Türkiye için değişen ne? [YORUM]

Almanya'da genel seçim sonuçları anketlerin öngördüğü şekilde neticelendi.

 Türkiye için değişen ne? [YORUM]

Seçimleri ilk sırada tamamlayan Angela Merkel'in Hıristiyan Birlik Partisi (CDU/CSU) tarihinin en kötü ikinci seçim sonucunu almasına rağmen yarıştan birinci çıktı. Alman halkının yüzde 50'sini oluşturan Katolik seçmenin çok sıkı bağlarla kendisini ait hissettiği Hıristiyan Birlik Partileri klasik koalisyon partnerleri Liberal Parti (FDP) ile iktidar oyununa devam edecekler. Daha önce 1982-1998 seneleri arasında tam 16 sene kesintisiz olarak ülkeyi yöneten efsane lider Helmut Kohl'den partiyi devralan Angela Merkel ise ikinci dönem Alman şansölyesi olarak Berlin'in bir numarası olacak. Almanya'da ön plana çıkan iki büyük parti var. Hıristiyan Birlik partilerinin yanı sıra ülke geçmişinde çok önemli bir konuma sahip olan Sosyal Demokratlar (SPD). Bu iki partinin yanı sıra sağ seçmenin oy verdiği Liberaller ve sol seçmenin tercih ettiği Yeşiller ve Sol Parti bulunuyor. Liberaller, Yeşiller ve Sol Parti dönem dönem oylarını artırıp düşürseler de genellikle yüzde 5 ile 14 arasında oy alabilen ve koalisyonların küçük ortağı olmayı hedefleyen partilerdir. MERKEL: EHVEN-İ ŞER Mannheim Üniversitesi Seçim Araştırmaları Enstitüsü' nün yaptığı analizlere göre Alman seçmeni tüm gelişmiş ülkelerde olduğu gibi oylarını kullanırken ilk olarak partilerin sundukları istihdam politikalarına bakıyorlar. Diğer gelişmiş ülkelerden farklı olarak ise çok yüksek oranda bir seçmen kitlesi partilerin göç ve göçmen politikalarını göz önünde bulundurarak oy kullanıyor. Burada önemli bir parantez açmamız gerekiyor. Her ne kadar Türkiye-AB ilişkileri bir dış politika mevzusuymuş gibi görünse de, Türkiye'yi kendi içlerindeki göçmen Türkler üzerinden okumaya çalışma hastalığında bulunan Alman seçmeni Brüksel ile Ankara arasındaki AB pazarlığını da göçmen politikaları nezdinde algılıyor ve oy kullanırken partilerin Türkiye'ye yönelik AB yol haritalarına da mutlaka bakıyor. Bu veriler ışığında hafta sonu vuku bulan seçimler Hıristiyan Demokrat Birlik Partileri açısından kesinlikle bir zafer anlamına gelmiyor. Ortalama olarak yüzde 40 civarında sadık bir seçmen kitlesine sahip olan CDU/CSU iki seçimdir oy kaybederek birinci parti çıkıyor. Bu başarısızlık gölgesinde bile olsa iktidarda bulunmaları şimdilik Şansölye Angela Merkel'i koltuğundan etmese de, Berlin'de Merkel için geri sayımın başladığı anlamına geliyor. Türkiye'de radikal bir muhafazakâr olarak algılanan Merkel aslında partisi içindeki liberal isimlerden. Ankara'nın AB planlarına sıcak bakmayan ve kendisinin bile içini doldurmadığı 'imtiyazlı ortaklık' alternatifini teklif eden Merkel, Alman seçmeninin hassasiyetleri de göz önüne alındığında Hıristiyan Demokratlar içinden çıkabilecek ılımlı bir lider olarak bile tasvir edilebilir. Gerhard Schröder'in parti başkanlığından ayrılması ile karizmatik bir liderden yoksun olarak yoluna devam etmek zorunda kalan Sosyal Demokratlar (SDP) ise hafta sonu tam anlamı ile bir hezimet yaşadı. Küresel krizden çok ciddi bir şekilde etkilenen Almanya o dillere destan sosyal devlet yapısından adım adım tavizler vermeye başladı. Çalışan ile çalışmayanı birbirinden pek de ayırt etmeyen yüksek işsizlik maaşları, eğitim teşvikleri ve diğer öğeler SPD iktidarı döneminde bir bir reforma tabi tutulunca seçmen ilk olarak iktidardaki 'sosyal demokrat' tabelalı partiyi cezalandırdı. Bu cezalandırmayı ise SPD'den kaçan oyları çok daha sol bir çizgide bulunan ve sosyal devlet yapısını çok daha net bir dille savunan Yeşiller ve özellikle Sol Parti'ye yönlendirerek SPD'ye net bir mesaj verdi. Hafta sonu gerçekleştirilen parlamento seçimlerinin şüphesiz en büyük galibi oylarını yüzde 14'e çıkaran Liberal Parti (FDP) oldu. Kriz döneminde alternatif ekonomik paketler ve programlar ortaya koyan FDP, Merkel'in partisinden kaçan oyların tek adresi oldu. Hıristiyan Demokrat ve Sosyal Demokratların yanı sıra Almanya'da parlamentoya girebilen ilk küçük parti olan FDP aynı zamanda koalisyonlarla ülkede en uzun süre iktidarda kalan siyasi oluşum. TÜRKLER DE ESKİ TÜRKLER DEĞİL Yüzde 10 tabanına oturan Yeşiller'de parti eşbaşkanı Cem Özdemir maalesef bu dönem parlamentoya giremedi. Maalesef dememin sebebi Özdemir'in göçmen kökenli bir politikacı oluşu değil, üzüntümün sebebi, Özdemir'in dersini en iyi çalışan Alman siyasilerden bir tanesi oluşu. Bir dönem sadece 'Doğu Alman' seçmenlerden oy alan Sol Parti, 'batı kökenli' sosyal demokratları da transfer ederek artık Alman parlamentosunun bir vazgeçilmezi olduğunu ve her dönem yüzde beşlik barajı rahatlıkla geçebileceğini herkese ispat etti. Bu gelişme bundan sonra bir sosyal demokratın başbakan olma ihtimalini çok ciddi bir şekilde tıkamaktadır. Zira Sol Parti'yi radikal bulduklarını ifade eden Sosyal Demokratlar (SPD) bu parti ile işbirliği yapmaktan imtina ediyorlar. Seçim sonuçları muhafazakâr-liberallerden oluşan orta sağ'ı iktidara taşıdı. "Türk kökenli göçmenler ve Türkiye için ne anlama geliyor?" sorusu anlamını artık yitirmiştir. Zira Türk dış politikası, değişen parti liderleri ve iktidarlarla etkilenmeyecek kadar farklı ve güçlü bir konuma ulaşmıştır. Türkiye kökenli göçmenler ise yavaş yavaş Alman siyasi yapısı içinde kurumsallaşarak bizim ezberlediğimiz reflekslerden farklı tepkiler vermeye başlamışlardır. Alman ekonomisinin kendi geleceği için Ankara ile olan ilişkilerden çok daha önemli olduğuna inanan göçmen sayısı yadsınamayacak kadar çoktur ve bu hatalı bir refleks de değildir. Yard. Doç. Dr. SAVAŞ GENÇ- ZAMAN
<< Önceki Haber Türkiye için değişen ne? [YORUM] Sonraki Haber >>

Haber Etiketleri:
ÖNE ÇIKAN HABERLER