Türkiye AB fonlarını kullanacak projeleri hazırlayamıyor. Daha doğrusu tam olarak hazırlayamıyor. Bu yüzdende de fonlar öylece bekliyor.
Gazeteci yazar Zeynep Göğüş bu fonlarla ilgili ilginç bir
analiz yapmış . İşte Zeynep Göğüş'ün Referans Gazetesinde yazdığı yazı:
AB fonları için İsfahan makamı gerek
John Stringer
Edirne’deki 15’inci yüzyıldan kalma Bayezid Darüşşifası ya da bugünkü adıyla
Sağlık Müzesi’nin girişinde yer alan tanıtıcı yazıyı okuyunca bana dönüp şöyle dedi: “Biz
Avrupa’da
akıl hastalarını yakarken siz onları
müzikle
tedavi ediyormuşsunuz”.
Gururumuz okşandı okşanmasına, ama
Trakya da “Avrupa” değil mi? Sanırım farkı yaratan coğrafyalara verilen adlardan ziyade
ülkelerin ve medeniyetlerin gelişmişlik düzeyi. Ne de olsa
Osmanlı bir “cihan imparatorluğu”, günümüz dilinde bir “süper güç” ve bugün
Amerika ne ise bir dönem Osmanlı da o...
Osmanlı payitahtı Edirne’de yüzyıllar önce aklından zoru olanların müzikle tedavi edildiği bu muhteşem yapı geçirdiği derin restorasyondan sonra 2004 yılı
Avrupa Konseyi müzesi ödülünü kazanmış. Buradaki tedavi konsepti su sesi ve müzik birleşkesi üzerine oturtulmuş. Su sesi ile müzik yan yana gelince ruhlar huzura kavuşuyor. Bu hastanede müziğin farklı makamları ile farklı hastalıklar tedavi edilmiş. Örneğin çok fazla hareketli olanlarda sakinleştirici olarak
Irak Makamı kullanılmış. Hastanenin içinde sürekli olarak çalıp söyleyen bir müzik topluluğu tutuluyormuş.
Edirne’de bulunma nedenimiz AB fonları ve yaklaşık 70 milyar
Euro bütçeli 7. Çerçeve Programı’yla ilgili
Trakya Üniversitesi’nde vereceğimiz eğitimdi. Prof. Ali Beba ile birlikte Brüksel’den sırf bu iş için gelen diğer eğitimcimiz John’a biraz da turizm yaptırdığımız için mutlu olduk.
Meriç kıyısındaki
akşam yemeğinde ise Trakya Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Enver Duran ve Rektör Yardımcısı ile AB
Projeleri Merkezi’ni yöneten Doç. Dr. Gökay
Bozkurt tarafından ağırlandık.
Yemek yediğimiz mekan daha birkaç hafta öncesinde yarım metre yüksekliğe kadar sular altında kalmış. Rektör bu civarda bir türlü yapımı bitmeyen ama defalarca açılış töreni yapılan “
baraj” konusunu araştırınca ortaya barajın gölgesi dahi olmadığı ortaya çıkmış! Tam Aziz Nesin’lik bir öykü, ama umarız AB fonları sayesinde Trakya Üniversitesi’nin koordinatörlüğünde sınırdaş ülkelerle birlikte bu işe çözüm getirecek bir proje üretilecek.
Rektör Duran güçlü iradesini ortaya koyup üniversitenin neredeyse tüm
öğretim üyelerine AB fonları için verdiğimiz seminere katılmaya
teşvik etmiş, ama bununla da yetinmemişti. Edirne
Ticaret Odası,
Sanayi Odası,
sivil toplum ve kamu temsilcileri davet edilmişlerdi. Katılımcılarımız arasında KOBİ temsilcileri de vardı. Nitekim bizim normalde 40 kişi için planlanan seminerimizde 55 interaktif katılımcı vardı, 250 civarında da dinleyici. Bunun için konser ve gösteri merkezinin sahnesini interaktif eğitim alanına dönüştürdük,
seyirci koltuklarını ise dinleyiciler doldurdu.
Trakya Üniversitesi’ni Türkiye’nin tüm üniversiteleri de örnek alırsa Türkiye AB fonlarından yararlanmada örnek ülke konumuna geçebilir. Bugün ise TÜBİTAK’ın AB fonları haritasına baktığınızda 10’dan fazla AB projesi üretip uygulamaya koyabilen sadece üç ilimiz var;
Ankara,
İstanbul ve
İzmir. Bu tablonun değişmesi için Anadolu’daki her üniversitenin bir AB Fonları Üretim Merkezi’ne kavuşması ve bunu bulundukları ilin sanayi ve ticaret odaları ile
işbirliği halinde yürütmeleri lazım.
Edirne’deki Sağlık Müzesi’nde aşırı hareketliler için Irak Makamı’nın
tavsiye edildiğini söylemiştim. Sanırım AB fonları konusunda üniversitelerimiz ve sanayi-ticaret örgütlerinin tam tersini çalmaları gerekiyor. Bunun için Osmanlı atalarımızın
zihin açmak için kullandıkları “İsfahan Makamı”nı önerebiliriz.