Uçar'ın yazısı şöyle:
***
Dersaneleri kapatmak “Adalette Eşitlik” ilkesine aykırıdır...
Hiçbir yönetici, hiçbir idareci, hiçbir sorumlu kişi, adalete karşı tavır alarak işlerini yürütemez. Adalet, Allah’ın, Kur’an’da, tıpkı namazda olduğu gibi ayağa kaldırılmasını emrettiği bir değerdir. Allah namazı ikame edin der, ayağa kaldırın der, aynı şekilde adaleti de ikame ediniz der. Onun için, adalet hafife alınacak, basite alınacak bir şey değildir.
Neden adaletten bahsediyoruz? Çünkü adalet, gerçekten dünyanın çok önemli bir temel gücü.
Dersanelerle adaletin ilişkisi ne?
Bu konuya girmezden evvel bir hatıramı sizlerle paylaşayım.
Birkaç ay önceydi.
Bir sabah namazı çıkışı camiden eve doğru beraberimizdeki cemaatle yürüyoruz.
Bilenler bilir.Sabahın o serinliği ve dimağların alabildiğine dinç olduğu bir vakittir Yanımızda komşular var.Birde 80 Yaşlarında Erzurum’lu Halil amca.
Halil amca diyorum 'bu dersaneler konusunda düşünceniz nedir?'.Kısa bir sessizlikten sonra yüzüme bakarak, 'Ramazan efendi' diyor ; 'dershanelerin kapatılması “Adalette eşitlik ilkesine aykırıdır”. Bu tespite başlangıçta tepki göstermek istiyorum.Ama diyorum nasıl olur…Bana dönüyor.
İyice düşün araştır sonra tekrar konuşuruz deyip konuyu kapatıyor.
Allah cc bize “akledin”der.Aklını işletmeyenlerin üzerine pislik yağdırır der.Bir Müslümanın temel bilgi kaynağı Vahiy ve kevni ayetler olup, onu akıl aletiyle okur ve kendisine yolunu çizer.
Yani bizim için İlim ve Akıl birbirinden ayrılmaz ikilidir.
Birazcık akletmeyle görülecektir ki bu gün ki tartışmaların temelindeki faktör dershaneler değildir. Eğitim konseptindeki temel problem , Milli Eğitim sistemimizdir.
Bu gün olmuş Milli Eğitimimiz hala ezbercilikten,hayat merkezli olamamaktan,not merkezli-yarış merkezli olmaktan kendisini kurtaramamıştır.Sistem adına sınav denen yarış anlayışı üzerine kurulduğu için yarışan tarafların kendilerini eşit şartlara hazırlamak için kendine bir çıkış yolu hazırlamaktan daha doğal ne olabilirdi ki? Eşit eğitim almayan okullarda okuyan öğrenciler nasıl olur da aynı imtihana girerler?
Güneydoğuda birçok derslerin boş geçtiği bir lise öğrencisiyle İstanbul’da imtiyazlı bir okulda okuyan lise son sınıf öğrencisini aynı imtihana sokmak,40 kilo ağırlığındaki zayıf bir insanla 100 kilo ağırlığındaki kırkpınar pehlivanını güreştirmek demek değil midir?
Allah cc bize aklı , rakiplerimizle olan yarışta onların kullandığı imkanları kullanmayın ve yenilin diye vermemiştir. İçinizden bazıları sizin adınıza keyfi kararlar versin ve emretsin de, siz de ona düşünmeden uyun diye de vermemiştir.
Dersaneler, şu andaki mevcut sınav sistemiyle ve eğitimin kalitesiyle , ayrıca eğitimin bir çok boyutuyla alakalı, çok önemli bir yeri doldurmaktadır. Yani, aslında eğitimdeki eşitsizliği bir bakıma, adaletteki eşitsizliği ve bir çok eksikliği dengelemeye çalışmaktadır. Biraz daha açarsak, bugün dershanelere gidiş oranının özellikle “lise son sınıflarda” %60, %70 oranında değiştiğini söyleniyor. Bu şu manaya geliyor: Bu dershanelerle birlikte, aslında eğitimdeki eşitsizlikler sebebiyle toplum bir bakıma, %70’lere varan oranlarda, yani %100’e yaklaşan bir oranda “adalete yaklaşıyor” demektir.
Dersaneler kaldırıldığı zaman girilecek olan imtihandaki adalet katsayısı çok ama çok düşük olacaktır. Yani özel okulda okuyan, özel eğitim gören %1’lik küçük burjuvazi azınlık,toplumun geri kalan %99’luk kesimiyle aynı imtihana girecek ve %1’e tekabül eden bu özel eğitim görmüş azınlık, pastanın neredeyse %100’lük kısmının sahibi olacaktır.
Bu her şeyiyle haksızlık kokan durumun neresi adalettir? Aklı başında insanlar bunu nasıl savunurlar?
Sepetin içindeki 100 elmanın neredeyse hepsine, %1’lik kısmın sahip olması geriye kalan %99’un birkaç elma ile avunması ne kadar garip bir şeydir. Ama, dersanelerle birlikte bu paylaşım %70’lere kadar çıkmaktadır. Yani 70 kişi 100 elmayı alacak ve aralarında paylaşacaktır. Dolayısıyla, dersanelerin olmasıyla dersanelerin olmaması arasındaki fark, aslında 70 kat farktır. Ki bu fark bire iki dahi olsa bile çok büyüktür.
Soru şudur;
Bir kişinin 100 elmayı tek başına alması mı adalete daha yakındır? Yoksa 70 kişinin 100 elmayı paylaşması mı?
Hani, Rahmetli Üstad Necip Fazıl’ın bir deyişi var, “bir kişiye tam dokuz, dokuz kişiye bir pul”diye”, yapılmak istenen şey bunun çok ilerisindedir. Bir kişiye yüz pul 99 kişiye ise bir pul.Veya birkaç elma…
Dershanenin kalkmasını savunanalar bir değil, bin defa daha düşünmelidirler.
Bu meselenin herhalde birden fazla boyutu var. Birincisi eğitim boyutu, ikincisi adalet boyutu, üçüncüsü siyasi boyutu, dördüncüsü Müslümanlar boyutu, beşincisi öğrenci boyutu ve ve ve pusuda bekleyen yerel ve küresel Ergenekon boyutu…
.
Dershane tartışmasının bugünkü hali, Müslümanların özellikle birlik ve beraberliklerine çok zarar vermektedir. Çok incitici yazılar yazılmakta ve sözler söylenmektedir.
Toplum bir yanda dershanelerin devamından yana olanlar,diğer tarafta dershanelere karşı olanlar diye hızla bölünmektedir..
Bir yandan toplumun bir çok kesimiyle aradaki duvarları kaldırıp özellikle güney doğuda barışı sağlamak için tıpkı iğne ile kuyu kazarak mesafe almaya çalışırken her türlü fedakarlıktan kaçınmazken başımıza gelen gelmekte ola bu haller de neyi nesi…
Cemaat de yanlış yapabilir, parti de yanlış yapabilir. Bu mümkündür, her ikisi de yanlış yapamaz diye bir şey yoktur. Her zaman doğruyu yapamayabilir insan. Ama bunları kavgaya vardırmamak lazımdır, bunlar oturulur, konuşulur, düzeltilir. Otururlar, konuşurlar ve doğruyu bulurlar…
Müslümanlar, her meselelerini talimatla çözmezler. Ben söyledim oldu, ben talimat verdim oldu gibi tepeden inmeci bir yaklaşım Müslümanlıkta hiçte hoş karşılanmaz.
Türkiye şu anda çok kritik bir süreçten geçiyor. Bu Ergenekon düzeni kalıntılarının , özellikle de dış güçlerin desteğiyle, tekrar sistemi ele geçirmek istediği bir dönemde, böyle bir kavgaya girmek cinayettir.
Sayın Başbakanın TV konuşmasında belirtiği gibi Fitnecilerin-Ergenekoncuların her iki kesime de sızması meselesi mutlaka masaya yatırılmalıdır.
İslam tarihinden, insanlık tarihinden biliyoruz ki, bu atışma Müslümanlara hiçbir fayda getirmeyecektir. Ayrıca şunu da belirterek konuyu kapatmak istiyorum: Bu mesele bir kan davasına dönüşmeden, taraflar ve bilhassa Hükumet bu konuyu bir an önce çözmelidir. Bu konuda esas sorumluluk Sayın Başbakandadır.
Çünkü Reis odur ve krizi o yönetmeli ve çözmelidir. Eğer bu mesele iyice ayağa düşerse artık iş işten geçer geri vites de fayda vermez.
Çünkü Adaletin ayağa düşürülmesi faillerini çarpar.
Kimse Adalete müdahaleyi hafife almasın…..
Dr. Ramazan Gürsel Uçar