Çocuk,
karnesindeki notlara bakarak öğretmeninin kendisini ne kadar çok sevip sevmediğini anlamaya çalışır. Kendisinin ne kadar kıymetli olup olmadığını yine karneye bakarak anlamaya çalışır. Halbuki, karne bir yıl boyunca devam eden
derslerde alınan notların ortalamasıdır. Ancak özellikle
ilköğretim çağındaki çocuklar bu durumu böylesi bir netlikte anlamazlar.
Onlar, aldıkları zayıfları kendi kişiliklerine yönelen bir tehdit olarak, aldıkları yüksek notları da kişiliklerine yönelen bir
tatlı duygu olarak algılarlar. Örneğin, matematik dersinden zayıfı olan bir öğrenci, "çünkü benim kafam iyi çalışmıyor" diye kendini etiketleyebilir ve belki de matematik dersine karşı bir önyargı geliştirebilir. Ki çocukluk yıllarında gelişen önyargılar, bir gölge gibi kişinin bütün yaşamında kendini hissettirir.
Birçok yetişkin, kendisinin ilkokulda matematiğinin zayıf olduğu fikrinin zihnine ç
akılmasından dolayı gelecek yaşantısında matematikten uzak durmayı gelenek haline getirir. Halbuki, bir dersten zayıf alınması, mutlak manada, o derse ait yeteneklerin olmaması anlamına gelmez. Belki o dersi anlatan öğretmenin yetersizliği, belki ders takibi sırasında oluşan birtakım olumsuzluklar, hastalıklar,
aile içi çatışmalar, yorgunluklar, uykusuzluklar veya belki konu bütünlüğünün tam kavranamamış olması gibi onlarca sebep, çocuğun bir dersten zayıf almasına neden olabilir. Halbuki çocuk, karneye baktığında bu sebeplerin hiçbirini düşünmeden, "çünkü ben bu dersi hiç anlamıyorum" diye kendine karşı bir önyargı geliştirebilir. Çünkü çocukların
eşya ve olayların tamamını kavrayabilecek yetenekleri yoktur. Onlar sadece oldukları anı yorumlarlar. Genişlemesine bir olayı kavramakta, bir sonucun her yönü ile sebeplerini algılamaktan yoksundurlar.
Mademki, çocuklar aldıkları karneleri kendi kişilikleri ve duygu dünyası ile bütünleştirebilme yanılgısını taşımaktadırlar, o halde burada görev anne -
babalara düşmektedir. Bu nedenle, çocukların aldıkları karneleri anne-babalar çok abartmamalı, karnenin önemini vurgulamamalı, çocuğa karnedeki zayıflar nedeni ile bir
baskı kurulmamalı, çocuk karne nedeni ile asla sorgulanmamalıdır.
Çocuğun dünyasında karnenin değeri düşürülüyor olsa da, anne-baba kendi dünyasında karneye çok önem vermeli, eşler bir kenara çekilip karnedeki notları tek tek gözden geçirip üzerinde hassasiyetle durmalıdır. Çocuğun karnesindeki notlara ait sorumluluk, sadece çocuğa yüklenmemeli, böylece notlardaki anne-baba sorumluluğu da kenarda bir yerde eşler tarafından kendi muhasebelerini yapmaları için fırsat olarak görülmelidir.
Zayıf notlara ceza verilmeli mi?
Anne-babalar çocuklarının zayıfları olan bir karne getirmeleri halinde, hiçbir anlam taşımayan ve çoğu defa çocuğun kişiliğine zarar veren gereksiz konuşmalar yapmakta. Halbuki, karne anında yapılan akıl verici hiçbir konuşmanın değeri yoktur. Çocuğu yorucu konuşmaların muhatabı yapmak, ruh sağlığı açısından zararlıdır. Böylesi bir ortamda çocuk, bir süre sonra artık hiçbir sözün tesir etmediği bir duruma gelebilir. Buradaki en doğru tavır, çocuğa sahip çıkmak ve onu çok abartıya kaçmamak şartı ile yüreklendirmek ve kendini yıpratışına engel olmaktır.