İstanbul Milli Eğitim Müdürü Ata Özer, 2008-2009 eğitim ve
öğretim yılının
12 Haziran Cuma günü sona ereceğini hatırlatarak, ''Zayıfı getiren de öğrencidir, zayıfı düzeltecek olan da öğrencidir.
Anne ve babalar çocuklarına
arkadaşça yaklaşsın, onları hiçbir zaman ezmesin, gücendirecek bir laf söylemesin. Sonra tamiri imkansız olan sonuçlarla karşılaşabilirler'' dedi.
Eğitim ve öğretim dönemini AA muhabirine değerlendiren Özer, İstanbul'da yaklaşık 2,5 milyon öğrenci, 3 bin okul ve 106 bin öğretmenden oluşan eğitim ordusunun, 2008-2009 eğitim ve öğretim yılını 12 Haziranda tamamlayacağını hatırlattı.
''İstanbul'da eğitim ve öğretim yılı çok mutlu bir şekilde tamamlandı'' diyen Özer, bu yıl
Türkiye ve dünyada yapılan kültürel, sportif ve bilgi yarışmalarında başarının yüzde 90-95'inin İstanbul'a ait olmasının yaptıkları icraatların ne denli doğru olduğunu gösterdiğini kaydetti. Özer, okulların ürettiği 16 bin 500 projenin, ülkede üretilenlerin yüzde 34,9'una denk geldiğine işaret etti.
İstanbul'dan ''Bu Benim Eserim
Proje Yarışması''nda ilk 50'ye 14 okul girdiğini, Türkiye birincisinin
kentten çıktığını, birçok okulun da dünyada katıldıkları proje yarışmalarında birincilik elde ettiğini anlatan Özer, ''
Üniversite sınavlarında da İstanbul'dan başarılar gelirse değmeyin keyfimize'' dedi.
Ata Özer, 2009-2010 eğitim ve öğretim döneminin
Ramazan Bayramı sonrasında 24 Eylülde başlayacağını bildirdi. Özer, 2009-2010 eğitim ve öğretim yılında 80-100 bin öğrencinin ilköğretime, bir o kadar ya da daha fazlasının da orta öğretime
kayıt olmasını beklediklerini belirterek, ''İstanbul megapol bir kent. Bazı ilçelerde
sınıf mevcutları fazla oluyor. Bunları da asgariye düşürmek için tüm ilçelerde bulunan meslek liselerinin çiftli öğretime döndürme talimatı verdim. Bu da meslek liselerinin yüzde 60 oranında
hizmet vermesini sağlayacak. Önümüzdeki dönemde meslek liselerine ağırlık vereceğiz'' diye konuştu.
-''VELİLERİ DE SINIFA ALACAĞIZ''-
Milli Eğitim Bakanlığının, son 3 yıldır ilköğretime yeni başlayanlar için okulların bir hafta önce açılması yönünde bir uygulaması bulunduğunu anımsatan Özer, şöyle konuştu:
''İlköğretime yeni başlayan çocuklarını okula getiren veliler, okulların koridorlarında devamlı surette konuşuyor, güncel tartışmalar yapıyorlar. Çocuklar gibi velileri de sınıfa alacak bir proje geliştirdim ve onay aldım. Böylelikle öğretmenlerimiz, bir hafta boyunca velileri de sınıflara alacak, onlara okul öncesi eğitimde karşılaşılan güçlükleri, çocukların kendilerine aktardığı veya değinilen konuları, ilkokul müfredatını anlatacak. Bunu, bu yıl başaracağız. Tüm ailenin eğitim ve öğretime tabi olması ile eğitimdeki birçok sorun kendiliğinden hallolacak. Çünkü karşılıklı konuşacağız. Medeni insanlar düşünce ve fikirlerine rahatlıkla karşısında bulunan insanlara anlatabilmelidir. Bu müdür, milli eğitim müdürü, müsteşar veya
bakan olabilir. Bana
halk kendi içinden geçeni anlatsın ki onun çözümünü birlikte bulalım.
Problem üretmeyeceğiz, problem çözeceğiz.''
-''OKUL ÖNCESİ EĞİTİM YÜZDE 40'A ÇIKACAK''-
Okul öncesi eğitime önem verdiklerini ve son 3 yılda yüzde 11 olan okul öncesi eğitim oranını yüzde 30'lara çıkardıklarını belirten Özer, önümüzdeki yıl bu oranı yüzde 40'a yükseltmeyi hedeflediklerini bildirdi.
Özer, ''Zengin iş adamlarına sesleniyorum; yılbaşında dağıtacakları promosyonları birleştirsinler, nerede bir boş
arsa varsa, oraya 4-6 sınıflık okul öncesi için okul yapsınlar. 3-6 yaş grubuna ne verebileceksek verelim, çünkü 6. yaştan sonra çocukların beyinleri duruyor, daha yavaş gelişiyor. 3-6 yaş grubunda aldıkları onlara hayat boyu
rehberlik yapıyor'' görüşünü dile getirdi.
-''HER YIL BİN 500 DERSLİK YAPILMALI''-
Milli Eğitim Müdürü Özer, İstanbul'da ilk öğretimde 47, orta öğretimde 35-36 olan sınıf mevcudu ortalamasının
Sultanbeyli,
Gaziosmanpaşa ve
Bağcılar ilçelerinde 58-60'a ulaştığını söyledi.
Özer, 47 ve 35-36 olan sınıf mevcudu ortalamasını aynı tutmak için kente her yıl bin 500
derslik yapılması gerektiğini ifade ederek, ''Bu ne demek, kente her yıl 30 derslikli 50 okul yapılması lazım. Eğer, bunu bir aşağıya çekmek istersek İstanbul'da 30 derslikli 100 okul yapılması lazım. Bunun en büyük sebebi de megapol kent İstanbul'un devamlı göç almasıdır. Bu göçü durduramadığımız takdirde her yıl 50 ile 100 okul mutlak surette yapılması gerekir'' dedi.
İstanbul'da yapılan her 3 okuldan birini bağışçıların yaptırdığını belirten Özer, bunun dünyanın hiçbir yerinde görülmeyen bir özveri olduğunu, insanların eğitim ve öğretime verdiği önemi gösterdiğini vurguladı.
Şu anda 90 protokolün imzalanma aşamasında olduğunu, bu yıl yapılması gereken 50 okul sayısını aştıklarını anlatan Özer, ''Her ne kadar
kriz ortamı olsa bile yine
hayırsever vatandaşımız okul yapımına büyük ölçüde rağbet etmektedir'' diye konuştu.
-DEPREM GÜÇLENDİRMESİ-
İl Milli Eğitim Müdürü Özer, 1999
Marmara depreminden sonra İstanbul'daki okulları güçlendirmeye veya yıkıp yeniden yapmaya başladıklarını anımsatarak, şu ana kadar toplam 507 okulun yıkılıp yeniden yapıldığını ya da güçlendirildiğini söyledi.
Bu yıl 44 okulun yıkılıp yeniden yapılacağını, bir kısmının da güçlendirileceğini belirten Özer, Dünya Bankasından alınan 400 milyon dolar kredinin 140 milyon dolarının güçledirmelere veya yıkılıp yeniden yapılmaya harcandığını bildirdi.
Özer, okul inşaatlarının eğitim döneminde de devam etmesi yönündeki eleştirileri de şöyle yanıtladı:
''(Yazın oturuluyor, kışın eğitim ve öğretim başladığı zaman okullardaki güçlendirme ve
yıkım olayları başlıyor) zannediliyor.
Hayır, böyle değil. İhale kanunu var. Okullar 12 Haziranda kapanıyor. Biz 12 Haziranda hemen güçlendirmeye başladığımız anda bile 180 iş günü lazım. Yani önümüzdeki eğitim ve öğretim yılının birinci dönemi inşaatla geçecektir. Ama benim için önemli olan, bana emanet edilen çocukların tırnağına en ufak bir zararın gelmemesidir. Can güvenliğidir, canı olmayan bir kimsenin eğitim ve öğretim yapması mümkün değildir. O bakımdan veliler biraz müsterih olsunlar, sabırlı olsunlar. Okullar sistematik bir şekilde
İl Özel İdaresi,
Milli Eğitim Müdürlüğü ve Dünya Bankası'nın ortaklaşa çalışmasıyla yapılıyor.
Her yapılan işte hatalar, günahlar, sevaplar olacak. Burada bizim de hatalarımız, günahlarımız, sevaplarımız olacak. Zamanından bir ay önce bitirilmesi gereken okulları bilinçsizce bazı müteahhitlere vermiş de olabiliriz, ama bu kavun değil ki koklayacaksın. Biz
kanuni icraatları yapıyoruz, ama bir iki tane aksaklık çıkacak, mutlak surette kabullenmemiz gerekiyor.''
-
''BOŞ GEÇEN DERS OLMADI''-
Ata Özer, İstanbul'da boş geçen ders olmadığını belirterek, öğretmen açıklarını, ücretli ve
sözleşmeli öğretmenlerle karşıladıklarını söyledi.
''İstanbul'da öğretmen açığı var mı?'' sorusunu Özer, ''Maksat ille de kadrolu öğretmense, tabii ki bunun açığı tartışılır. Ama biz boş geçen dersin olup olmamasını düşünmek mecburiyetindeyiz. İstanbul'da öğretmensizlikten dolayı not alamayan bir tek öğrencimiz yok'' yanıtını verdi.
-ATA ÖZER, KENDİNİ ÖRNEK GÖSTERDİ-
Milli Eğitim Müdürü Ata Özer, tatile girecek öğrencilere ve velilere şu tavsiyelerde bulundu:
''Zayıfı getiren de öğrencidir, zayıfı düzeltecek olan da öğrencidir. Anne ve babalar çocuklarına arkadaşça yaklaşsın, onları hiçbir zaman ezmesin, gücendirecek bir laf söylemesin. Sonra tamiri imkansız olan sonuçlarla karşılaşabilirler. O zaman dizlerini döverler. Onlara arkadaş gibi yaklaştıkları, gerekli müsamahayı ve sevecenliği gösterdikleri takdirde inanıyorum ki öğrenciler zayıflarını düzeltecektir. Onlara önemli bir örnek vereyim. Ata Özer'in karnesinde 11 zayıf vardı, top oynamasına müsaade etmeyen babasına tepki göstermek için ders çalışmıyordu. Sonra babası ona bir top, konç,
forma, şort, bir
ayakkabı aldı, masanın üzerine koydu. 11 zayıf getiren Ata Özer, bir dönemde 11 zayıfı düzeltti ve bugün Milli Eğitim Müdürü olarak kendisine emanet edilen çocukların karşısında.''
Özer, öğretmenlere ve müdürlere de şöyle seslendi:
''
Öğretmenler kendilerine emanet edilen çocuklara sevgiyle yaklaşsınlar, onları hor görmesinler, notla korkutan öğretmen yerine sevgi ile kucaklayan öğretmen olsunlar. Müdürler de kendilerine emanet edilen öğrencileri ve öğretmenleri sevgi ile kucaklasınlar. Müdürler, öğretmenlere sarı zarf yerine sevgi dolu sözcüklerle hitap ederlerse okullardaki eğitim ve öğretimin kalitesi daha fazla artar. Anne ve babalar çocuklarına sahip çıktıkları kadar okullarına da sahip çıksınlar. Eksiklik ve aksaklıklarını düzgün bir şekilde karşılamaya baksınlar.''