Gece saatleri
Bangladeş ile
Burma'yı birbirinden ayıran
Naf Nehri'nin Hint Okyanusu'yla buluştuğu yerde yoğun hareketlilik var. Burma'daki katliamların artmasından sonra topraklarını terk etmek zorunda kalan
Müslümanlar burayı adeta hicret yoluna çevirmiş. Gün ağarmak üzereyken Naf Nehri'nin kenarında karartılar beliriyor. Küçük gruplar halinde kadın, erkek, çoluk çocuk ormanın içine doğru giriyor.
Saat sabahın 5'i
muson yağmurları mevsimi. Gökyüzü adeta yarılmış alabildiğince yağmur yağıyor. Çok sessiz hareket eden grupla nehrin biraz yukarısında yüz yüze geliyoruz. Oldukça heyecanlanıyorlar, hatta bazıları yakalandık korkusuyla titremeye başlıyor.
Arakanlıların ölümden kaçış yolculuğunun en yakın köye kadar birlikte sürdürüyoruz. Yolda grubun en
yaşlılarından biri olan
Ahmed Khan, "Ailemden ayrıldım, onları kaybettim. Askerler evimizi bastı köydekileri öldürmeye başladı. Hiçbir şey yapamadık. Oğlum orada kaldı ben onsuz buralarda ne yapacağımı bilmiyorum" diye
gözyaşı döküyor. Ağlamamak için kendini zor tutan Mahfu'nun durumu da farklı değil. O da korku içerisinde ve başından geçenleri özetliyor; "Herkesi öldürmeye başladılar. Topraklarımızı ellerimizden aldılar.
Kadınlarımıza
tecavüz ediyorlar, çocuklarımızı yakıyorlar ve bizi acı çekmemiz için hayatta bırakıyorlar. Onlar ile mücadele edecek ne gücümüz ne de bir desteğimiz var" diyor. Büyükler yalınayak çocuklar çırılçıplak bir canlarını kurtarabilmişler Arakan'dan. Kurtuldukları için seviniyor, geride bıraktıkları için de üzülüyorlar.
KUCAKTA BEBEK, GÖZLERDE KORKU!
Muson yağmurları mevsimi... Gökyüzü yarılmış gibi! Gün ağarmak üzereyken Müslümanlar, kadın, erkek, çoluk çocuk ormanın içine giriyor.
Bebekli kadınların sayısı oldukça fazla. Yakalanma korkusuyla yürüyemiyorlar, beslenemedikleri için bebeklerini emziremiyorlar. Birçok noktada da
Budistlerin
nöbet kulübeleri var.
40 GÜNLÜK İKİZLER YETİM<(/b>
Grubun içindeki kucağında bebek, genç bir kadın dikkatimi çekiyor. Bir kendi kucağında bir arkadan gelen yaşlı kadının kucağındaki çocuğa bakıyor. Bu hareketi her on adımda bir tekrar ediyor.
Adı Ummü imiş. İkizleri Hasan ve Hüseyin ile kaçmış Arakan'dan. Bebeler henüz kırk günlük. Eşi Budistlerin eline geçtiği anda öldürülmüş. Tam dört gün süren yolculuğun ardından nehir kıyısına ulaşmış. Gündüzleri yakalanma korkusuyla yürüyemediğinden sürekli saklanmış. Beslenemediği içinde bebelerini emzirememiş. Hasan ve Hüseyin o kadar halsiz düşmüş ki, ağladıklarında sesleri bile çıkmıyor. Doğdukları günden itibaren ölümün enselerinde kol gezdiği yetim Hasan ve Hüseyin eğer ölmezlerse binlerce mülteci çocuk gibi kamplarda çıplak ayakla geleceklerini arayacak.
Korku ve gözyaşları içinde başından geçenleri anlatan kadınlardan birinin acısı oldukça taze. Birkaç gün önce oğlunu kaybetmiş. "Müslüman olduğumuz için katlediliyoruz. Oğlumu kaçarken öldürdüler. Tek başıma kaldım. Gelinim ve torunum ile geldim. Ne param ne de kalacak yerim var. Onlara nasıl bakacağım?" diye soruyor.
Ölümden kaçış yolculuğuna 83 kişi başladıklarını anlatan İdris, "Yolda ara ara nöbet kuleleri var. Budistler oralarda nöbet tutuyor. Hatta bunların içinde Myanmar'ın Bangladeş'ten davet edip mal-mülk edindirdiği Budistler de var. Onlar dört gözle Müslüman öldürmek için bekliyor. Küçük gruplar halinde kaçıyorduk. Bazılarımızı keskin nişancılar öldürdü, hatta içimizden bazılarının yakınlarını yakalayıp çuvalın içinde koydular. Buraya ancak 50 kişi ulaşabildik" şeklinde konuşuyor.
Müslümanlar yaşadıkları eziyet dolu yolculuğu anlatırken gözyaşlarını tutamadı.
KURŞUN DAHA DEĞERLİ
Myanmar'daki zulmün bittiği şeklinde uluslararası örgütler tarafından yapılan açıklamaları soruyorum. Aksine olayların son zamanlarda arttığını ölü sayısının kimse tarafından bilinmediğini söylüyorlar.
Saat 18.00'den sonra sokağa çıkma yasağının olduğunu bu saatten sonra evlerin basılarak insanların tutuklandığını söyleyen Arakanlı Müslüman gençlerden Hanif'in anlattıkları ise vahşetin boyutlarını gözler önüne seriyor: "Geçen hafta evimizi bastılar. Babamı dışarı çıkarıp silahla yaraladılar. Sonra evi ateşe verip babamı evin içine soktular. Orada yanarak öldü. Yaşları 8 ve 13 olan iki kız kardeşimi de alıp götürdüler. Annemi alıp buraya kaçtım. Artık insanları öldürmek için kurşun bile sıkmıyorlar. Canlı canlı toprağa gömüp onun ölümünü diğer Müslümanlara gösteriyorlar."
Bangladeş'le aynı dili konuşan kadın erkek çoluk çocuk 50 Arakanlı Müslüman, havanın aydınlanmasıyla birbirlerinden tamamen ayrılıyor. Her biri farklı yöne gidip izini kaybettiriyor. Arakanlı Müslümanlar şimdilik Budistlerin elinden kurtuldu. Bangladeş polisine de yakalanmazlarsa önce bataklıkta sonra da derme çatma barakalarda yeni bir hayata tutunacaklar. Osman SAĞIRLI - Türkiye