İhtilaflı
bölgelerden petrol zengini Abyei'de kuzeyli askerlere kurulan pusuya misilleme yapan Hartum yönetimi, bölgeyi işgal etti. Yaşanan gerilim nedeniyle, 9 Temmuz'da bağımsızlığını ilan etmeye hazırlanan bölge sakinlerinden yüz binden fazlası Abyei'yi terk etti. Devlet Başkanı Beşir de bölgesel yönetimi lağvetti.
-
Güney Sudan'ın bağımsızlığını resmen ilan edeceği 9 Temmuz tarihine çok az bir süre kala, güney-kuzey hattında yeni bir savaşın ayak sesleri geliyor.
Güney Sudan, kuzey birliklerinin tartışmalı Abyei bölgesini işgal ettiğini ve 100 binden fazla yerlinin bölgeyi terk ederek güneye sığındığını öne sürüyor. Olayların yeni bir savaşa yol açmaması için Güney Sudan Devlet Başkan Yardımcısı Riek Machar başkanlığındaki bir
heyet dün Hartum'a giderek kuzeyli yetkililerle bir araya geldi.
Ocak ayındaki referandumla Güney Sudan halkının yüzde 90'dan fazlası
bağımsızlık yönünde oy kullanmış, ancak petrol kaynakları ve otlaklar bakımından zengin Abyei bölgesinin statüsü ile ilgili görüşmeler ertelenmişti. Sudan'ın en önemli kaynaklarından birini oluşturan petrolün yüzde 70'inden fazlası bağımsızlığını kazanan güneyde kalmış, Abyei'nin de güneye katılması durumunda bu oranın daha da yükselmesi bekleniyor. 2005 yılında yapılan
anlaşma ile 2 milyondan fazla kişinin ölümüne, milyonlarca kişinin yerlerinden edilmesine sebep olan kuzey-güney arasındaki 21 yıllık savaş sona ermiş, 5 yıl içinde güneyin bağımsızlık referandumu için
sandık başına gitmesi kararlaştırılmıştı.
Abyei bölgesi ile ilgili kararın ertelenmesi, bölgede tansiyonun hızla yükselmesine de sebep olmuştu. 19 Mayıs'ta Güney Sudan birliklerinin BM birlikleri eşliğinde hareket eden bir kuzey askeri konvoyunu tuzağa düşürmesi gerginliği en üst noktaya çıkardı. Gelişme üzerine Devlet Başkanı Ömer Hasan el-Beşir, çok sayıda birliği bölgeye sevk etme kararı aldı. Güneyli yetkililer en az 150 bin kişinin bölgeyi terk ederek güneye sığındığını öne sürüyor. Sudan lideri El-Beşir, daha da ileri bir adım atarak, Abyei bölgesinin yönetimini sağlayan ortak konseyi de lağvettiğini duyurdu. Uzmanlar, Abyei'nin statüsünün yanı sıra kuzey ile güney arasında, azınlıkların statüsü, petrol kaynaklarının paylaşımı, nihai sınırlar, milyarlarca doları bulan dış borç gibi çözümü bekleyen pek çok sorun bulunduğuna işaret ediyor. Başta ABD olmak üzere Batılı ülkeler, Uluslararası
Ceza Mahkemesi'nin tutuklama listesinde yer alan Sudan lideri El-Beşir'in hem bu statüsünün sona erdirilmesi hem de Sudan'ın teröre
destek verenler listesinden çıkarılması için Güney'le sorunlarını gidermesini ve
Darfur problemini çözmesi gerektiğini öne sürüyor.
Libya: Çatışmaların başladığı ilk günlerde Batı'ya meydan okuyarak, kanının son damlasına kadar çarpışacağını ve şehit olacağını söyleyen Libya lideri Muammer
Kaddafi'nin, NATO'nun son günlerde giderek artan saldırılarından korunmak için hastanelerde saklandığı öne sürülüyor. Batılı kaynaklar, son günlerde artık televizyonlara ve radyolara da çıkmayan Kaddafi'nin, konuşmalarının dinlenebileceğinden korkarak
telefon kullanmadığı ve bu yüzden de kendisine bağlı askerler üzerindeki kontrolü de kaybettiği, ayrıca her an bir suikasta
kurban gitmekten de korktuğu öne sürülüyor. Bu arada İtalyan yetkililer, Kaddafi'nin NATO saldırıları sonucu öldüğü öne sürülen en
küçük oğlu Seyfü'l-Arab'ın da hayatta olduğunu iddia ediyor. Kaddafi'ye destek veren son ülkelerden
Rusya da Libya liderinin çekilmesini isterken,
Türkiye ise önemli bir adım atarak
muhalifleri tanıdığını duyurdu. Öte yandan ilerleyişini durdurarak daha çok son günlerde Kaddafi'nin karargâhına yönelik saldırılara yoğunlaştıran NATO operasyonlarının sonuç vermesini bekleyen muhaliflerin Kaddafi sonrası muhtemel bir iç savaşa sebebiyet vermemek için nasıl bir stratejik izleyecekleri merak ediliyor.
Yemen:
Körfez İşbirliği Konseyi'nin (KİK) görevi bırakması için sunduğu yeni teklifi de reddeden Yemen Devlet Başkanı Ali Abdullah
Salih, iç savaşın tohumlarını ekecek çatışmalar başlattı. Salih, muhalif kabile liderlerinin tutuklanması emrini verirken, kendisine bağlı güçler de muhalif saflarda yer alan askerlerle çatışıyor. Ancak özellikle başkent Sana'da yoğunlaşan çatışmaların durdurulması için hükümet ve kabileler arasında anlaşma yapıldığı ve başkentin nispeten sakinleştiği belirtiliyor. Hafta içinde yaşanan çatışmalarda en az 115 kişi hayatını kaybederken, binlerce kişi de başkenti terk etmek zorunda kalmıştı. Salih, daha önce muhalif partilerle de anlaşarak bir ay içinde görevini bırakmayı kabul etmiş, ancak göstericiler bu anlaşmayı tanımayacaklarını belirtmişti. Salih, kendisi ve çocuklarının yargılanmaması şartıyla görevini bırakacağını belirtiyor.
Suriye: Özellikle kanlı cumalarla anılmaya başlayan Suriye'de önceki gün de güvenlik güçlerinin göstericilerin üzerine ateş açması sonucu en az 8 kişi hayatını kaybetti. Son günlerde gösterileri çok kanlı bir şekilde bastırma stratejisi izleyen Suriye'nin, muhaliflerin kendi aralarındaki anlaşmazlıkları da kullanarak isyanların ateşini düşürdüğü öne sürülüyor. Bazı Batılı kaynaklar, İran'ın bizzat askerî danışmanlar göndererek isyanların nasıl bastırılacağı konusunda Suriye birliklerini eğittiği de öne sürülüyor. Suriyeli
insan hakları örgütlerine göre yaklaşık üç aydır devam eden isyanlarda ölü sayısının 1.000'i geçtiği belirtiliyor.