Hasan Ayasun, Memurlar Derneği'nin davetlisi olarak geldiği Kırıkkale'de
diyalogun önemini anlattı. Adı dahi bilinmeyen ülkelerde şu anda fedakâr insanların bulunduğunu belirten Ayasun,
Anadolu'dan çıkan
gönüllüler hareketinin şu anda dünyanın dört bir yanında 190 ülkede eğitim faaliyetleri sürdürdüğünü ve
Türkçeyi öğretip, barış ve kardeşlik tohumu ektiğini dile getirdi.
"Çağımızda oldukça farklı ve heyecan verici öyle bir olgu var ki adına gönüllüler hareketi deniliyor." diyen Ayasun, Ayasun, sözlerini şöyle sürdürdü: "Anadolu coğrafyasından çıkarak yeni bir dünya hayalleyen bu hareket toplumun bütün kesimlerinde insanların omuzlarında yükseliyor. Öncelikle ülkemiz insanlarının eğitimli, kültürlü, ahlaklı, faziletli, milletini ve ülkesini seven bir nesil olarak yetiştirilmesi için açılmış olan eğitim müesseseleridir. Dünyanın dört bir yanında yaklaşık 190 ülkede sürdürülen eğitim faaliyetleri dünya ülkeleriyle barış ve kardeşlik ortamının oluşturulması amacıyla kültürümüzün ve dilimizin tüm dünyaya tanıtılması amacıyla düzenlenen Türkçe olimpiyatları gibi daha birçok alanda sürdürülmektedir."
Ayasun, "Dinlerarası diyalog görüşmeleri neticesinde, bize saygı gösteren diğer din mensuplarına karşı, bize saygı gösterdikleri sebebiyle biz de onlara saygı gösterelim demek doğru değildir. Çünkü biz
Müslümanlar, dinimizin emri olarak herkese karşı saygılı oluruz. Eğer biz, bugün, yarın herkese dinimizin gereği saygılı davranırsak, yarın veya daha sonrasında diğer din mensupları da bize karşı saygılı davranmaya başlayacaktır. Böylece din mensupları arasında ve bütün dünyada barış meydana gelecektir. Bundan da elbette ki sadece dindarlar değil, bütün dünya insanları istifade edeceklerdir." diye konuştu.
"Dinlerarası diyalog görüşmelerini, 'Yıllarca İslam'a, Kur'ân'a, başkaldırmış, düşmanlık etmiş insanlarla dostluk kurma' diye tenkit edenler olabilir." diyen Ayasun, "Hâlbuki bu İslâmî bir düşünce ve bu düşüncenin hayata yansımasından ibarettir.
Allah Resûlü (sav), yıllarca kendisine her türlü işkence yapan Ebu Cehil'i ve onun gibi nicelerini defalarca karşısına alıp muhatap olarak kabul etmiştir. O halde bugün dinler arası diyalog vesilesiyle görüşülüp, konuşulan bu insanlar, kaldı ki çokları Allah'a olan inançlarını izhar ediyorlar, yüzünden, İslâmî nasslarla
telif edilemeyecek tenkitler yapmanın hiçbir manası yoktur. Bu aslında İslam'ı tam anlamıyla özümseyememenin bir ifadesidir. Hatta diyalog görüşmelerinde bulunan bir kimse, 'bu tavır, bu tarz, bu üslûp benim kendi tavrımdır' dese ukalâlık etmiş, İslam'ın getirdiği evrensel kaideleri kendisine mal etmiş olur. Onun için bir Müslüman, bugün bir ateistle de karşılaşsa, aynı şekilde davranmalıdır. Bu katiyen takiyye de değildir. Aksine İslâmî tavır ve düşüncenin ortaya konuluşudur." dedi.
(CİHAN)