Kıbrıs Rum yönetiminin, ''Afrodit'' adı verilen sözde 12. parselde, Neoble şirketiyle başladığı petrol ve doğalgaz
arama sondajını
ertelemek istediği, ancak gecikilecek her gün için ödenecek tazminatın büyüklüğünün ertelemeye engel olduğu öne sürüldü.
Rum basını, Kıbrıs sorununa doğrudan müdahil ülkelerin, Kıbrıs doğrudan
müzakereler prosedürünü baltalayacağı için ''Afrodit''teki sondaj çalışmalarının ertelenmesi konusunda Rum yönetimine
baskı yaptığını, Rum yönetiminin de ertelemek için uğraştığını, ancak bu uğraşlarının ekonomiye takıldığını savundu.
Kathimerini
gazetesi, Rum yönetimi liderliğinin sondaj çalışmalarının başlamasını ertelemeye çalıştığı, ancak ertelemenin, her bir günlük gecikme için Noble Energy şirketine ödemek zorunda olduğu tazminat nedeniyle
ekonomik engele takıldığı belirtti.
-''SONDAJ BÖLGESİNİ TÜRKİYE KORKUSUYLA ALELACELE BAĞLADILAR''-
Maliye, İçişleri ve
Ticaret bakanlarından oluşan bakanlar komitesinin 13
Eylül günü Rum yönetimi lideri Dimitris
Hristofyas başkanlığında toplandığını hatırlatan gazete, özetle şunları yazdı:
''Ancak gelişmeler ertelemeyi engelledi, çünkü 9 Eylül'de sondajın yapılacağı
bölgenin bağlanması sorunu ortaya çıktı. 'Kıbrıs cumhuriyeti' o ana kadar bölgeyi
bağlamamıştı. Teknokratlar, bölgeyi
Türkiye'nin bağlaması tehlikesi olduğuna işaret ettiler. Başkanlık Köşkü korkulu bir öğleden sonra geçirdi ve nihayetinde 'Kıbrıs cumhuriyeti' bölgeyi NAVTEX ve NOTAM'la bağladı.
Türkiye önce davranıp bölgeyi üç aylığına bağlasaydı bu (
Güney) 'Kıbrıs' ekonomisi için büyük bir felaket olurdu, hükümet de Mari'dekinden de güçlü bir
darbe alırdı (El konularak Zigi'deki askeri üste tutulan cephaneliğin patlaması). Çünkü 12. parsel uluslararası sulardadır ve orası
deniz tatbikatları vb için bağlama hakkına sahip olan Türkiye'nin bayrağını taşıyacaktı.
Buna rağmen Başkan Hristofyas başkanlığında toplanan bakanlar komitesi, Noble tarafından sondajlara başlama zamanına ilişkin sorumluluğun Türkiye'nin sıcak olay çıkarması tehlikesi ve Kıbrıs sorununa ilişkin baskılara maruz kalan hükümete aktarılması için olası yöntemler üzerinde durdu. Ancak Noble ile yapılan
sözleşme uyarınca Kıbrıs böyle bir adım atması (ertelemesi) durumunda çok büyük meblağlarda tazminat ödemek zorunda kalacaktı.''
-KASİNİS: ''ERTELERSENİZ HER ŞEYİ AÇIKLARIM''-
Simerini gazetesinde de, ertelemeye, Rum Ticaret,
Sanayi ve
Turizm Bakanlığına bağlı
Enerji Dairesinin Müdürü Solon Kasinis'in ''engel'' olduğuna işaret edildi.
Rum
başkanlık köşkündeki ilgili toplantıda, doğalgaz yatakları ve sondaj çalışmalarının masaya yatırıldığı hatırlatılarak,
Dimitris Hristofyas ve Praksula Andoniadu'nun ''Uzatmayalım. Bir sondaj uğruna her şeyi havaya uçurmak niyetinde değiliz. Müzakereler devam ediyor ve New York'ta kritik üçlü görüşme var'' görüşünde olduğu ve Solon Kasinis'e, ''sondajı ertelemenin veya zamanında başlamanın maliyetinin ne olacağını'' sorduklarını aktarıldı.
Kasinis'in, ''erteleme kararı alınması halinde derhal
basın toplantısı düzenleyerek her şeyi açıklayacağını'' söylediği belirtilen haberde, Kasinis'in, ''Sefilliğimizden gerçekten utanıyorum' diyerek toplantıdan çıktığı kaydedildi.
Haberlerde, gecikme durumunda Noble'ye ödenecek tazminat miktarı hakkında bilgi verilmedi.
-KASİNİS: ''SİYASİLERİ İKNA ETMEKTE ZORLANDIM''-
Öt yandan, Kasinis, Alithia gazetesine verdiği demeçte, doğalgaz araştırmalarının başlatılması konusunda Rum siyasi partileri ikna etmekte zorlandığını söyledi.
Kasinis, Akdeniz'de, özellikle de Akdeniz'in güneydoğusunda hidrokarbon yatakları bulunduğuna inandığını, bununla birlikte 1950 ve 1960 yıllarında bazı
Amerikan şirketleri tarafından Kıbrıs açıklarında sismik araştırmalar yapıldığını ve bölgede hidrokarbon yatakları keşfedildiğini,
Mısır ve
İsrail açıklarında da hidrokarbon yatakları bulunmasının ardından hislerinde haklı çıktığını anlattı.
Doğalgaz araştırmalarıyla ilgili ilk faaliyetin 2006 yılında yapılan sistematik sismik araştırmalarla başladığını, daha sonra 2007'de ilk tur sondaj izni alınmasıyla devam ettiğini belirten Kasinis, böylelikle bir şirkete, hidrokarbon araştırması yapması için
yetki verilmesi imkanının doğduğunu ve tüm bu gelişmelerin,
Güney Kıbrıs'ın sözde ''Münhasır Ekonomik Bölgesi''nde (MEB) hidrokarbon araştırmaları yapma fikrinin tamamlanmasını sağladığını kaydetti.
Kasinis, hidrokarbon araştırmalarının başlatılması konusunda, denizde hidrokarbon bulunduğuna inanmayan Rum siyasi partileri ikna etmekte oldukça zorlandığını, ancak daha sonra durumun değiştiğini ve siyasilerin ikna olmaya başladıklarını dile getirdi.
Hidrokarbon araştırmalarıyla ilgili birtakım zorluklarla karşılaştıklarını da
itiraf eden Kasinis, İsrail'den bazı şirketlerin, Güney Kıbrıs'ın sözde MEB'indeki parsellere gelerek araştırma yapmak istediklerini, fakat Rum hükümetinin, İsrail hükümetiyle ''Münhasır Ekonomik Bölge Sınırlarını Belirleme Anlaşması'' imzalamadan, bu şirketlerin araştırma yapmasına izin vermeyeceğini belirttiğini söyledi. Kasinis, bu anlaşmanın ilerleyen zamanlarda imzalandığını anımsattı.
-''KIBRIS'IN KUZEYİNDE DE YATAKLAR VAR''-
Kasinis, jeolojik görüşlere göre Kıbrıs'ın kuzeyinde de hidrokarbon yatakları var olması olasılığının bulunduğunu, ancak bunun teyit edilmesi için jeofiziksel araştırmalar yapılması gerektiğini ifade etti.
Henüz petrol araştırmalarıyla ilgili bir faaliyette bulunmadıklarını belirten Kasinis, ''Noble Energy International'' şirketinin araştırma sondajı yapma yetkisinin bulunduğunu ve hedefin yalnızca doğalgaz tespit etmek değil, doğalgaz veya petrol olabilecek hidrokarbon yatakları bulmak olduğunu söyledi.
Kasinis, petrolün, şu anda araştırma yapmakta olan ''Homeros'' platformunun sondajı durduracağı 5 bin 800 metreden sonra bulunabileceğini kaydetti.
Güney Kıbrıs'ın sözde MEB'i içerisindeki tüm parsellerde hidrokarbon bulunduğuna dair göstergeler olduğunu ifade eden Kasinis, İsrail'in ''Leviathan'' ve ''Tamar'' adı verilen parsellerindeki doğalgaz yataklarının da, bunu kanıtladığını belirtti. Kasinis, araştırma sondajı yapılmakta olan ''Afrodit'' parselindeki hidrokarbonun, ''Tamar'' parseliyle aynı derinlikte bulunmasının beklendiğini söyledi.
Bir soru üzerine, Türkiye'nin uyarılarının, ''
yabancı şirketlerin hidrokarbon araştırmalarıyla ilgili ikinci tur izinlere olan ilgisini etkilemeyeceğini'' savunan Kasinis, ''2011 yılında, 10'dan fazla yabancı petrol şirketinin Güney Kıbrıs'ı ziyaret etmesini'' buna örnek gösterdi.
Lübnan ile Rum hükümeti arasında 2007 yılında imzalanan ''Münhasır Ekonomik Bölge Sınırlarını Belirleme Anlaşması''nın da, ''Lübnan'da yaşanan karmaşa nedeniyle'' henüz onaylanmadığını öne süren Kasinis, Güney Kıbrıs ile İsrail arasındaki anlaşmanın da, Lübnan ile imzalanan anlaşmayı etkilemeyeceğini ifade etti.