'
Chatham House Yılın Devlet Adamı Ödülü'nü alan Cumhurbaşkanı
Abdullah Gül,
Londra dönüşü
Kraliçe II. Elizabeth'le arasında geçen bir diyaloğu anlattı.
Gül,
ödül takdimi için hiç duraksamadan merdivenleri çıkan Kraliçe'ye yaşını sorduğunu ve '85' cevabını alınca da 'Maşallah!' dediğini ifade etti. Daha sonra da Elizabeth'e maşallah kelimesinin anlamını açıklamak durumunda kaldığını söyledi.
Cumhurbaşkanı Abdullah Gül kendisine verilen Chatham House Ödülü'nü almak üzere
İngiltere'ye gittiğinde Türk
Dışişleri Bakanı altı gün süren Çin ziyaretini bitirmiş,
Irak,
Abu Dabi, Suudi
Arabistan,
İtalya ve nihayet NATO zirvesine katılmak üzere gideceği
Strasbourg turunu başlatmıştı.
Başbakan Erdoğan da yarın başlayacak G-20 zirvesine katılmak üzere
Güney Kore'ye gitmeye hazırlanıyordu. Cumhurbaşkanı 10
Kasım törenlerinden hemen sonra Türkmenistan'a uçacak ve onu
Portekiz ziyareti takip edecek. Bu baş döndürücü diplomasi trafiği kendi başına son dönemin sık sorulan sorularını
cevaplıyor. Cumhurbaşkanı Gül'ün dört gün süren İngiltere ziyareti boyunca yaptığı konuşmalar işte o cevapların kelimelere dökülmüş haliydi:
Türkiye'nin dış politikasında
eksen kayması filan yok; artık bir küresel aktörüz; dünyanın içinde olduğu politik,
ekonomik ve sosyo-insani krizden çıkmasında Türkiye kritik bir rol oynayacak.
Garip bir tevafuktur, dünya liderleri yaptıklarıyla Gül'ün Londra ve Oxford'da kelimelere döktüğü bu mesajları onayladılar. Gül'le Londra'ya geldiği ikinci gün görüşen
İngiltere Başbakanı David Cameron Çin'e uçtu ve Davutoğlu'nun ayak izinden yürüdü. Aynı günlerde ABD Başkanı
Barack Obama Hindistan'daydı. Gül, Chatham House'daki konuşmasında gelişmiş
ülkelerin dev ölçeklerde
bütçe açıkları verdiği ve bazı ülkelerin bütçe fazlası verdikleri mevcut durumun devam ettirilemezliğinden bahsetmişti. Obama ve Hindistan Başbakanı Singh birebir aynı kelimeleri kullanarak G-20 zirvesinde konunun ele alınmasına karar verdiler. Aynı günlerde eski ABD Başkanı George W.
Bush hatıratını yayımlamış ve kitapta "ABD'nin dünyanın tek hegemon gücü olarak kalacağına inanıyor muyum?" sorusuna "İnanıyorum." diye cevap vermişti. Oysa Gül, yeni ve normal dünya düzeninin dünyada bir tek hegemon gücü kabul edemeyeceğini söylüyordu. Aynı gün Obama, Hindistan'ın artık ABD ölçeğinde bir güç olduğunu kabul etmek gerektiğini ifade edecek ve Hindistan'a BM
Güvenlik Konseyi'nde daimi üyelik
teklif edecekti. Bu resim, hatıratını yazarken tarihi ıskalayan bir adamla tarihi yazarken hatıralara kazınacak iki adamı bir arada gösteriyor.
Dört günlük İngiltere ziyaretimiz sırasında Cumhurbaşkanı Gül hakkında duyduğumuz iltifatlar tarihe yön veren bir insana yapılan türdendi. Gül ise aldığı ödül de dahil olmak üzere bütün bu iltifatları Türk milleti adına kabul etti. Türkiye'nin artık eleştirilen değil dinlenilen ülke olmasından duyduğu gurur her cümlesine sirayet ediyordu.
Kıbrıs meselesinde artık Türkiye'ye
akıl veren kimsenin kalmadığını,
terör konusunda Türkiye'yi eleştiren ve anlamayanların tarihe karıştığını söylerken başında bulunduğu milletin başarılarıyla duyduğu gururu ifade ediyordu aslında. Birleşik Krallık Kraliçesi'nin elinden alınan bu ödül, sadece alan için değil, veren için de bir gurur kaynağıydı. Bunu bugün göremiyoruz belki, ama Londra'dan, bu ödülü gelecek sene alacak devlet adamının gururunun biraz da geçen yıl Abdullah Gül'ün aldığı ödüle layık görülmenin gururu olacağını görmüş olarak döndüm.
Gül'den İngiltere notları
Sen bunu dışarıdaki birilerine söyle!
Cumhurbaşkanı Gül gezisinin son gününde The
Economist dergisinin editörleriyle bir araya geldi. Binanın 13. katındayken Gül'ün bulunduğu
asansör takıldı. Cumhurbaşkanı olayı Türk gazetecilere anlatırken, asansördeki dijital sesin "Şu anda asansörde kaldınız. Lütfen bekleyiniz!" anlamında bir şeyler söylediğini, kendisinin de "Be
mübarek, biz kaldığımızı biliyoruz. Sen bunu dışarıdaki birilerine söyle!" dediğini aktardı. Gül ve ekibi asansörde 6 dakika kadar mahsur kaldıktan sonra kurtarıldılar.
Afrika'ya ticaret için değil, yatırım için gidiyoruz
Chatham House'daki soru-cevap oturumunda Kongolu bir öğrenci, Türkiye'nin kendi ülkesindeki iç kargaşa ile ilgili bir çözüm önerisi olup olmadığını sordu. Gül, Türkiye'nin Afrika'ya tüccarlardan önce öğretmenleri,
gönüllü doktorları,
su kuyusu açan
yardım kurumlarını gönderdiğini hatırlattı ve işadamlarının da ticaret için değil, yatırım için gittiklerini söyledi. "Dünyanın Afrika'ya karşı sorumluluğu var." diyen Gül, Türkiye'nin Afrika'daki aktif diplomasisinin bu bilincin bir sonucu olduğunu kaydetti.
Türkiye'nin her şeyinin değeri arttı
Ödül törenine katılmak üzere Türkiye'den gelen
Hüsnü Özyeğin Cumhurbaşkanı'nı
tebrik ederken kendisine "Efendim, bu tür gelişmeler sadece sizin değerinizi artırmıyor. Topyekün Türkiye'nin değerini, bu arada Türk şirketlerinin de değerini artırıyor. Bu sebeple size minnettarız." mealinde bir iltifatta bulunmuş. Gül'ün bu iltifattan, ödülün kendisi kadar etkilendiğini gözlemledim. Çünkü bu söz kendisine verilen ödülü, milleti adına aldığını söyleyen bir lider için güzel bir
hediye...
AB üyeliğinin önünde tek engel buysa bir günde hallederiz!
Gül gezisinin son gününde
Bloomberg TV'nin merkezinde seçkin bir gruba Türkiye'nin ve yükselen ekonomilerin küresel krizden çıkıştaki rolleri üzerine bir konuşma yaptı. Konuşmanın sonundaki soru-cevap kısmında bir gazeteci AB İlerleme Raporu'na da atıfta bulunarak Türkiye'de gazeteciler aleyhine açılan davaları sordu. Ancak Türkiye'nin AB üyeliğinin ateşli bir savunucusu olduğu anlaşılan gazeteci sorusunu, "Bu konu yüzünden insanları ikna etmekte zorlanıyorum." şeklinde sorunca Cumhurbaşkanı, "Türkiye'nin AB üyeliğinin önündeki tek engel buysa biz bunu bir günde hallederiz." diye
şaka yaptı.