AK Parti hükümetlerinin 17-25 Aralık rüşvet ve yolsuzluk operasyonundan sonra başlattığı yargı kararlarına uymama geleneği devam ediyor. Mahkeme kararları yok hükmünde sayılıyor. Mülkün temeli konumundaki “adalet” kavramının içi boşaltılmış durumda. Başbakan Ahmet Davutoğlu’nun sıkça dile getirdiği “Türkiye Cumhuriyeti bir hukuk devletidir. Hukuka aykırı davrananlar mutlaka cezalandırılacaktır.” sözü pratikte karşılık bulmuyor. Yüksek yargının iradesi bile görmezden geliniyor.
Yürütme erkinin zirvesi mahkeme hükümlerine kulak asmayınca diğer kurumlar ve bürokrasi de bu fiilî duruma göre şekilleniyor. İllegalitede bir yarış içindeler âdeta. Millî Eğitim Bakanlığı (MEB) da, taşra teşkilatı şube müdürlüğü görevde yükselme sınavında Danıştay’ın ve Ankara Bölge İdare Mahkemesi’nin kararlarını 8 aydır uygulamıyor. “Yazılı sınav da dikkate alınmalı” hükmü ortadayken “sözlü sınavla” yetinmede ısrar ediyor.
Danıştay haksızlığı tescilledi
Zaman'ın haberine göre; şube müdürleri tayinleri öncesinde eğitim sendikaları, değerlendirmenin yalnızca sözlüye (mülakata) dayandırılamayacağı mevzuunu Danıştay’a taşımıştı. Yüksek mahkemenin 5’inci ve 2’nci daireleri, objektifliğin temini adına yazılıların saf dışı bırakılamayacağına atamalar öncesinde (Mart 2014) hükmetti. Bunun üzerine Bakanlar Kurulu’nca çerçeve yönetmelik temmuz ayında değiştirildi. Yazılı ve sözlünün aritmetik ortalamasının alınması yönünde yeniden düzenlendi. MEB de resmî web sitesinde aynı doğrultudaki çalışmalarının sürdüğünü duyurdu. Bu arada yerel mahkemelerden de (Ankara 1, 4 ve 7’nci İdare) benzer kararlar çıktı. Özetle, 1709 şube müdürünü yalnızca sözlü sınava bakarak belirleme işlemi durduruldu. Fakat yargının kararı kâğıtta kalmaktan öteye geçemedi.
MEB Müsteşarı Yusuf Tekin’in tabloyu yorumlaması bir hayli ilginç ve manidar: “Danıştay 2. Dairesi (2013/10363 Esas sayılı kararıyla) yönetmeliğin yürütmesini durdurdu, şube müdürü atamalarını iptal etmedi. Şayet atamalara iptal gelirse bile atananları korumak için farklı A, B ve C planlarımız var.” Anayasa’nın 138. maddesinin son fıkrasında ‘idare mahkemesi kararları hiçbir suretle değiştirilemez ve bunların yerine getirilmesi geciktirilemez’ deniyor oysa. MEB, 30 gün içerisinde mahkeme kararlarının gereğini yerine getirmek zorunda.
“MEB Personelinin Görevde Yükselme, Unvan Değişikliği ve Yer Değiştirme Suretiyle Atanması Hakkında Yönetmelik” dâhilinde öğretmenlikte 10 yılını doldurup da şube müdürü olmak isteyenler iki aşamalı sınava tabi tutuldu. Öğrenci Seçme ve Yerleştirme Merkezi’nce (ÖSYM) 2013 yılının 29 Aralık’ında organize edilen yazılıya 30 binden fazla aday katıldı. 70 puan barajını aşan 5922 kişi Şubat 2014’teki sözlü sınava girmeye hak kazandı. 16 Nisan’da sonuçlar açıklandığında herkes şaşkındı. Atamalar salt sözlü bazlıydı. Yazılı, formaliteden ibaretti.
Büyük haksızlığa uğrayan adaylar, bakanlığın hukuk tanımaz tavrından şikâyetçi. Osman D. de onlardan biri. Mülakatta, “Avrupa Birliği Komisyonu’nun marşını kim besteledi?” suali yöneltilmiş kendisine. Mantık yürüterek ‘Beethoven’ demiş. Cevabı doğru olmasına karşın düşük puan verilmiş. Şöyle anlatıyor düşünce ve sitemlerini: “Mülakat demek torpil demek. İktidar kendi yandaşlarını alıyor. Bu zaten bilinen bir durum. Mevcut atamalarla şube müdürü açığı kapanmıyor. Bakanlık sorunu yama çözümle -öğretmenlerden şartları tutanlar arasında görevlendirme yaparak- çözüyor. Görevlendirme demek emir kulu demek. Hâlbuki yazılı sınavı geçenlerin hepsi atansa bu sorun kökten çözülür.”
Hasan G. İse 15 senelik eğitimci. Yazılı sınavda ilk yüze girmiş. Mülakatta 80 puanı aşamayınca(!) amacına erişememiş: “Beni esas üzen gece gündüz çalışmalarımızın neticesini alamamak ya da mülakatlardaki haksızlıklar değil. Mahkemenin kararlarına uyulmaması iki çocuk babası biri olarak benim canımı yakıyor. Çünkü evlatlarımın demokratik hukuk devletinde yaşamasını istiyorum.”
Türk Eğitim-Sen Genel Başkanı İsmail Koncuk:
HİÇ KİMSE MAHKEMELERİN ÜZERİNDE DEĞİLDİR
“MEB’de kadrolaşma şube müdürlüklerinde de söz konusu. Atamalardan önce, Türk Eğitim-Sen tarafından, sadece sözlü sınav puanı esas alınarak atama yapılması işlemi ve çeşitli maddelerin iptali için ilgili yönetmelikler Danıştay nezdinde davaya konu edilmiştir. Bu doğrultuda Danıştay 2. ve 5. Daireleri yürütmeyi durdurma yönünde karar verdi. Her iki kararda da özetle, şube müdürlüklerine sadece sözlü sınavla atama yapılamayacağından, objektif olan yazılı sınavının değerlendirme dışı bırakılamayıp belirleyici olması gerektiğinden söz edilmiştir. Sendikamız, 22.07.2014 tarih ve 1122 sayılı yazı ile davalı idareye başvuruda bulunarak Danıştay 2. Dairesi tarafından yürütmesi durdurulan 21/1. Madde kapsamında tek başına sözlü sınav sonuçlarına göre oluşturulan başarı sıralamaları esas alınarak yapılan şube müdürü atamalarının tümünün iptalini talep etti. Ancak, MEB yapılan atamaları iptal etmediği gibi sendikamızın başvurusuna yasal süre içerisinde cevap vermemiş ve talebimizi zımnen reddetmiştir. Sorumlu sendikacılık anlayışı gereği konu yargıya taşınmıştır. Unutulmamalıdır ki kimse Türk Milleti adına karar veren mahkemelerin üzerinde değildir. Hiçbir güç yargı kararını yok saymaya, uygulamamakta direnmeye devam edemez. İhtilal dönemlerinde dahi uygulanan yargı kararlarının ileri demokrasiden bahsedilen bu dönemde uygulanmayacağının bu kadar açık, bu kadar fütursuzca ilan edilmesi ileride yaşanacak idari işlemlerle ilgili soru işaretleri doğurmaktadır. Hukuksuzlukla mücadeleyi ilke hâline getirmiş olan Türk Eğitim Sen, Danıştay 2. Dairesi’nin 2013/10363 esas sayılı kararını uygulamayan MEB yetkilileri ile MEB Müsteşarı Yusuf Tekin hakkında yargı kararını uygulamamaktan suç duyurusunda bulunmuştur. Bu işin sonuna kadar gidecek, kazandığımız bir davanın gereğinin yapılmasını sağlayacağız. Mülakatla iktidara yakın kişilerin şube müdürü yapılmasına, emek, alın teri, liyakat, kul hakkının hiçe sayılmasına hiçbir şekilde tahammülümüz yoktur.”