Talat'ın Ankara'ya gelip bizzat
Büyükanıt'la görüşmesi de Lokmacı
krizinin aşılmasına yetmedi. Hatta,
Genelkurmay'ın, Talat'ın Büyükanıt'la görüşmesinden sonra yaptığı açıklamayı yalanlaması, Büyükanıt'ın da bir gazeteye aynı yönde demeç verip Talat'ı dolaylı olarak eleştirmesi krizi derinleştirdi. Krize yol açan Lokmacı'daki üstgeçidin yıkılıp yıkılamayacağı, dolayısıyla krizin akıbeti bugün belli olacak; ancak
üstgeçit yıkılıp kriz aşılsa bile, krizin hayli bir tortusu kalacak.
Her şey
Kıbrıs Türk yönetiminin
Yeşil Hat üzerinde yeni bir geçiş noktası açmak istemesiyle başladı. Yer olarak Lokmacı seçildi. Lokmacı, Kıbrıs bölünmeden tek bir cadde olarak işlev gören Ledra (Uzun Yol) caddesi üzerinde bulunuyor. Burası Lefkoşa'nın tam göbeği. Ayrıca tarihi ve simgesel bir önemi de var Lokmacı'nın. Kıbrıs'ta toplumlararası çatışmaların yeniden başladığı 1963'te Türk ve Rum mahalleleri arasında oluşturulan ilk barikat burası; dolayısıyla uzun yıllar Kıbrıs'ın bölünmüşlüğünün simgesi olarak kaldı.
KKTC yönetimi 2005 yılı sonunda barikatın karşılıklı olarak kaldırılmasını önerdi Rum yönetimine. Ne var ki Rum yönetimi, pek sıcak bakmadı öneriye. Bunda Papadopulos yönetiminin Kıbrıs'ta iki toplumun kaynaşmasına pek de sıcak bakmayan tutumunun yanı sıra Ledra'nın Rum esnafının, barikatın kaldırılması durumunda,
alışveriş yoğunluğunun Türk tarafına kayacağı yönündeki kaygısının da payı vardı.
Talat askere danıştı
Rumların işbirliğine yanaşmamasına karşın Talat tek taraflı da olsa barikatı kaldırmaktan vazgeçmedi ve barikatın Türk tarafındaki
duvar bir gecede yıkıldı. Amaç, hem 'bir adım önde olmak' hem de Rum tarafı üzerinde siyasi
baskı yaratmaktı. Gelgelim Rum tarafının uzlaşmaz tavrı sürdü ve Papadopulos yönetimi Rum tarafındaki duvarı yıkmamakta diretti.
Rumların itirazlarından biri de Lokmacı barikatının yer aldığı Türk tarafındaki alanın, askeri
bölge olmasıydı. KKTC yönetimi, Rum yönetiminin elinden bu kozu da almak için bir çare buldu: Bir üstgeçit yapılacak,
siviller bu üstgeçidi kullanacak dolayısıyla bir sivil-asker gerginliğine mahal verilmeyecekti. Talat, KKTC'deki
Türk askeri yetkililere de danışarak, üstgeçit inşaatı için talimat verdi. Üstgeçit çok geçmeden yapıldı. Ancak Rumlar bu kez de üstgeçidin Yeşil Hat'tı ihlal ettiğini, altından Türk askerlerinin geçeceği bir üstgeçitten Rum sivillerin geçmesinin kabul edilemeyeceğini belirterek yine işbirliğine yanaşmadı. Dahası, Rum yönetimi üstgeçit kaldırılmadan Lokmacı konusunda hiçbir adım atmayacağını duyurdu. Talat'ın iyi niyetle tasarladığı üstgeçit, Rumların kopardığı yaygara nedeniyle Kıbrıs'taki BM yetkilileri ve AB tarafından da pek
destek görmedi. Zaman içinde iş öyle bir hal aldı ki, barikat aşılsın diye inşa edilen üstgeçidin kendisi barikata dönüştü.
Üstgeçide polis dikildi
Bunun üzerine Talat geri adım atarak üstgeçidin kaldırılmasına karar verdi. Yine Türk askeri yetkililerle görüştü. Ancak o görüşmede askerler, önce Rum tarafındaki duvarın yıkılması gerektiği görüşünü dile getirdi. Buna rağmen Talat siyasi inisiyatif kullanarak, üstgeçidin kaldırılması için talimat verdi. Dahası Talat, kararını BM'ye de bildirdi ve taahhütte bulundu. Ardında BM, AB ve ABD, Talat'ın kararını destekleyen resmi açıklamalar yaptı.
Bu talimat uyarınca üstgeçidin Kurban
Bayramı'ndan önce yıkılması gerekiyordu.
Askerle gerginlikten kaçınmak için işlem, bayram sonrasına, geçen perşembeye bırakıldı. Ne var ki, üstgeçit perşembe günü de kaldırılamadı. Çünkü, askeri yetkililer, üstgeçidin başına polis dikmişti ve girişimde bulunanların tutuklanacağı bildirilmişti (Bilmeyenler için bir not düşelim: KKTC'de polis İçişleri Bakanlığı'na değil, Türk askeri otoritesine bağlıdır. Yani polis askerden emir alır). Hal böyle olunca Talat zor bir durumda kaldı. KKTC'deki sivil otoritenin başı
olarak,
ülkesindeki askere söz geçiremez bir duruma düştü.
KKTC'deki komutanları ikna çabası sonuçsuz kalınca Talat soluğu Ankara'da aldı ve hükümetin de önerisiyle konuyu doğrudan Büyükanıt'la görüştü. Görüşme sonrasında Talat, Lokmacı konusunda resmi bir görüş ayrılığı bulunmadığını, Büyükanıt'la görüşmesinde de bu konunun ele alınmadığını söyledi. Oysa konunun gündeme geldiği açıktı. Talat'ın öyle konuşmasının nedeni, Kıbrıs politikasında Türk tarafı içinde bir
çatlak bulunduğu izlenimi vermek istememesiydi.
Gözler Lokmacı'da
Ne var ki Genelkurmay önceki gün Talat'ı yalanlayan bir açıklama yaptı. Büyükanıt da Milliyet'ten Fikret Bila'ya söz konusu alanın, askeri bölge içinde bulunduğuna dikkat çekip sorumluluğun askerde olduğunu belirttikten sonra, Lokmacı'nın geçişlere açılmasından bir sakınca görmediklerini, ancak bu tür adımların, karşılıklı olarak eşzamanlı atılması gerektiğini söylüyordu. Ne Genelkurmay açıklamasında, ne Büyükanıt'ın demecinde, askerin Lokmacı'daki üstgeçidin kaldırılması konusundaki yaklaşımı net değildi.
Talat, KKTC'ye döndükten sonra, hatta dün
akşam saatlerine kadar durum hâlâ netleşmemişti. Üstgeçidi kaldırmakla görevlendirilenlere izin verilip verilmeyeceği, dolayısıyla krizin daha da derinleşip derinleşmeyeceği belli olacak. Bugünden itibaren tüm gözler Lokmacı'ya çevrilecek.
Kriz derinleşirse Talat
istifa edebilir
Kriz derinleşirse Talat'ın istifasıyla bile sonuçlanabilecek bir süreç başlayabilir. Bu yalnızca KKTC'yi altüst etmekle kalmaz,
Türkiye-KKTC
ilişkilerine de
darbe vurur. Ancak şu bir gerçek ki kriz aşılsa bile epey bir tortu kalacak: KKTC'nin
cumhurbaşkanı, Türkiye'nin ülkedeki askeri otoritesine söz geçirememiş, Ankara'daki hükümet elini taşın altına sokmaktan geri durmuş, KKTC Cumhurbaşkanı, Genelkurmay'dan icazet almak zorunda bırakılmıştır. Bu konu tamamen siyasi; çünkü Büyükanıt'ın, 'Lokmacı kapısının açılmasının bir sorun oluşturmadığını' söylemesi, üstgeçidin kaldırılmasının herhangi bir güvenlik zaafı yaratmayacağını gösteriyor. Bu noktadan itibaren Büyükanıt, doğrudan
siyaset yapıyor. Tüm bu görüntü hem Türkiye hem de KKTC demokrasisinde hiç de hoş bir görüntü değil.
KKTC bağımsız mı?
İkincisi, Türkiye'nin yıllardır savunduğu KKTC'nin bağımsız bir ülke olduğu görüşü bizzat Türkiye'nin elinden darbe yemiştir. KKTC nasıl bir bağımsız ülkedir ki Cumhurbaşkanı, hiçbir güvenlik zaafı da yaratmayacak bir üstgeçidin kaldırılması konusunda bile Ankara'daki sivillerin, askerlerin bilgisi ve onayı bulunmadan hareket edemiyor? Yoksa KKTC bütün dünyaya karşı bağımsız da bir tek Türkiye'ye mi bağımlı?
Üçüncüsü, Talat Rumlar karşısında
küçük düşürüldü ve Papadopulos'un ekmeğine yağ sürüldü. O Papadopulos ki asıl muhatabının Türkiye olduğunu, KKTC'nin bir işgal devleti olduğunu, Talat'ın Türk askerinden onay almadan adım atamayacağını savunup durur. Rumlar şimdi Talat'a, "Sen bir üstgeçidi kaldırmakta bile bu kadar zorlandıysan, bizimle oturup koca Kıbrıs sorununu nasıl çözeceksin" derlerse hiç şaşmayın.
Son olarak, Talat BM ve AB'ye karşı zor durumda bırakıldı. Talat'ın Kıbrıs Türklerinin lideri olarak uluslararası alanda yükselen imajına da bir çizik atıldı. Tüm bu olup bitenlerin Türk tarafına ne kazandırdığı doğrusu merak konusu.
RADİKAL