Perişan bir durumdaydılar: Soğuktan adeta donma sınırına yaklaşmışlar, yol boyunca çeşitli badireler atlatmışlardı ve şimdi sıcak bir mekanın hayali ile ayaklarını sürüyorlardı. Ortadan ikiye ayrılan dağlar adeta bir destanın günümüze uyarlanmış görüntüsünü andırıyordu. Önlerini görmeye çalışarak ilerlediler ve bir süre sonra belli belirsiz ışıkları ile karşılarına enteresan bir yerleşim yeri çıktı. Kalacak bir yer belki bir
otel bulmak için son bir gayretle hareket ettiler. En azından evler vardı ve belki de kendilerini
misafir edebilecek insanlar. Yürüdüler… Herkes soğuktan korunmak için evlerine çekilmişti. Derin bir sessizlik ve bu sessizliği yırtan rüzgarın çığlıkları...
Türkiye’den belki de ilk kez biz gelmişizdir diye geçirdiler içlerinden. Acaba hangi evin kapısını vursak diye düşünürlerken iki katlı sade bir binanın yanından geçtiler. Gözlerine inanamıyorlardı. Binanın avlusunda gönderde olan bir Türkiye ve hemen yanındaki
Kırgızistan bayrakları rüzgara eşlik ederek çılgınca dalgalanıyorlardı. Türkiye sevdalısı insanlar çoktan Kırgızistan’ın bu serhat şehrine gelmiş ve üstüne üstlük eğitim neferleriyle burada bir okul açmışlardı. Sımsıcak karşılandılar, izzet ve ikram gördüler ve uzun bir aradan sonra gönüllerince dinlendiler…
Evet
İpekyolu’nu yaşamak üzere yola çıkan ve belgeselini hazırlayan Arif Aşçı ve ekibinin başından geçiyor bu hikaye. Bu enteresan şehrin adı Narın, yaşananlar bir gerçek…
Kırgızistan’ın en uç noktasına Türkiye’nin bayrağını ve adını taşıyan okulların açılışı Bişkek, Oş ve Karakola bağlı
Aksu beldesinde başlıyor ilk olarak.
Okul görüşmelerini yapan ve ilk olarak Kırgızistan’a adım atan isimse
Hacı Kemal Erimez Beyefendi. Ortaasya bozkırlarında, vadilerinde steplerinde, ovalarında ve yaylalarında şimdilerde
Hacı Kemal Erimez türküsü söyleniyor
vefa bağlamında. O geliyor görüşmeleri yapıyor ve sonrasında Hacı Muammer Türkyılmaz beyefendilerle resmi anlaşmalar imzalanıyor. Egitime, insanlığa, sevgiye, hoşgörüye, diyaloga ve ötelere “Adanmış
Gönüllerin” destanı başlıyor böylece Tanrı dağlarının eteklerinde.
Kendilerini karşılayanların yüzlerinde kuşkular var; acaba ne istiyorlar onlardan. Ne alıp gitmek isterler? Ancak samimi, açık bir gönül görüyorlar hepsinde. Türkiye’ye, eğitime ve ata diyarına sevdalanan insanlar önce gönüllerini açıyorlar ev sahiplerine ardından ev sahipleri onlara... Yeniden bir olmak için tam vakti.
Sebat eğitim kurumları ile birlikte idareciler, öğretmenler, belletmenler ve işadamları da geliyor ata topraklarına. Ve bir destan yaşanmaya başlıyor sessizce, binbir güçlükle, sıkıntıyla. Ancak büyük bir zevkle, adanmışlıkla… Beklentisizlik bu hareket için en önemli nokta. İşte yıllar sonra “
Yeşeren Ümitler” i belgelemek ve geleceğe aktarmak, bu destanı elimizden geldiğince anlatmak üzere biz gidiyoruz Kırgızistan’a: Yönetmenimiz Emine ulu,
Kameraman arkadaşımız Said Küçükşahin ve
Veysel Karani Gümüşdereli… Bizleri karşılayan, bize Kırgızistan’ı bir çok yönüyle yaşatan ve bizimle birlikte zahmet çekense Aladağ Üniversitesi Rektör Yardımcısı Cafer Topcan ağabeyimiz…
İlk gidenlerin anlattıkların çok farklı bir
ülke var karşımızda. Ve her şeyden önemlisi ilk açılan üç okulla birlikte toplam 15 ilk ve
ortaöğretim düzeyinde okul,
Atatürk Aladağ üniversitesi ve yurtlar ve dil merkezi var. İlk
mezunlarını 1996 yılında veren okullar şimdilerde Kırgızistan’ın gururu olarak bütün dünyada söz sahibi oluyorlar. Velilerin çok kaliteli bir eğitim standardına sahip olan bu okullara çocuklarını verme sebebi ilk başta kalite olarak değerlendirilebilir. Ancak velilerin değerlendirmelerine göre önce ahlaki donanımı kazanmış gerçek insan elbisesini giymeleri için yollanıyor bu okullara öğrenciler.
Öğrenciler burada bir taraftan ahlaki değerlerle donanırken diğer taraftan da dünyaya açık ikiden fazla
yabancı dil öğreniyor birçok bilim olimpiyatında derece alarak bilimsel yolculuğuna devam ediyorlar. Aynı zamanda kültürel değerlerine de sımsıkı sarılıyorlar. Yani fark ediliyorlar… İşte bu yüzden de veliler çocuklarını Türk okullarına vermekten çekinmiyor ve hatta özellikle talep ediyorlar. Her yıl on binlerce öğrenci
Anadolu insanının bütün fedakarlığı ile kurduğu ve yaşattığı bu okullara girmek için sınavlarda ter döküyor ve ancak sadece çok az bir kısmı başarılı olabiliyor. Bu okullardan mezun olan
gençlerse eğitim, ticari ve
bürokrasi alanlarında şimdiden Kırgızistan’ı çok daha iyi bir noktaya götürmek için çalışmaya başlamışlar. Ülkeyi baştanbaşa gezerken bunu görüyor ve iki ülke adına gurur duyuyoruz. Öğretmenlerin büyük bir çoğunluğu genç arkadaşlardan oluşuyor. Ve bu arkadaşların büyük bir çoğunluğu da şimdilerde aynı okullardan mezun olan idealist Kırgız kadın ve erkek öğretmenler…
İnceden inceye bir türkü halinde gönül tellerine dokunan hayalin gerçekleşmiş hali onlar…
FOTOĞRAFLAR İÇİN TIKLAYIN
Veysel Karani Gümüşdereli - SAMANYOLU TV BELGESEL YAPIMCISI