AK Parti’nin önde gelen isimlerinden Köksal Toptan dershanelerin yasaklanmasına karşı: “Dershaneler aileye yük getirdi ama Anadolu çocuklarına başarı yolunu açtı. Kapatmak yerine denetim artırılır, burslu oranı yüzde 20’lere çıkarılabilir”
TBMM eski Başkanı ve Milli Eğitim eski Bakanı Köksal Toptan, Vatan Gazetesi'nin konuya dair sorularını cevapladı.
İşte o röportaj...
- Türkiye’de eğitimi en iyi bilen birkaç isimden biri olarak dershanelerin kapanmasıyla ilgili ne düşünüyorsunuz?
Dershaneler veya kurslar dünyanın eğitimde çok öne çıkmış ülkelerinde de yaygın olarak bulunuyor. Amerika, Japonya ve Güney Kore gibi ülkelerde yaygın olarak eğitim sürecine destek oluyorlar. Türkiye’de dershane sayısı 1974’de 171 , 1992’de 886, 2002’de 2 bin 200, 2012’de 4 bin 200 oldu.
- Artış oldukça yüksek görünüyor...
Bu yüksek artışın ekonomideki yüksek gelişimle paralel olduğu, önemli bir nokta. Başka bir önemli nokta, dershaneler 20 sene önce sadece büyük şehirlerde faaliyet gösterirken, şimdilerde Anadolu’nun çok az nüfuslu küçük ilçelerinde de öğrenci bulmakta ve faaliyet göstermekteler.
- Bu da ailelere önemli bir yük getiriyor...
Ama bu ailelerin çocuklarına dün üniversite veya başka bir başarı yolu kapalı iken, dershaneler yoluyla bu kapının aralanmış ve açılmış olmasının altını çizmek gerekiyor. Yani dershaneler aile bütçelerine ilave bir yük getirmiş, fakat öte yandan çocuklarının başarılı olmalarının yolu açılmıştır. Eğitim kurumları dışındaki alternatif modellerin -dershane, kurs gibi- ihtiyaç olmaması ideal bir durum. Ama bu durum günümüzün acımasız rekabet ortamıyla örtüşmüyor. Bir yerde adını ne koyarsanız koyun yarış varsa, orada yarışı kazanmak için daha bilgili ve donanımlı olma ihtiyacı da var demektir. Şunu ifade etmek gerekir; Türkiye’de üniversite kapılarının Anadolu’nun düşük ve orta gelirli çocuklarına açılmasının yolunda dershanelerin fonksiyonunu göz ardı etmek haksızlık olur.
- Dershanelerin kapatılması, devletin vereceği kurslar çözüm olabilir mi?
Yaygın ve yükselen bir şekilde ortaya çıkan talep ortamını ortadan kaldırabilmek, bu alanı düzenleyenlerin, yani milli eğitimin işidir. Örnek vermek gerekirse üniversiteye giriş sınavında dershanelere ihtiyaç yok deniliyorsa, sınavın nasıl ve hangi formatla yapılacağının ortaya konulması, eğitim sisteminin buna göre kurulması gerekir. Bu yapılabiliyorsa, dershane sayısı zaten kendiliğinden azalır ve yasaklama-kapatma gibi telaffuzu bile sevimli olmayan kararlara gerek kalmaz.
- Sistemin ihtiyaca gerek bırakmaması gerekiyor öncelikli olarak...
İlk, orta ve lise öğreniminde ülke genelinde standardizasyonun sağlanması, İstanbul’daki çocuğumuzla Van’daki çocuğumuzun aynı kalitede eğitim alabilmesi hiç kuşkusuz önemli. Dershaneyi yasaklarsınız ama daha çok öğrenme talebi, evlerin kurs yerleri haline dönmesiyle yine gerçekleşir.
- Nasıl bir çözüm getirilebilir?
Bana göre dershaneleri kapatmak yerine buraların daha sıkı denetime alınması, burslu sayısının yüzde 3’lerden daha yukarılara, örneğin yüzde 15-20’ye çıkarılması, olabilenlerin okula dönüştürülmesi, talep varsa bizim 1993’da açtığımız açık lise yolunun bu kurumlar için de sağlanması tarafların üzerinde mutabık kalabileceği yollar. Diğer taraftan dershanelere gitme ihtiyacının giderek azalması soru ve sorgulama sisteminde yapılabilecek ve bilgiye dayalı soru sisteminin yavaş, yavaş geliştirilmesi zaman içerisinde sorunu tamamen ortadan kaldıracaktır. Yasaklama bu yolları aramak ve sistemi iyileştirme niyet ve gayretlerini önler ve ülkede var olan gerginliğin artmasına neden olur.
‘Dershane boyutuna indirmek haksızlık’
Fethullah Gülen Hocaefendinin başlattığı ve yürüttüğü, dünyanın her köşesinde ses veren büyük eğitim hareketini dershane boyutuna indirgemek haksızlık olur. Dünyada özellikle gençler ve çocuklar arasında barışı ve sevgiyi tesis etmek ve böylece dünyanın geleceğini savaşlardan arındırarak barış ve sevgi denizi haline getirmek, başta BM olmak üzere pek çok uluslararası kuruluşun temel hedefi. Bu hedefe dünyayı yaklaştıran önemli hareketlerin başında bana göre ‘Cemaat okulları’ olarak adlandırılan bu Türk Kolejleri önemli bir yer tutuyor.
- İktidar partisinin birçok ismi de şimdiye kadar bu okulları ziyaret ediyordu...
Böyle bir hareketle Türkiye’de istikrarı ve kalkınmayı sağlayan her iki kişiden birinin oyunu almayı beceren, toplumun her kesimi ile samimi ve ısrarlı ilişkiler kurmayı arayan ve başaran AK Parti’nin böylesi bir hareketle ‘savaş’a girmesi söz konusu olamaz. Cemaatin dershanelerle ilgili hükümet yaklaşımını üzerine alınması ne kadar yanlışsa, Milli Eğitim’in de konunun görüşülüp tartışılmasını çok aceleye getirmesi o denli yanlış olmaktadır diye düşünmekteyim.