Birbirinin kopyası cılız üniversiteler kurmak yerine üniversitelerin bir kısmının ya da bir çoğunun daha ziyade mesleki eğitime ağırlık verecek nitelikte olmasını sağlamak gerektiğini belirten Osman Çakmak, belli üniversitelerin merkez konumda kalması, merkez üniversitelerin araştırma ağırlıklı ve teçhizatlı olmasına dikkat edilmesi gerektiğini söyleyip, Meslek Yüksek Okulları'nın YÖK bünyesinden alınıp (veya ayrı bir birim olarak yeniden yapılandırılıp) üniversitelerden bağımsız bir şemsiye altında yapılanması önerisinde bulundu.
"Sonuç olarak bizim oyalanmaya, makyaj ve yüzeysel değişimlere değil, gerçek bir reforma ihtiyacımız var" diyen Çakmak, "Öyle bir üniversite reformu yapıyorsunuz ki, öğrenci ezberci metotlar yerine piyasa ile uyumlu ve uygulamalı eğitimle tanışacak" sözleriyle, yeni reformdan beklentisini dile getirdi.
Diğer önemli bir gelişmeden söz eden Çakmak, Doçenlik kriterlerinin değişeceğine dair gelişmeler yaşandığını, bu gelişmelerle üniversite öğretim elemanlarının topluma ve öğrenciye hizmet yolunun açılacağını söyledi ve "Bu başlangıcı üniversiteler için tarihi bir gelişme olarak görüyorum." diye konuştu.
Devam eden yeni Anayasa hazırlığı çalışmalarına bakılırsa, YÖK fonksiyonunu kaybediyor. YÖK’ün yeni adı 'Yükseköğretim Düzenleme Kurulu'(YDK) olacak. Dört partinin mutabakatıyla varılan anayasa taslak maddesine göre Yükseköğretim Düzenleme Kurulu, yükseköğretim kurumlarının faaliyetlerini planlayacak, düzenleyecek ve denetleyecek. YDK, bilimsel ve akademik özgürlük, akademik ve kurumsal özerklik, şeffaflık, hesap verebilirlik ve katılımcılık ilkelerini esas alarak; ülkenin yükseköğretim ihtiyaçları konusunda planlama yapacak ve görüş bildirecek. Yükseköğretim kurumları arasında eşgüdümü sağlayacak, yükseköğretim kurumlarıyla toplumun çeşitli kesimleri arasında işbirliğini teşvik edecek. Niteliği artırıcı önlemler alacak [1].
Anayasa maddesi bu şekilde hayat bulursa, YÖK pramidin tepesinde hakim, dev bir bürokrasi makinası olmaktan çıkacak. Üniversitelere kendi özgünlüğü ve farklılığı içinde büyüme yolu böylece açılabilecek.
Benim de içinde yer aldığım, Akademisyenler Platformu, üniversite reformu için bir çalıştay düzenlemiş ve 20 önerilik bir çözüm paketi hazırlamıştı [2]. Bu raporda “YÖK’e yüksek öğretimle ilgili politikalar oluşturan, genel hedefler belirleyen, araştırmalar yapan ve yüksek öğretim kurumlarına ve halka ışık tutan bir üst kuruluş haline getirecek bir vizyon yüklemeli; Yüksek Öğretim konularında genel çerçeve oluşturacak ve kurumlar arasında koordinasyon sağlayacak bir misyon vermelidir.”
denilmektedir.
Yeni Anayasa taslağında YÖK’ün sadece misyonunun yer alması; görev tanımının ötesinde ayrıntılara yer verilmemesi fevkalade isabetlidir. Hatta bu misyon tanımının Anayasada bile yer almaması gerekir. Misyonun sadece yasalarda ifadesini bulması yeterli olacaktır. Çünkü, halihazır Anayasada, dekan ve rektör seçimlerinin nasıl yapılacağı bile tarif edilmekte böylece YÖK’te reformun yolu 1982 Anayasası ile kapatılmış olmaktadır. YÖK’te reformun bir türlü gerçekleşemesinin bir sebebi buydu.