El Cezire Televizyonu'na konuşan
Kaddafi'nin en yakın korumalarından Mansur Idhow, son aylarda çatışmaların Kaddafi'den çok oğulları Seyfülislam, Mutasım ve Hamis tarafından yürütüldüğünü öne sürüyor.
Muhaliflerin elinde
tutuklu bulan Idhow, tutuklu bulunduğu Misrata'da konuştuğu El Cezire muhabirine Kaddafi'nin son anına kadar dahi yüzünde bir korku emaresi göstermediğini, tüm telkinlere rağmen ülkeden kaçmayı düşünmediğini de iddia ediyor.
Özellikle Kaddafi'nin son günleri konusunda ilginç ifadeler kullanan Idhow, "Trablus'tan Sirte'ye gittiğimizde kenti terk etmemiz gerektiğini, çünkü Sirte'nin çok
küçük olduğunu ve kolayca abluka altına alınacağını söyledik. Kaçacak yeri olmayan küçücük bir oda gibiydi ve kalmak
intihar anlamına geliyordu. Ancak Kaddafi bizi dinlemedi." diyor.
Idhow, "Terk edilmiş evlerde
yiyecek aradılar ve birkaç günde bir yerlerini değiştirdiler. Bombardıman her gün daha da ağırlaşıyordu ve kayıplar artıyordu. Ancak Kaddafi korkanların gidebileceğini söyledi. Sürekli olarak
ölümden bahsediyordu ve doğduğu şehir Sirte'de ölmek istediğini belirtiyordu." ifadelerini de kullanıyor.
Idhow'a göre Kaddafi hiçbir zaman korkmuyordu ama dostları olarak adlandırdığı liderlerden haber alamadığı için kızgındı. Onun Erdoğan,
Berlusconi ve Blair'i şahsi dostları olarak tanımladığını belirten Idhow, "Dostlarının kendisi için bir çözüm bulamamasından dolayı hayal kırıklığı yaşıyordu." diyor.
Kaddafi'nin son anlarını '
kıyamet' şeklinde tanımlayan Idhow şunları söylüyor: "Ölüm ve
yıkım, yağmur gibi mermiler, karada
muhaliflerin korkusu, havada NATO saldırıları. Alınan karara göre sabah 4'te kaçacaklardı. Ancak Kaddafi'nin yanında kalan
gönüllüler çok tecrübesizdi, bir kısmı uyuyup kaldı, bir kısmı ise inanılmaz bir şekilde çay içmeye koyuldu. Herkes organize olana kadar sabah 8 oldu. Kaçmadan önce hiçbir
keşif gücü dahi önceden gönderilmedi ve 50
araçlık
konvoy Misratalı muhalif grubun arasına daldı."
Kendisi ve Kaddafi'nin aynı araçta olduklarını söyleyen Idhow, şu şekilde devam ediyor: "Araçlarımız genelde beyaz ve aynı tipti. Fakat birbirimize çok yakın yerde park ettik. Bu büyük bir tecrübesizlikti ve bir anda NATO
bombardımanına maruz kaldık. 5 metre önümüzdeki araç havaya uçtu. Bombardımanın etkisiyle bizim aracın tekerlekleri
hasar gördü ve araçtaki hava yastıkları aniden açıldı."
O anları 'tam bir
kaos' şeklinde tanımlayan Idhow, NATO'nun arka arkaya bombardıman gerçekleştirdiğini ve kendisinin de Kaddafi'yi alarak yolun altındaki arktan yakındaki bir binaya doğru kaçmaya başladıklarını ifade ediyor.
Bu kaçış sırasında şarapnel parçalarıyla yaralandığını anlatan Idhow, en son Kaddafi'yi eski
Savunma Bakanı Yunus Cebir ve oğlu Mutasım'la konuşurken gördüğünü söylüyor.
Idhow ölümün artık yüzde yüz olduğu bir anda dahi Kaddafi'nin şakalar yaptığını öne sürüyor.