Öğrencilerin televizyonla imtihanı

Eğitimin Zirvesi Programı yapımcısı Hakal Baykal samanyoluhaber.com'daki köşesinde öğrencilerin televizyonla imtihanını yazdı.

Öğrencilerin televizyonla imtihanı

Günlerden Perşembeydi. Okuldan eve gelmiştim. Biraz dinlenip yemek yedikten sonra saat 21.00 gibi dersin başına oturacaktım. Ders çalışırken yiyeceğim zerzevatı annem hazırlayıp masama yerleştirmiş, koca bir bardak kolayı da koymayı unutmamıştı. Ambiyans harika, lojistik destek mükemmeldi. Masanın başına oturup kitaplarımı açtım... “Ne sıkıcı şey ders çalışmak! Keşke hiç çalışmadan rahatlıkla istediğim bölüme girebilseydim!” düşüncesi devamlı beni rahatsız ediyordu. Bu düşünceyle birlikte ilk soruyu çözmeye başladım. Birkaç soru çözdükten sonra can sıkıntım daha da arttı. Biraz evde dolaşarak bu sıkıntıyı atıp dersimin başına tekrar dönmeyi planladım ve harekete geçtim. Salona girdiğimde ev ahalisi hipnoz olmuşçasına televizyona bakıyordu. Aaa, bir de ne göreyim: Televizyonda en sevdiğim dizi başlamamış mı! İçimden bir ses, “İlk reklâm girene kadar otur seyret, sonra dersinin başına dönersin.” dedi. Tabii ki ben de bu sesi dinledim! İlk reklâm girmişti, ama dizinin devamında ne olacağı düşüncesi merak duygumu gemlenemez bir duruma getirmişti. O anda içimden bir ses, “Dizinin ardından dersini çalışırsın.” dedi ve ben de bu sese kulak vererek diziyi bitirdim. Saat 23.00’ü gösteriyordu. Tekrar odama dönüp masamın başına geçtim, ama yorgundum ve uykum gelmişti. İçimdeki ses yine imdadıma yetişti. Bana, “Hafta içi okul, hafta sonu dershane; ne biçim bir hayat. Senin hiç dinlenmeye hakkın yok mu? Zaten bu saatten sonra çalışılacak dersin faydası da olmaz. Hadi bakayım doğru yatağa; marş marş... Ben senin iyiliğini düşünüyorum, sakın ha beni şeytanın olarak tanıma. Seni sabah erken uyandırırım, dersini sabahleyin çalışırsın.” diyordu bu ses. Bu teklif çok mantıklı geldi ve ben de ona itaat edip hemen yatağıma uzandım. Sabah annemin sesiyle uyandım. Annem, “Çocuğum çabuk kalk, okula geç kalacaksın.” diyordu! - - - - - - - - - - “Aaaa, bu hikâye aynen beni anlatıyor!” diyen öğrencilerin çok olduğunu biliyorum. Bu aralar eski edebi eserleri köpürte köpürte dizileştirme modası var. Bu dizilere müptela olan öğrenciler birazcık daha kendilerini rahat hissediyorlar; en azından “Bu diziler sayesinde edebiyatı hallediyoruz hocam!” yalanına hem kendilerini hem de çevrelerini inandırabiliyorlar… Yukarıda öğrencileri çalışmaktan alıkoyan şeytanın tavsiyeleri aşağıda devam ediyor. Herhalde şeytanın dediklerinin tam tersinin yapılması gerektiğini izah etmeme gerek yok! Başarısız olmak isteyen öğrencilere tavsiyem aşağıda yazılanları uygulamaları! Öncelikle televizyonda seyredilecek maçlar, filmler ve özellikle diziler varsa masanın başına kesinlikle oturulmamalı; hatta çalışma odasına adım atılmamalı. Her güne birkaç dizi filmin olduğu akşamlarda, bütün akşam televizyon başında geçirilmeli. Çalışırken, çok fonksiyonlu sallanan koltuğa oturulmalı. Sallanırken her öne gelişte bir kelime okunup, her arkaya gidişte ise dinlenilmeli. Eğer sallanan koltuk yoksa yumuşak, uyumaya son derece elverişli bir koltuk bulunmalı ve onun üzerinde uyunmalı; pardon pardon çalışılmalı! Müziksiz ders olmaz. O nedenle ders çalışırken müziğin sesi sonuna kadar açık olmalı. Müslüm Gürses’in, Ferdi Tayfur’un, Orhan Gencebay’ın şarkılarından bir seçki oluşturulabilir (Orhan Gencebay’ın, öğrencinin çalışma konseptine uyan ‘hatasız kul olmaz’ şarkısını özellikle tavsiye ediyorum). En iyi onlar konsantrasyonu sağlar. Öğrenci kendini huzurlu hissetmiyorsa, huzuru yakalamak için öğrencinin, üzerindeki stresi atması gerekir. Stresi atmanın en iyi yolu anne-babayla tartışmak ya da varsa evdeki küçük afacanları hırpalamaktır. Eveet; şimdi yazılan reçeteyi uygulama zamanı; bütün öğrencilere kolay gelsin! Hakan Baykal- SAMANYOLUHABER.COM
<< Önceki Haber Öğrencilerin televizyonla imtihanı Sonraki Haber >>

Haber Etiketleri:
ÖNE ÇIKAN HABERLER