Türkiye ile bulundukları ülkeler arasında barış köprüleri kuran
Türk okulları açısından son on yılın en önemli gelişmesi, bunlara belki en çok ihtiyaç duyulan
siyah Afrika'daki gelişmesi. Bugün Afrika'nın otuz kadar ülkesinde elliden fazla
Türk okulu hizmet veriyor. Zaman okurlarının, bu gezide gerek Afrika'nın içinde bulunduğu koşullarla, gerekse oradaki Türk okullarının verdikleri hizmetlerle ilgili olarak yaptığım gözlemleri ilginç bulacaklarını umuyorum.
28 Ocak
akşamı Johannesburg'daki Türk lisesi, Horizon International High School ya da
Türkçe adıyla Uluslararası
Ufuk Lisesi'nin
modern ve pırıl pırıl binasındayız. Giriş kapısının üzerindeki levhada "The hand of friendship has no colour/Dostluğun rengi yoktur" yazıyor. Toplantı salonuna alınıyoruz.
Okul müdürü,
ODTÜ Matematik Bölümü
mezunu, çakı gibi bir
genç adam olan Gürtuğ Yalvaç, biz Türkiye'den gelen konuklara okul hakkında brifing veriyor. Sözlerini
Güney Afrika Cumhuriyeti'nde ırk ayrımını sona erdiren, bu uğurda 27 yıl
hapis yatan
efsane lider Nelson Mandela'dan bir alıntıyla tamamlıyor: "Dünyayı değiştirmek için en güçlü
silah, eğitimdir..."
Söz sırası,
İngilizce öğretmenlerinden Nasreen Williams'a geliyor. Bir siyah-beyaz melezi olan Williams, Hıristiyan iken
Müslümanlığı benimsemiş. Sınıfların kalabalık olmayışı, öğretmenlerin kalitesi, sağlanan
disiplin ve benzeri üstünlükleri sayesinde Horizon School'un bölgedeki en iyi okullardan biri olduğunu anlatıyor; bunun için emeği geçen bütün Türklere teşekkür borçlu olduklarını söylüyor. Sözlerini bitirirken siyah Afrikalılar için eğitimin taşıdığı önemi çok veciz bir şekilde ifade ediyor: "Burada iyi bir eğitim görmeyen, ölüme mahkumdur..." Demek istediği şu: Yoksullukla artan suçlarla,
AIDS başta çeşitli hastalıklarla boğuşan Afrika'da,
okumazsan ölürsün.
Beş kardeşten İkİsİ öldürülmüş
Williams'tan sonra simsiyah bir öğrenci, bizleri şoke etmek istercesine haykırarak sahneye fırlıyor. Bu, 16 yaşındaki Khangelani Mhaleni: 17-19 Haziran 2006 tarihleri arasında İstanbul'da yapılan Uluslararası Türkçe Olimpiyatı'nda
gümüş madalya kazanan genç. Türkçe konuşuyor. İçinde büyüdüğü ortamı tasvirle başlıyor. Beş erkek kardeşinden ikisi kurşunlanarak öldürülmüş. Diğer ikisi işledikleri suçlardan dolayı hapiste. Üç kız kardeşinden biri
trafik kazasında can vermiş. Horizon School'da okuma fırsatı bulmanın kendisine ne büyük bir ayrıcalık sağladığını anlatıyor. Türkiye ziyareti sırasında gördüğü yakınlıktan duyduğu mutluluğu dile getiriyor. Yalova'da, Afrikalı siyah öğrenciler eğitim görsün diye aralarında para toplayan işadamlarıyla tanışmasını anlatıyor, onlara duyduğu şükran duygularını ifade ediyor. Gaziantep'te
yabancı bir
futbol yıldızı sanılmasıyla ilgili anılarını aktararak hepimizi kahkahalara boğuyor. Sonra babası söz alıyor. Oğlunun Türkiye'ye derin bir sevgi duyduğunu, doğrusu onun artık Afrikalıdan çok bir Türk sayılması gerektiğini söylüyor. "Oğlum işlenmemiş bir
elmas cevheri gibiydi... Bu okulda işlendi, bir pırlanta oldu... Bu okula sahip olduğumuz için çok şanslıyız..." diyor.
Johannesburg'da geçirdiğimiz o akşam, Afrika'daki Türk okullarının işlevini kavramak açısından yaptığımız gezinin belki en öğretici tecrübesi oldu. Ama Gazeteciler ve Yazarlar Vakfı'nın daveti üzerine,
Fethullah Gülen Hocaefendi'nin telkinleriyle kurulan Türk okullarını görmek üzere
Kenya ve
Güney Afrika cumhuriyetlerine yaptığımız bir haftalık ziyaret, Johannesburg'da değil, 27 Ocak günü Kenya'nın baş
kenti
Nairobi'de başladı. Tunus'ta geçirdiğim birkaç saat sayılmazsa Afrika kıtasına ilk kez ayak basıyordum ve
itiraf edeyim ki bu seyahatten önce Nairobi hakkında hemen hiçbir şey bilmiyordum. Bildiklerim sadece
PKK lideri Abdullah Öcalan'ın 1999
Şubat'ında Amerikalılar tarafından Türkiye'ye burada teslim edildiğinden; El Kaide'nin New York'taki İkiz Kuleler'den önceki en dehşet verici
terör saldırılarından birinin
Ağustos 1998'de Nairobi'deki ABD büyükelçiliğini
hedef aldığından ibaretti.
Yoksulluk ve sefaletİn başkentİ: Kİbera
Nairobi (ya da Kenya Havayolları'nın Kisvahili dilini konuşan
tatlı dilli hosteslerinin telaffuzuyla "Narobi") Afrika'nın göbeğinde, ekvatorun yalnızca 80 km kadar güneyinde,
deniz seviyesinden 1800 metre yükseklikte, geceleri serin, gündüzleri sıcak, yıl boyunca tek bir mevsimin yaşandığı, insanı dinç tutan bir havası, yemyeşil parkları olan bir şehir. Zaten yerel dilde Nairobi, "yeşil ve sulak yer" anlamına geliyor. 1963'te sona eren sömürgelik döneminde, 85 yıl kadar önce İngilizler tarafından kurulan Nairobi, adeta Kenya'nın bütün çelişkilerini, kontrastlarını içinde barındıran bir kent.
Kent merkezi şaşırtıcı ölçüde düzenli ve bakımlı; ancak kentin biraz dışına çıkıldığında düzgün yol kalmıyor. Bir yanda dünyanın belki en güzel bitki örtüsü içinde, yüksek duvarlarla çevrili, çoğunda varlıklı beyazların (bu arada 40 bin dolayında İngiliz'in) yaşadığı, elektrikli tellerle çevrili ve özel güvenlik şirketlerince korunan konaklar ve çiftlikler var... Öte yanda, 1,5 milyonluk kentin yaklaşık üçte birinin tarifi imkânsız bir
yoksulluk içinde yaşadığı ünlü Kibera bölgesi... Teneke evlerde barınan insanların AIDS,
kolera,
sarı humma ve sair hastalıklardan telef olduğu Kibera'yı görmeyen, bu dünyada yoksulluk ve sefalet ne demek olabilir, bilemez. Kibera'nın içinden ancak kapıları sıkı sıkıya kapalı bir minibüsle geçebildik...
Kenya'nın toplam nüfusu, tam olarak bilinmemekle beraber, 35 milyon civarında. Nüfusun % 99'unu oluşturan siyahlar yedi büyük kabileye ayrılıyor. Bunların en büyüğü nüfusun yaklaşık beşte birini oluşturan Kikuyu kabilesi. Kenya'nın ortak ve resmî dili İngilizce. İkinci resmî dil ise Kikuyu dili ve Svahilinin karışımı olan Kisvahili. Nüfusun yaklaşık yarısı Protestan, üçte biri Katolik, onda biri Müslüman, geri kalanı da yerel dinlere mensup. Kenya'daki dinsel çoğulculuğu, Nairobi'de attığınız her adımda görmek mümkün; kiliseler, camiler ve Hindu tapınakları yan yana yükseliyor. Kenya'da
Hindistan'a benzer çok-hukukluluk düzeni var; yani dinsel gruplar özel hukuk,
aile hukuku alanında dinsel kurallarını uyguluyor. Müslüman erkekler birden çok eş alabiliyorlar. Çokeşlilik Müslümanlara özgü değil; diğerleri arasında da yaygın. Çünkü bu henüz etkinliğini yitirmemiş bir Afrika geleneği.
Kenya'nın olağanüstü genç bir nüfusu var; yarısı 14 yaşın altında. Halkın dörttü üçü tarımda çalışıyor: Çay,
kahve, mısır,
buğday ve
şeker kamışı, elde edilen başlıca ürünler. Her on Kenyalıdan biri HIV/AIDS hastası. Kenyalıların ortalama ömrü 50 yılı geçmiyor. Kişi başına gelir 1.200 dolar civarında; ama gelir dağılımı olağanüstü bozuk. Öyle ki, halkın en düşük gelirli yüzde 10'u, toplam gelirin yüzde 2'sini alırken, en yüksek gelirli yüzde 10, gelirin yüzde 40'ını elde ediyor. Büyük çoğunluk yılda 400-450 dolar bir gelirle yaşıyor.
Kenya'da ikisi
ilköğretim okulu, ikisi de lise olmak üzere, toplam bin kadar öğrenciye hizmet veren 4 Türk okulu var. Bunların ikisi başkent Nairobi, ikisi de Doğu Afrika'nın en büyük limanlarından biri olan Mombasa'da bulunuyor. Biz Nairobi'deki Light Academy/
Işık Akademisi okullarını görme fırsatını bulduk. Okulların bağlı olduğu Ömeriye Eğitim ve
Sağlık Vakfı'nın başkanı ve bir
kimya öğretmeni olan Sayın Mehmet Yavuzlar, okulların genel müdürü
Boğaziçi Üniversitesi mezunu bir fizik öğretmeni olan
Tufan Aydın ve vakfın hukuk danışmanlığını yapan, Hindistan asıllı bir Müslüman olan
avukat Ömer Amin Bey'den okullar ve Kenya'daki koşullar hakkında ayrıntılı bilgi aldık; çoğu Boğaziçi, ODTÜ ve
Marmara üniversiteleri mezunu olan Türk öğretmenlerle sohbet ettik. Hemen hepsi Afrika'ya hizmet vermekten büyük bir manevi tatmin duyduklarını anlattılar. İlkokula ziyaretimiz cumartesiye rastladığından, öğrenciler yoktu. Fakat 11-12 yaşlarındaki dört
kız öğrenci, bize özel bir gösteri sundular ve çeşitli Türkçe şarkılar söylediler.
Kenya'nIn en başarIlI beş okulundan bİrİ
Kenya'da ilköğretim okulları 8 yıl, liseler 4 yıl süreli. Eğitim henüz zorunlu değil.
Kamu okullarının
ücretsiz hale gelmesi ancak son yıllarda mümkün hale gelmiş. Işık Akademisi okulları, öğrencilerden yılda 2 bin dolar dolayında ücret alıyorlar, başarılı öğrencilere burs sağlıyorlar. İlkokulda 240, lisede 300 dolayında öğrenci okuyor. İlkokuldaki öğrencilerin yarısı, lisedekilerin de üçte biri Müslüman ailelerin çocukları. Matematik, fen, bilgisayar ve 4.
sınıfta başlayan Türkçe dersleri, Türkiye'den gelen, diğer dersler Kenya Eğitim Bakanlığı'nın
tayin ettiği öğretmenler tarafından veriliyor. Çok farklı dini gruplara hizmet verilen okulda, tamamen laik bir eğitim veriliyor.
Yerel gelenekler uyarınca cinsel hayatın
erken yaşta başladığı ve AIDS başta olmak üzere cinsel hastalıkların yaygın olduğu Kenya'da hayati bir konu olan cinsel eğitimin ilkokulda başlaması, şaşırtıcı değil.
Öğrencilerinin çoğu yatılı olan Light Academy lise bölümünde okul-aile birliğinden İsmail Ramadhan, Joseph Bogonko ve eşiyle sohbet, ailelerin okullara bakışını öğrenmek açısından güzel bir fırsat oldu. Okulu övmekle bitiremediler... Üniversiteye giriş sınavında en başarılı beş okul arasına girdiğini, burada öğretmenlerin öğrencilere kardeş gibi davrandıklarını, çocukların hafta sonlarında eve gelmek dahi istemediklerini anlattılar. Bay Bogonko bu okulda "
mide demokrasisi"nin çok gelişmiş olduğunu (!) yani çok kaliteli yemek verildiğini belirtmeyi
ihmal etmedi. İsmail Bey, dört oğlunun da bu okuldan mezun olduğunu; bunlardan birinin şimdi İstanbul'da Fatih Üniversitesi'nde okuduğunu anlattı. Türkiye'de 450 öğrenci arasında yapılan bir Türkçe yarışmasında madalya kazanan lise son sınıf öğrencileri İsa Ares ve Abdülhakim Aden ile tanıştık.
SAHİN ALPAY- ZAMAN GAZETESİ