzani ile röportajı yayınlanan
Milliyet Yazarı Hasan
Cemal bu gün de
Bağdat'ta
Irak Cumhurbaşkanı Celal
Talabani ile görüştü. Yukarıdaki sözleri Talabani Cemal'e yaptığı mülakaatta söylemiş.Talabani ,Barzani gibi sıcak mesajlar veriyor. Örneğin kedi sözünün yanlış anlaşıldığını söylüyor.
İşte Talabani'n söyledikleri ile birlikte Hasan Cemal'in Bağdat izlenimleri:
Kuzey Irak'tan, Süleymaniye'den
pazartesi sabahı uçakla geldik Bağdat'a. Uçağımızın tekerlekleri piste sağ salim değince, "Ana gibi yar olmaz, Bağdat gibi diyar olmaz!" dedi
Namık Durukan...
Ama o Bağdat herhalde bu Bağdat değildi.
Savaş halleri vardı bu Bağdat'ta.
Havalimanından çıkar çıkmaz kendimizi tank gibi zırhlı kocaman bir cipin içinde bulduk. Önümüzde, Irak Cumhurbaşkanı
Celal Talabani'nin ofisi tarafından gönderilen
silahlı korumalarla dolu iki ciple birlikte hiç
vakit geçirmeden büyük bir hızla yola koyulduk.
Üç cip de yolda zikzaklar çizerek gidiyordu. Bazı kavşaklarda sirenlerimizi çığlık çığlığa öttürürken fırlıyorduk.
Tehlikeli yerlerde böyle yapılıyormuş. Uzaktan kumandalı
mayın ya da roketlere karşı da önlem olabilirmiş bu seyir hali...
Bilemiyorum.
Ama otuz kırk kilometreden oluşan heyecanlı ya da adrenalin yükseltici bir
yolculuk sayılabilirdi.
İç içe
beton duvarlardan oluşan Bağdat manzaraları seyrederek gittik bir süre.
Hayat surların, kum torbalarının, dikenli tellerin gerisine çekilmiş gibiydi.
Üç saatlik sohbet
Dicle'nin üstündeki bir köprüyü geçerken, nehrin kıyısında, rüzgâr altında
nazlı nazlı sallanan
hurma ağaçlarını görünce içim birazcık olsun ısındı.
Etraftaki zırhlı araçların tozlu, tuhaf görüntüleri, siren sesleri ve tepemizden pata pata sesleriyle hiç eksik olmayan helikopterlerin irkiltici uğultularıyla Çadiriya semtine ulaştık.
Betondan yüksek surların arkasında, Barış adı verilen
Cumhurbaşkanlığı Sarayı buradaydı.
Bağdat izlenimlerimi daha sonraki yazılarıma bırakıyorum.
Öncelik, Irak Cumhurbaşkanı Talabani'nin pazartesi
akşamı Milliyet'e yaptığı açıklamalar.
Kürt lider Talabani'yle pazartesi günü akşam yemeği dahil üç saat sohbet ettik. Yanında bazı danışmanlarıyla birlikte, ekonomiden sorumlu
Başbakan Yardımcısı Berham
Salih vardı, 1992'den beri tanıdığım.
Iraklı Kürt lider Talabani'yle ilk
mülakatımı 1992'nin ekim ayında, Kuzey Irak'ın Şaklava kentinde yapmıştım.
O tarihte PKK'yı eleştirmişti.
Apo'yu ağır biçimde suçlamıştı.
PKK'nın Türkiye'yle başlarını belaya soktuğunu söylemişti.
'Kürt kedisi sözüm çarpıtıldı'
Talabani pazartesi akşamı da sözlerine PKK'yı eleştirerek başladı. Tırnak içindeki şu sözler onun:
"PKK silah bırakmak zorunda."
"Silahlı mücadele dönemi bitti. Yeni yüzyılın yeni ruhu diyalogdur,
demokrasidir, müzakeredir, barışçıl yollardır. Bunun tersi,
terörist faaliyettir."
"PKK eğer bu dönemde tümden silah bırakmaya hazır değilse, o zaman koşulsuz ve ucu açık bir
ateşkes ilan etmelidir. PKK'nın bunu yapması için elimizden geleni yapacağız, yapıyoruz."
"Ateşkeste samimi olduğunu göstermelidir PKK. Ateşkesin gereğini yapmalı ve herhangi bir çatışmaya imkân vermeyecek, Türk askerinin
hedefi olmayacak şekilde geri çekilmelidir, Irak'a gelmelidir tümüyle. Hem ateşkes ilan edip hem de pratikte gereğini yapmaktan kaçınmak olmaz. Geçmişte böyle örnekleri var PKK'nın..."
"Barzani'yle birlikte üzüntümüzü daha önce de belirtmiştik. Şehit Türk askerlerinin ölümünden dolayı duyduğum derin üzüntüyü Milliyet aracılığıyla bir kez daha iletiyorum. Şehit asker ailelerinin acısını paylaşıyorum."
"PKK'nın bu ölümlere yol açan eylemleri, hiç kuşkusuz terör eylemleridir, cinayettir.
Şiddet, terör çıkmaz sokaktır."
"PKK tarafından kaçırılan sekiz askerin serbest bırakılması için çalışıyoruz."
"Kürt kedisi sözüm çarpıtıldı, yanlış anlaşıldım."
'PKK'nın yaptıkları ihanet'
"
Dışişleri Bakanı Ali Babacan'a üç dört gün önce Bağdat'ta söyledim.
Allah bile Kuran'da der ki. Kuldan yapabileceği şeyi isteyin! Biz nasıl Kandil'e gidip beş bin PKK'lıyı yakalayıp Türkiye'ye teslim edebileceğiz ki. Olabilecek şey var, olmayacak şey! Türkiye bizden imkânsızı istemesin."
"Ben Türk milletinin, Türkiye'nin dostuyum, düşmanı değil. PKK'nın bu yaptıkları, Türklere de, Kürtlere de zarar veriyor. PKK'nın bu yaptıklarını Kürtlerin davasına da ihanet sayıyorum."
"PKK'nın bu yaptıkları, Türkiye'deki şovenist ve demokrasiye karşı çevrelerin elini güçlendiriyor. PKK'nın bu yaptıkları, Türkiye'de demokrasi düşmanlarının elini güçlendiriyor. Biz demokratik,
Avrupa Birliği'ne üye bir Türkiye'yi komşu olarak istiyoruz, Baasçı bir Türkiye'yi değil."
"AKP Türkiye'nin yeni bir gerçeğidir. Demokrasiden yanadır, Kürtlere de yakındır. PKK'nın Türkiye'ye ve onun seçilmiş bir hükümetine karşı silah çekmesi, Türk halkının da, Kürt halkının da, Türkiye'nin de, Irak'ın da çıkarlarına aykırıdır, (Talabani bunu söylerken, yumruğunu masaya vuruyor) PKK'nın bu politikaları, DTP'ye de zarar veriyor."
"PKK her seferinde 'Biz hazırız silah bırakmaya ama...' diyor. Bu 'ama'yla birlikte af konusunu gündeme getiriyor. Apo'nun
hapishane durumunu gündeme getiriyor. Ancak böyle bir dönemde affı konuşmanın söz konusu olamayacağını bilmiyor değilim."
"Apo bundan on yıl önce silah bırakmayı kabul etseydi, bugün hapiste olmazdı."
"En üst düzeyde komutanların, 'Barzani kim, Talabani kim ki, aşiret reisi olmaktan başka' şeklinde söylemleri hiç hoş değil. Ama ben bunların üzerinde durmadım. Ama Başbakan Erdoğan'a yakındım. Bu arada son olarak Ankara'ya giden Irak heyeti kötü muamele gördü. Bu hiç geleneksel Türk konukseverliğiyle bağdaşır mı?.."
Talabani'nin mesajları özetle bunlar.
Cumhurbaşkanı Talabani kaygılı.
Türkiye
operasyon yapabilir mi?
Türkiye, Barzani'yi de hedef haline getirebilir mi?
'Türkiye tuzağa çekiliyor'
Kürt lider, bu iki sorunun yanıtını ararken, aynı zamanda Türkiye'yi ve Erdoğan hükümetini rahatlatmak için özellikle PKK konusunda acilen ne yapılması gerektiğine kafa yoruyor.
Bu arada Talabani, geçmişteki örnekleri de hatırlatarak bir askeri operasyonun PKK konusunda çare olamayacağını söylüyor. Fazla ayrıntıya girmeden
Kürt sorunu üzerinde duruyor.
Talabani'yle, her zaman en yakınında tuttuğu ve halen ekonomiden sorumlu
Başbakan Yardımcısı olan Berham Salih'in altını sürekli çizdikleri bir sözcük var:
Tuzak!
PKK'nın son şiddet eylemleriyle Türkiye'yi bir tuzağa çekmek istediğini, bu tuzağın aynı zamanda Irak
Kürdistan yönetimi açısından da geçerli olduğunu, düşülürse birlikte düşüleceğini düşünüyorlar.
Bu tuzağa düşecek bir Türkiye'nin yalnız Kürtlerle değil, yalnız Irak'la değil, ABD ve AB ile de ilişkilerinin bozulacağını belirtiyor Talabani.
'ABD'nin önerileri var'
Onun için de bu durumun herkes için bir tuzak olduğunu, Berham Salih'in deyişiyle her iki taraf için de kayıp-kayıp durumunun (İngilizcesiyle "lose-lose") doğacağını söylüyor. Böyle bir olumsuzluğun Türkiye dahil bölgedeki "aşırılar"ın, şoven milliyetçi çevrelerin ekmeğine yağ süreceğini belirtiyor.
Ve soruyor Talabani:
"Bu krizi bir fırsata çevirebilir miyiz? Amerika'nın da desteğiyle nasıl aşabiliriz? Türkiye'yle yeni bir güvenlik yapılanması inşa edilebilir mi? Amerikalıların bazı somut önerileri var, sınırdan sızmaların önlenmesi konusunda.
Sınır üzerinde 24 saat havadan
kontrol uçuşları yapılması, bunun için Erbil'de bir Irak-
Amerikan ofisinin kurulması, istihbarat alışverişi gibi..."
'Misafir eksik olmaz'
Mülakat bir buçuk saati buluyor.
Arkasından yemeğe geçiyoruz.
Kebaplar, bizim etli ekmeğe benzeyen, bulgurdan yapma Musul kuppası, içli
köfte tadında
Halep köftesi, beyaz pirinç pilavı, etli
bamya,
tavuk...
Her akşam böyle mi diye sorunca, Talabani'den "
misafir olunca" yanıtı geliyor. Berham Salih de gülerek, "Akşamları misafir hiç eksik olmaz ki" diyor. Talabani ekliyor:
"Misafir, ev sahibinin bayramıdır der Kürtler..." Yazılara birkaç gün daha Bağdat'tan devam etmeye çalışacağım
HASAN CEMAL- MİLLİYET