EĞİTİM ÖĞRETİMDE MERAK UYANDIRMANIN ÖNEMİ
Güdüleme, insanda ilmin kapısını açma merakını tetikler. Onun için, “merak ilmin hocasıdır.” denilmiştir. Sürekli çalışarak çalışmaktan yorulmayan Albert Einstein’e, “Bu
icatları nasıl yapıyorsun?” diye sorduklarında o, “ Hiçbir özel yeteneğim yok. Yalnızca tutkulu bir meraklıyım.” demiştir.
İnsan, amacı, ideali;
hedefi, gayesi olan bir varlıktır. İnsanın bütün çırpınışları bunlara ulaşmak içindir. İnsanda bir merak duygusu vardır. O, bilmediğine ulaşmak ister. Bu istek onu tekâmüle götürür. Tarihi kadimden bu yana insan merak duygusuyla teknolojide, bilimde mesafe kat etmiş, bu günlere onu merak duygusu ve hayal ettiklerini gerçekleştirme arzusu getirmiştir.
Motivasyon,
Türkçe ifadesiyle güdüleme, ilgi uyandırma, belli amaçlara ulaşmak için bir güç kazanma hali olarak tanımlanmaktadır. İlgi uyandırmanın insan yaşantısında önemi çok büyüktür. Bir benzetme yapacak olursak “ilgi uyandırma, güdüleme, isteklendirme veya F
renkçe ifadesiyle motivasyon” bir sarayın veya büyük bir kalenin kapısını açan anahtar hükmündedir.
Amaçsız insan olmaz, idealsiz, hedefsiz, gayesiz insan olmaz. Bu kelimeler aynı anlamı içeriyor gibi düşünülse de anlam ve kavram olarak farklı şeyleri ihtiva ederler.
İnsanın hayalleri vardır. Hayaller zamanla gerçek olur. Sonra insanın bir mefkûresi vardır. Biz buna gayeyi hayal diyoruz. Sonra insanın, sonsuzluk aşkı vardır. Son olmaya, yok olmaya tahammül edemez. Zira onun içindeki cevher yok olsun diye yaratılmamıştır. Sonsuzluğa meftundur insan, sonsuzun peşindedir.
İnsan aklıyla diğer varlıklardan ayrılır. Bu
akıl onu sürekli yenilenmeye, tekâmüle iter. Önce hayal eder sonra hayallerini gerçeğe dönüştürür. Yapar, takar, icat eder, bulur buluşturur… Koşar, koşuşturur. Paylaşır, alır, verir, öğretir.
Yaşam sürecinde insan için en önemli süreç öğrenme ve öğretme sürecidir. Öğrenen insan diğerlerine fark atar, öğreten ise, hayata çok anlamlı bir renk katar.
Toplumları şekillendirip onlara yön verenler hiç şüphesiz öğretmenlerdir.
Öğretmen insanlığın mimarıdır. İnsana öğrenme aşk ve şevki veren öğretmenin bu aşk ve şevki verirken vazgeçemeyeceği en önemli faktörlerden biri de öğrencisini motive etmesi yani güdülemesi merak uyandırması, öğrenmeye
teşvik etmesidir.
Öğrencinin motive edilmesi sırasında öğretmenin aşağıdaki hususlara dikkat etmesi gerekir.
1. Öğretmenlerin büyük çoğunluğu öğrencilerin motivasyonunu, yükseltmek için kaygı artırıcı yaklaşımlar içine girmektedirler "Bu kafayla gi
dersen sınavı zor kazanırsın..." "Bu çalışmayla sınavı nasıl kazanacaksın..." gibi yaklaşımların öğretmenler açısından amacı, öğrencinin motivasyonunu yükseltmek, onları çalışmaya teşvik etmektir.
Öğrenme beyinde hücreler arasında protein zincirlerinin kurulmasıyla gerçekleşir. Yüksek kaygı sırasında beyinde salgılanan maddeler, - başta norepinefrin - öğrenme için gerekli olan protein zincirinin kurulmasını engeller. Bu sebeple öğrencinin motivasyonunu artırmak için söylenen sözler büyük çoğunlukla öğrencinin kaygısının artmasına ve öğrenmenin azalmasına, dolayısıyla başarısının düşmesine yol açar.
2. Öğrenciler motive edilirken kaygı artırıcı yaklaşımlardan uzak durulmalıdır.
Emin olabilirsiniz ki, birçok araştırmayla ortaya koyulduğu üzere, yükselen kaygı dikkati toplamayı, öğrenmeyi ve dolayısıyla başarıyı olumsuz yönde etkiler.
3. Öğretmenin nasıl bir otorite uygulayacağına karar vermesi gerekir. Eğer öğrencisini korkutuyor, tehdit ediyor, cezalandırıyorsa güce dayanan bir otorite uygulamaya karar vermiş demektir. Böyle bir yaklaşım sonucu öğrenciler kendisinden uzaklaşır, dersleriyle veya kendileriyle ilgili bir problemleri olduğu zaman bunu öğretmenlerine danışmayı ve ondan
yardım almayı düşünmezler.
4. Öğretmenin güce dayanan otoritesini artırdığı ölçüde de öğrenciler giderek öğretmeni ve dersi sevmemeye başlarlar. Birlikte ders yapmak bir sıkıntı ve eziyet haline dönüşür. Eğer öğretmen öğrencisini yargılamadan, suçlamadan dinliyor, onu anlamaya çalışıyor, öğrenci ancak kendisine danıştığında ona akıl verip yol gösteriyorsa, bilgiye dayanan bir otorite uygulamaya karar vermiş demektir. Bu tür bir yaklaşımla karşı karşıya olan öğrenciler böyle bir öğretmene yakınlaşmak isterler, öğretmenlerinin varlığına ve bilgisine ihtiyaç duyar, onunla birlikte olmaktan mutluluk duyarlar.
5. Öğretmen bilgiye dayanan otoritesini geliştirdiği ölçüde öğrenciler öğretmenlerini ve dersi sevmeye başlarlar. Birlikte ders yapmak bir zevk haline dönüşür.
6. Bir önemli nokta da, bir öğrencinin derse olan ilgisini ve başarısını onun öğretmene verdiği değerin bir ölçüsü olarak görmektir. Her insanın ilgi ve becerileri farklıdır. Öğrencinin başarısızlığını size verdiği önemde bir eksiklik olarak yorumlamayın. Birçok öğretmen bu tür bir yanılgı içindedir. Lütfen siz olmayın.
Anne ve babalar için söylediğimiz, öğretmenler için de geçerlidir: "Kendi varlıklarından memnun olan insanlar, iyi sonuçlara ulaşırlar."
İçten ve dıştan güdülenme:
Dışsal güdü, bireyin dışından gelen etkileri içerir. Bir öğrencinin yüksek not aldığı için öğretmeni tarafından övülerek pekiştirilmesi buna örnek gösterilebilir.
İçsel güdü ise, bireyin içinde var olan ihtiyaçlarına yönelik tepkilerdir.
Merak, bilme ihtiyacı, yeterli olma isteği, gelişme arzusu içsel güdülere örnek gösterilebilir. Öğrenme güdüsü dışsal güdü (pekiştirme) içsel güdü ( ihtiyaçlar) güdülenme öğrenme için gerekli ön şartlardan biri olmaktadır. Yeterince güdülenmemiş bir öğrenci, öğrenmeye hazır hale gelmemiş demektir.
Dışsal güdü dışarıdan gelen
ödül, ceza,
baskı, rica gibi etkilerle ortaya çıkar, örneğin, annesinin "yemeğini yemezsen oyun oynayamazsın" demesi üzerine yemeğini yemeye başlayan çocuk dışsal olarak güdülenmiştir. Örneğin, matematiğe ilgi duyan bir çocuk ona "yap" denmeden, kendisi istediği için matematik çalışıyorsa içsel olarak güdülenmiştir.
Bu bilgiler eğitime gönül vermiş, eğitim için çırpınan, eğitimde öncü olan fedakâr bilim insanlarının görüş ve önerileridir. Toplumları mayalayıp şekillendiren öğretmenlerin bu bilgiler ışığında öğrencilerini motive etmesi onlara mefkûre yüklemesi ve ilmin kapısını bu bilgiler çerçevesinde çıraklarına açması gerekir. Montaigne, “Hedefsiz gemiye hiçbir rüzgâr yardım etmez.” diyor. Öğretmenin görevi, ilim deryasına yelkenini açan
genç dimağlara hedef vermek, misyon aşılamak, meraklandırmak ve motive etmektir.
“Bir liderin en önemli görevi, umudu yaymaktır.” diye güzel bir söz söylenir. Öğretmen de bir liderdir. Öğrencisine umut aşılamalıdır. “Bir mum diğer bir mumu tutuşturmakla ışığından bir şey kaybetmez.” diyen Hazreti
Mevlana, öğretmeni bu sözüyle çok güzel anlatmaktadır. Öğretmen kendisindeki mumla diğerlerini tutuşturan bir bahtiyardır.
Ercan KURBAN
Eğitimci-yazar