İsrail, Yunanistan ve Güney Kıbrıs’ın imza attığı proje, Doğu Akdeniz gazını Kıbrıs ve Yunanistan üzerinden Avrupa’ya ulaştırmayı amaçlıyordu. Türkiye’yi dışarıda bırakan proje Ankara’nın tepkisini çekerken ABD’nin son dakika hamlesi ile Doğu Akdeniz’de yeni enerji haritası belirmeye başladı. Yunanistan Başbakanı Kiryakos Miçotakis, ABD’nin desteğini çekmesinin önemli olmadığını, Kıbrıs Rum Yönetimi Cumhurbaşkanı Anastasiadis de “yeni projelere açık” olduklarını söylese de ABD’nin hareketi her iki ülke tarafından pek hoş karşılanmadı.
Öte yandan projenin dışında bırakılan Türkiye içinse tam tersi durum söz konusu. Projenin geri çekilmesinin ardından İsrail’e yeşil ışık yakan Cumhurbaşkanı Erdoğan barış mesajları verdi.
Peki ABD neden çekildi? Doğu Akdeniz’de son bulan gerginlik Kıbrıs sorununu nasıl etkileyecek?
Soruların yanıtlarını Avrupa Parlamentosu Milletvekili Niyazi Kızılyürek veriyor.
“EASTMED ETRAFINDA OYNANAN JEOPOLİTİK OYUN SONA ERDİ”
ABD’nin Türkiye’yi tamamen dışarıda bırakan bir enerji politikasını Trump hükümetinden farklı olarak Biden hükümetinin desteklemediğini söyleyen Kızılyürek, bunun bölgede yeni bir momentum oluşturduğunu ifade ederek, “2016’dan bugüne kadar Eastmed etrafında oynanan jeopolitik oyun aslında sona ermiş bulunuyor” diye konuştu.
Kızılyürek, ABD’nin bu son manevrasını ABD-Türkiye ilişkileri açısından ise “İlişkileri daha fazla kötüleşmemesi, en azından bir dengede tutulması, iyileşmeye dönük bir adım olarak” yorumlasa da Washington’ın tavrını tam olarak anlayabilmek için bölgede olup biten başka gelişmelere bakmak gerektiğini söylüyor:
“Bir süreden beri Türkiye ve İsrail arasında bir yakınlaşma yaşanıyor. Hatta yakın gelecekte de İsrail Cumhurbaşkanı’nın Türkiye’yi ziyaret etmesi söz konusu. Bu arada olup biten iyileşme adımlarının da bir bakıma rolü olduğunu düşünüyorum. Çünkü Eastmed projesi İsrail ile ilgili bir proje. Hem Türkiye-ABD ilişkileri hem Türkiye-İsrail ilişkilerini beraber düşündüğümüz zaman Eastmed konusunda alınan kararı ya da ABD’nin yaptığı hamleyi daha iyi anlayabiliriz.”
“GÜNEY KIBRIS JEOPOLİTİK OYUNUN PARÇASI OLMAYI ÇOK ÖNEMSEDİ”
Kızılyürek, “Kıbrıs Rum-İsrail yakınlaşmasını hem bir koz olarak kullanmaya kalkıştı hem de Kıbrıs’ta aranan ve zaman zaman yakalan çözüm momentlerini de havaya uçuran bir gerekçe olarak gördü. Böyle bir jeopolitik oyunun parçası olmayı çok önemsedi. Sayın Akıncı ile yapılan müzakereler çıkmaza girmişti çünkü orada bir tür jeopolitik şımarıklık anı yaşandı. Tabii o bitti. Eastmed’in Kıbrıs müzakereleri bakımından olumsuz bir işlevi oldu. Sayın Anastasiadis bunu kabul etmese de Eastmed projesi jeopolitik manevrayı sonlandırmış oldu” dedi.
Kızılyürek, Türkiye ve Kıbrıs Rum Yönetimi’nin seçime hazırladığı bu süreçte, Kıbrıs sorununa yönelik kapsayıcı çözümün yerine güven arttırıcı önlemlerin konuşulmaya başlandığını göreceğimizi ve bu süreçte enerji politikalarının gündeme gelmesinin kaçınılmaz olduğunu ifade etti.
BM Genel Sekreteri Antonio Guteress’in “Doğal gaz yataklarını güven artırıcı önlemler içerisinde düşünün. Bir gerilim meselesi değil bir ortaklaşma meselesi olsun” sözlerini hatırlatan Kızılyürek, AB’nin Doğu Akdeniz’de gerginlik yerine tarafların uzlaşmasına yönelik çağrılarda bulduğunu söyledi. Kızılyürek, bu nedenle önümüzdeki dönemde güven artırıcı önlemler paketi çerçevesinde “enerji” konuşulacağını göreceğimizi dile getirdi.
“EASTMED PROJESİ’NE KADAR KIBRIS MÜZAKERELERİ İYİ GİDİYORDU”
“Eastmed projesi dahil Doğu Akdeniz’de enerji politikalarının Türkiye’yi dışlayan bir yöne gitmesinden sonra Kıbrıs müzakerelerinde de ilerlemeler durmuştu ve hatta geriye sayım başlamıştı. Şu da bir gerçek ki Eastmed projesinin gündeme geldiği tarihe kadar Kıbrıs müzakereleri Türk tarafının da yapıcı tutumu ile beraber iyi giden müzakerelerdi. Burada çok net bu projenin gündeme gelmesiyle müzakerelerde geri adımların yaşandığını görmüş olduk. Şimdi proje ortadan kalktı. Bu şu anlama geliyor mu? Tekrar kaldığımız yerden yapıcı bir müzakere yoluna gidecek miyiz? Mevcut siyasi aktörlerle ve bu konjonktürde olacağını söylemek çok zor.”
Kızılyürek, şu anda Türk tarafının tavrının geçmişe kıyasla çok daha katı bir tutum olduğunu söyleyerek, BM kararlarının dışında çözümler arayan bir eğilim içinde olduğunu ifade etti. Kızılyürek, “İki devletli bir çözümden söz ediyor. Ayrı bir egemenlik talep ediyor. Tüm bunlar BM kararlarının dışında yaklaşımlardır. Bu tür yaklaşımlar bizi 2003 öncesine yani Rauf Denktaş’ın döneminde uygulanan ve tüm dünyada reddedilen, Türk tarafını yalnızlığa mahkum eden politikaların aynısını şu anda yeniden görüyoruz. Dolayısıyla bu minvalde devam eden bir diplomasinin Kıbrıs sorununda çözümün önünü açmasını beklemek hayalcilik olur” dedi.
“RUM YÖNETİMİNİN ÖNERİLERİ YABANA ATILACAK ÖNERİLER DEĞİL”
Kızılyürek, “seçim öncesinde AKP’nin üstelik de MHP’ye bu kadar bağımlı hale gelmiş AKP’nin böyle bir yaklaşım sergilemesini de beklemek hayalcilik olur” diye yanıt veriyor.
Kıbrıs sorunu açısından önümüzdeki 1 yıllık süreci donmuş sayacağını söyleyen Kızılyürek, “Bir ilerleme beklemem ama tam bu noktada güven artırıcı önlemlerin öne çıktığını görürüz” ifadesini kullandı.
Kızılyürek, güven artırıcı önlemlerin yabana atılmayacak kadar önemli olduğunun altını çizdi:
“Kıbrıs müzakere tarihini bilenler bilecektir. Ne zaman kapsamlı bir çözüm kalksa mutlaka güven artırıcı önlemler diye bir takım paketler açıklıyoruz. Şimdi yine ona geldik. Şunun altını çizeyim: Bu güven artırıcı önlemler paketinin içinde ciddi unsurlar var. Kıbrıs Rum tarafının masaya koyduğu öneriler var. Yabana atılacak öneriler değil.
Ercan Havaalanı uluslararası trafiğe açılmasından söz ediyoruz BM denetimi altında. Mağusa Limanı’nın AB denetimin altında açılmasını söylüyor aynı zamanda da Maraş’ın yine BM yönetimi altında açılmasından söz ediyor.”
Hem turizm hem de ticaret açısından bu önerilerin Kıbrıslı Türkler için önemli olduğunu söyleyen Kızılyürek, “Bunları elimizin tersiyle bir tarafa atmamız doğru bir politika değildir diye düşünüyorum. Şu andaki pozisyon o. Uluslararası aktörler de güven artırıcı önlem paketlerinin konuşulmasını isteyecektir. İşte bu noktada da belki Türk tarafının doğal gaz konusunda ortaklaşma önerileri paketin içine girebilir diye düşünüyorum. Eğer müzakereye açık olunursa tabii…” dedi.
Ercan Havalimanı’nın BM nezaretinde uluslararası uçuşa açılması önerisine ilişkin olarak KKTC Cumhurbaşkanı Ersin Tatar, “Ne münasebet, Maraş kaybedilecek ve biz kendi havalimanımızı Birleşmiş Milletler nezaretinde direkt uçuşlara açacakmışız. Bu Rum Cumhuriyeti'ne egemenliğimizden ödün vermektir. Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti'nin statüsünü zayıflatan bir gelişme olur. Türkiye'nin de böyle bir şeye sıcak bakacağını hiç düşünmem” ifadesini kullanmıştı.
“ERDOĞAN’IN AÇIKLAMALARINI ÖNEMSİYORUM”
ABD Dışişleri Bakanı Anthony Blinken ile Kıbrıs Rum Yönetimi Dışişleri Bakanı İaonnis Kasoulidis görüşmesini de değerlendiren Kızılyürek, güven artırıcı önlemler bakımından Blinken’ın da Kasoulidis’in önerilerine sıcak baktığını söyledi.
Öte yandan Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın açıklamalarının da önemli olduğuna dikkat çelen Kızılyürek, “Erdoğan’ın açıklamalarını önemsiyorum. Çünkü orada altının çizilmesi gereken yerler var. Birincisi; Enerjinin barış için bir vesile olabileceğini söylüyor. İkincisi; Bunu zaten geçmişte de bir görüş birliği etrafında özellikle Türkiye-İsrail yakınlaşmasının bu yönde olduğunu söylüyor. Bir anlamda kaldığımız yerden devam edebiliriz demek istiyor. Aslında kaldığımız yer, İsrail ve Türkiye’nin 2014-15’e kadar geldikleri bir nokta vardı. Doğal gazın Türkiye üzerinden Avrupa’ya ulaşması konusunda bir genel yaklaşım vardı. Sayın Erdoğan bunu kastediyor.”
Bu yakınlaşmanın Kıbrıs Rum yetkilileriyle de olduğunu ifade eden Kızılyürek, “Kıbrıs Rum Yönetimi doğal gazın Avrupa’ya Türkiye üzerinden gitmesine olumlu bir yaklaşım içindeydi. Hatta bu yüzden zaten Kıbrıs müzakerelerinde önemli ilerlemeler oluyordu. Orada büyük bir oynama ve kırılma oldu. Eastmed projesi bunun bir parçası oldu ve gerginlik ortamını yarattı” dedi.
Gerilimin öncesine dönülecekse bunun Kıbrıs sorununun da önünü açacak hamle olarak görmek gerektiğini söyleyen Kızılyürek, ancak net tabloyu görebilmek için biraz beklenmesi gerektiğini dile getirdi. Kızılyürek, “Şu an mevcut konjonktür Kıbrıs masasının, müzakere masasının kurulmasına el vermiyor” diye konuştu.
DOĞU AKDENİZ’DE SULAR DURULDU MU?
Peki Doğu Akdeniz’de sular duruldu mu? Kızılyürek şöyle yanıtlıyor:
“Şunu söyleyebiliriz en azından bölgede Türkiye yalnız ve dışlanmış olmaktan çıkıyor galiba. Bir yumuşama, komşularla daha iyi ilişkiler bu her ne kadar ilk etapta Kıbrıs Rum Yönetimi’ni ve Yunanistan’ı kapsamasa da İsrail ve Mısır ile iyi ilişki çabalarının eminim daha sonra Kıbrıs’a da yansıyacağını görebileceğiz. Çünkü Doğu Akdeniz’deki enerji politikalarında İsrail, Mısır ve Kıbrıs’ı beraber düşünmek gerekiyor. Ne yapılacaksa içinde Kıbrıs’ın da olacağı gerçektir. Ancak çözülmemiş Kıbrıs sorunu da bu tür ilişkilerin hatta ekonomik çıkarların önünde engel olarak durabiliyor. O yüzden dönüp dolaşıp yine Kıbrıs sorununun çözümünü konuşmaya geleceğiz."