Türk-Rus ilişkilerini kim bozdu?

TASAM Başkan Yardımcısı ve emekli Büyükelçi Bilhan, soğuk savaş döneminde iki ülke ilişkilerinin bozulmasından Sovyet lideri Stalin'in sorumlu olduğunu söyledi.

Türk-Rus ilişkilerini kim bozdu?

Türk Asya Stratejik Araştırmalar Merkezi (TASAM) ve Moskova Devlet Üniversitesi Asya-Afrika Ülkeleri Enstitüsü tarafından düzenlenen 'Rusya ve Türkiye: Ortaklık Stratejisi Yuvarlak Masa Toplantısı'nda iki ülke ilişkilerinin siyasi, ekonomik ve tarihi boyutları ele alındı. Toplantıda önemli tespitlerde bulunan TASAM Başkan Yardımcısı ve emekli Büyükelçi Murat Bilhan, soğuk savaş döneminde iki ülke ilişkilerinin bozulmasından Sovyet lideri Jozef Stalin'in sorumlu olduğunu açıkladı. Türkiye ile Rusya arasında yüz yıldır savaş yaşanmadığına dikkat çeken Bilhan, Sovyetler Birliği'nin kurucusu Vladimir Lenin'in Türk bağımsızlık savaşına yaptığı katkıyı hatırlattı. Beyazlar'la Kızıllar arasında ortaya çıkan Rus iç savaşında 145 bin beyaz Rus'un Çanakkale'ye yerleştirildiğini ifade eden emekli büyükelçi, "1945 ikili ilişkilerde kötü bir tarih oldu. İki ülke ilişkilerinin bozulması Stalin'in politikaları ile başladı. Stalin Türkiye'den toprak istedi." dedi. İkinci dünya savaşında Türkiye'nin bağımsız kaldığı ve gerekli desteği vermediği için Ankara'yı cezalandırmak istediğini kaydeden Bilan şu değerlendirmelerde bulundu: "Boğazlarda ortak kontrol istedi. Bunu kabul etmek mümkün değil. Türk-Rus Dostluk ve İşbirliği Anlaşması'nın uzatılması reddedildiği için iptal edildi. Türkiye kendi başına kendisini savunacak durumda değildi. Türkiye savunmasını batı ittifakında aramak zorunda kaldı." Bilhan Rusya ve Türkiye'nin Orta Asya'dan Kafkaslara, Balkanlar'dan Ortadoğu'ya kadar bir çok bölgede işbirliği imkanı olduğunu, ortak aklın geliştirilmesi durumunda sorunların üstesinden gelebileceklerini belirtti. "İKİ ÜLKE HALKLARINDA BAĞIMSIZLIK VİRÜSÜ VAR" Türkiye'nin Moskova Büyükelçisi Halil Akıncı da yaptığı sunumunda, iki ülke halklarının damarlarında bağımsızlık virüsü dolaştığını, 1917'de Rusya'da gerçekleşen Bolşevik ihtilalının ve Anadolu'da Türkiye Cumhuriyeti'nin kurulmasının bunun en büyük örneği olduğunu belirtti. 1918-1939 yılları arasında ilişkilerin sürekli gelişmesine karşın, daha sonraki dönemde karanlık bir sürece girildiğini kaydeden Akıncı, "1939 ve 1965 yılları arasında herhangi bir üst düzey ziyaret yok. 1965'te önce ekonomik sonra da siyasi ilişkiler yavaş yavaş gelişti. 1978'de imzalanan siyasi belge bir dönüm noktası. Son dönemde dünya siyasetinin ağırlığı yeniden Avrasya coğrafyasına kaymaya başladı. Özellikle Başbakan Recep Tayyip Erdoğan ve Rusya Başbakanı Vladimir Putin'in son 5 yılda 8 kez bir araya geldiklerini belirterek, "Putin, önümüzdeki ay Türkiye'yi ziyaret edecek. Öteki ziyaretleri saymıyorum bile. Cumhurbaşkanımız Şubat ayında Rusya'ya geldi ve bu yüksek seviyedeki ziyaretlerin, algılamaların değişmesinde büyük etkisi var." dedi. Akıncı, iki ülke ilişkilerini olumsuz etkileyecek tarzda, basında yer alan dezenformasyonlara da dikkat çekti. "EKONOMİK İLİŞKİLER, DİĞER SORUNLARI KAPATIYOR" Son on yılda devletler arası ilişkilerde iş adamları başta olmak üzere, sivil toplum kuruluşlarının çok önemli rol üstlenmeye başladıklarına dikkat çeken TASAM Başkanı Süleyman Şensoy da yaptığı konuşmada, Türkiye ile Rusya arasındaki ikili ticaret hacminin 35 milyara ulaşmasının, iki ülke arasında birçok sorunun 'kapağını dahi açmamaya' neden olduğunu ifade etti. Sovyetler Birliği'nin dağılmasının ardından birçok ülkenin geçen süreyi iyi değerlendirdiğine dikkat çeken Şensoy, "Çin, Hindistan, Rusya ve Brezilya güçlü ülkeler olarak duruyor. Artık tek ya da iki kutuplu dünya mümkün değil. Çok bilinmeyenli bir denkleme göre politika geliştirmek gerekiyor. Politika üretmek açısından zor olsa da, diplomasi zevkli hale gelebilir." dedi. "PKK RUSYA'DA TERÖR EYLEMİNDE BULUNMADIĞI İÇİN YASAKLI DEĞİL" Rusya'nın terör örgütü listesinde PKK'nın yer almaması da toplantıda gündeme geldi. Rusya'nın tavrını savunan Devlet Hizmetleri Akademisi öğretim görevlisi Semed Semedov, Rusya'nın PKK'yı terörist örgüt olarak tanımamasını ilginç gerekçelerle açıkladı; "Bu hukuki gerekçelere dayanıyor. Çünkü Rusya'da PKK'nın terörist faaliyetlerde bulunduğuna ilişkin kanıt yok. Bunun siyasi bir nedeni olduğunu düşünmüyorum." Bunun üzerine söz alan TASAM Başkan Yardımcısı Bilhan, "Rusya'nın kural ve mevzuatlarına saygılıyız. Karışamayız. Ama ortada PKK konusu var, bir terör örgütünden bahsediyoruz ki, bu örgütü Avrupa Birliği (AB) ve ABD terör örgütü olarak tanıyor. Tabii Rusya'nın terör örgütleri ilgili karar mekanizmasında nasıl bir standart uyguladığını bilmiyoruz. Rusya'nın yasalarına saygılıyız. Ama bu saygınlık Rus-Türk ilişkilerini etkilerse tehlike arz eder. Rusya'daki terörü terör olayı olarak değerlendirdik. Rusya'dan da duyarlılık bekliyoruz." tespitinde bulundu. Toplantıya Asya Afrika Enstitüsü Direktörü Mihail Meyer'in başkanlık yaptığı toplantıda, Rusya Bilimler Akademisi'nden Dr. İnassa İvanova, 'Türkiye'nin Orta Doğu Politikası', Asya-Afrika Ülkeleri Enstitüsünden Prof. Dr. Jibek Sızdıkova, 'Rus-Türk ilişkilerinde Orta Asya Faktörü', Rusya Bilimler Akademisi Şarkiyat Enstitüsü'nden Prof. Dr. Natalya Ulçenko, 'Enerji alanında Türk-Rus İşbirliği', Prof. Dr. Aleksandır Akimov, 'Tarım Alanında Türk-Rus İşbirliği Perspektifi'ni sundu.
<< Önceki Haber Türk-Rus ilişkilerini kim bozdu? Sonraki Haber >>

Haber Etiketleri:
ÖNE ÇIKAN HABERLER