1986 yılında Antarktika kıyı şeridinden ayıran buzdağı, Weddell Denizi'nde hızla karaya oturmuş ve yeniden sürüklenmeye başlamadan önce buz adası haline gelmişti.
A23a, oturduğu zeminden geçen kasım ayında ilk ayrıldığında Antarktika denizinin yoğun sisi yüzünden bunu tam olarak görüntülemek imkansızdı.
Bununla birlikte, EYOS şirketinin keşif gemisiyle bunu tespite çalışan araştırmacı Ian Strachan, AFP’ye yaptığı açıklamada, dünyanın en büyük buzdağının denizdeki sürüklenmesiyle ilgili gözlemlerini paylaştı.
Denizde sürüklenen buzdağıyla ilk kez karşılaşan Ian Strachan, bulutların dağılmasının ardından ufuk çizgisi boyunca uzanan bu beyaz çizgiyi neredeyse soyut olarak görme imkanını yakaladıklarını ifade etti.
Ian Strachan, sürüklenmeye başlayan adanın buz duvarında oyulmuş devasa yarıklar ve muhteşem mavi yaylar gözlemlediklerini belirterek, bazı kemerlerin 4 metre yüksekliğindeki dalgaların darbesi altında çöktüğü bilgisini paylaştı.
Paris’in yaklaşık 40 katı büyüklüğünde
Ağırlığının yaklaşık bin milyar ton olduğu tahmin edilen buzdağının kalınlığı bazı yerlerde 400 metreye ulaşıyor.
Buzdağı, 310 metre ile Avrupa'nın en yüksek gökdeleni olan Londra Shard'dan bile daha yüksek.
Dünyanın en büyük buzdağı A23a, 30 yıl sonra hareket etmeye başladı
Güney Okyanusu'nun kuzeyine doğru ilerleyen buzada, şu anda Fil Adası ile Güney Orkney Adaları arasındaki bir bölgede sürükleniyor.
Weddell sektöründen gelen çoğu buzdağı gibi A23a'nın da Antarktika Sirküler Akıntısına kapılacağı ve bu akıntının onu "buzdağı geçidi" olarak bilinen bir yoldan Güney Atlantik'e doğru götüreceği neredeyse kesin.
Fok, penguen ve diğer deniz kuşları için sorun olabilir
Bilim insanları A23a'nın ilerleyişini yakından takip ediyor.
Zira Güney Georgia'da karaya oturması ihtimali adada üreyen milyonlarca fok, penguen ve diğer deniz kuşları için sorun oluşturabilir.
A23a'nın büyüklüğü hayvanların yiyecek arama rotalarını bozarak yavrularını düzgün bir şekilde beslemelerini de engelleyebilir.
Ancak buzdağının erimesi aynı zamanda buzullarına karışmış olan minerallerin serbest kalmasını sağlıyor.
Bu mineraller okyanus besin zincirinin temelini oluşturan organizmaların başlıca besin kaynağını oluşturuyor.