ABD güçleri tarafından Pakistan'da öldürüldüğü açıklanan
Usame bin Ladin, 11
Eylül 2001 tarihinde ABD'de uçaklarla düzenlenen kanlı saldırıların sorumlusu olarak adını bütün dünyaya duyurdu. Usame Bin Ladin,Kimilerine göre ABD'nin
Afganistan'da Sovyet işgaline karşı bir
militan olarak savaşması için oluşturduğu bir sembol, kimilerine göre
İslamiyeti kullanan ve İslamiyeti,
teröre alet eden bir
teröristti. 2001 yılına kadar Usame Bin Ladin ismini çok fazla kişi bilmiyordu. Ta ki Amerika'nın en gözde kulelerine uçaklarla saldırı yapılana kadar.
Samanyolu Haber Radyo editörlerinden Mustafa Sağlamdemir'in hazırladığı Ajanda programında bu hafta Usame Bin Ladin konu ediliyor. Doğduğu günden,
A haberleri'>CIA'e,
11 Eylül'den Sovyetlere karşı olan direniş öncülüğüne kadar herşey bu haftaki ''AJANDA''programında.
İşte o günden 2011 yılına kadar ABD Bin Ladin'in peşindeydi ve amacına 2011 yılında, yani aradan tam 10 yıl geçtikten sonra bulundu. Yıllar sonra
1 Mayıs 2011 yılında bir helikopter baskınıyla öldürülen Ladin'in cesedi, hiç bir
ülke tarafından kabul edilmez gerekçesiyle denizin dibine gömülecekti.
Fransa Cumhurbaşkanı Nicolas
Sarkozy,
El-Kaide' class='textetiket' title='El Kaide haberleri'>El Kaide lideri Usame Bin Ladin'in öldürülmesini, ''Dünyada, terörle mücadelede çok önemli bir gelişme'' olarak değerlendirecek, ABD başkanı
Barack Obama Adalet yerini buldu açıklaması yapacaktı. Ancak Afganlar, Usame Bin Ladin'i ''Bir numaralı şehit olarak'' niteleyecekti. El Kaide ise yaptığı açıklamada ''yeni Ladinler yetiştireceğiz'' tehdidinde bulundu.
Usame Bin Ladin'in ölümü ile ilgili ortaya bir çok iddia atıldı. Bunlardan birtanesi, Usame Bin Ladin'in öldükten sonra çekilen fotoğrafıydı. ''Ladin'in ölümünün ardınan çekildi'' diye basına sunulan fotoğrafın, kısa bir süre sonra Montaj olduğunun ortaya çıkması, kamuoyunda Ladin'in ölümü ile ilgili kuşkuları bir kez daha artırmış oldu. Ladin',n ölümü bir çok Uluslararası ilişkiler uzmanını da fikir olarak ikiye böldü. Kimisi Ladin'in çok daha önce öldürüldüğünü ifade ediyor, kimisi ise bu durumun ABD Başkanlık
seçimlerinden hemen önce ortaya çıkmasını, bir
seçim çalışması olarak yorumluyordu.
İşte bazı uzmanların görüşlerinden pasajlar;
Avrupa Parlamentosu Dış İlişkiler Komitesi üyesi ve
Türkiye-AB Karma Parlamento Komisyonu eşbaşkanı ve aynı zamanda, Zaman gazetesi
köşe yazarı Joost Lagendijk;
- Kuşkusuz Bin Ladin, İslami köktenciliğin
Müslüman olup olmadığına bakmaksızın çok sayıda insanı öldüren bir kanadının simgesi haline gelmişti. Başkan Obama, Bin Ladin'in Müslüman bir lider değil, Müslümanları kitlesel katliama uğratan biri olduğunu söylerken haklıydı. Fakat Ladin'in en yıkıcı mirası dünya çapında Müslüman olanlarla olmayanlar arasındaki ilişkileri zehirlemesi, Batı'da medeniyetler çatışması fikrinin havariliğini yapanlarla güç birliği yapmasıydı. İslam'la diğer dinlerin asla bir arada huzur içinde yaşamayacağı düşüncesi ne yazık ki bu hafta da denize gömülmüş değil. Hayatın her alanından ve bütün dinlerden fanatikler hâlâ Bin Ladin'in temel tezine inanıyor. Hatta onlardan bazılarının, en tanınmış ideologlarının ölümünü dünyanın her köşesinde masum insanlara yeni saldırılar düzenlemenin gerekçesi olarak kullanacağı beklenebilir.
Galatasaray Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi Uluslararası İlişkiler Bölüm Başkanı ve
Star Gazetesi yazarı Prof.Dr.
Beril Dedeoğlu;
Bin Ladin’in öldürülmesinin ABD’nin batılı müttefikleri açısından da mesajlar taşıdığı söylenebilir. Dünyanın geniş kesimlerine askeri olarak yayılmış ABD, buralardaki yükü müttefikleriyle paylaşmayı, ama kaptanlığı da elden bırakmamayı öngörüyordu. Ancak Bin Ladin’in on yıl sonra öldürülmesine karar verildiğine göre, müttefiklere tanınan süre içinde bu ülkeler ABD ile değil ABD’ye rağmen davranmayı
tercih etmişler. Dolayısıyla Bin Ladin’in öldürülmesi, aynı zamanda ABD’nin müttefiklerinin ellerindeki araçları alma kapasitesini de ortaya koyuyor.
Aksiyon Dergisi Genel Yayın Yönetmeni ve
Zaman Gazetesi Yazarı
Abdulhamit Bilici;
Bugün, Bin Ladin'in ortaya koyduğu
hedefler açısından geriye dönüp bakıldığında ise karşımıza tam bir kâbus tablosu çıkıyor. En başta, New York'tan Londra'ya; Cakarta'dan Madrid'e; İstanbul'dan Bağdat'a din adına masum insanları hedef alan eylemleriyle Bin Ladin ideolojisi, barış dini İslam'ın çehresine vurulmuş en büyük darbelerden biridir. İkincisi, Afganistan ve
Irak işgallerini tetiklediği için ölen milyonlarca masum Müslüman'ın ölümünden, bu savaşları başlatanlar kadar terör ideolojisinin fikir babası Bin Ladin de sorumludur. Üçüncüsü, bugün dünyasının Doğu'sunda ve Batı'sında, Avrupa'da, Amerika'da insanlar korunmak için Müslüman isimlerini değiştirmek zorunda kalıyor; sınır kapılarında potansiyel terörist gibi aranıp taranıyor ve aklı eren bütün
dindar Müslümanlar İslam'ın barış dini olduğunu anlatmak için göbek çatlatıyorsa bütün bunların da sorumlusu El Kaide ideolojisidir. Dördüncüsü, Bin Ladin'in terör ideolojisi İslam dünyasındaki otoriter yönetimleri yıkmak bir yana genel olarak Asya'daki bütün
demokrasi özürlü rejimlerin daha baskıcı hale gelmesi için gerekçeler hazırlamış oldu. Hâlâ bu ideolojinin meydana getirdiği tahribatın sonuçlarını yaşayan ve bundan nasıl kurtulacakları bile belli olmayan zavallı Afganistan ve Pakistan'ın dramını bu ağır faturaya eklemek gerekir.