ABD düzelmeden kriz bitmeyecek

Bugünlerde en çok merak edilen konu, küresel krizin nasıl çıktığı değil, ne zaman sona ereceği.

ABD düzelmeden kriz bitmeyecek

İş dünyası önünü görmek istiyor. Haksız da değiller. Çünkü krizlerden en çok etkilenen onlar oluyor. Hangi toplum sektörü, yaptıkları veya yapmadıklarından dolayı bu kadar çabuk Borsa denilen yargıç tarafından cezalandırılıyor? Amerikan menşeli krizin derinleşmesi ve dünyaya sıçrama ihtimali her zaman çok yüksekti. Fakat, işadamları şimdiye kadar hep duymak istediklerini duydu. Herkes gibi saadet zincirinin sonsuza kadar sürmesini ümit ettiler. Son zamanlarda ortaya atılan 'ayrışma teorisi' de entelektüel bir altyapı sundu. Bu teoriye göre, dünya artık Amerika'ya bağımlılıktan kurtuldu, çünkü gelişmekte olan ülkeler hızla büyüyerek dünya ekonomi pastasının yarısını kaptı. Hatta, son birkaç yılda Amerika'ya inat büyüdüler. Ayrışma teorisi pratikte 'partiye devam!' dedi. "Amerika tökezleyebilir, ama Çin şahlandı ve ayağa kalkan Çin artık durmaz!" dediler. Halbuki Çin ekonomisi ihracata dayalı bir ekonomi. Amerika'dan Avrupa'dan aldığı ışığı yansıtan bir ayna misali. Çin bir üretim ülkesi; tüketen olmazsa, Çin uzaya mı ihracat yapacak! Finansta altın kurallardan birisi bütün yumurtaları aynı sepete koymamaktır. Ekonomide bir bölge kötü giderken diğer yerler iyi durumda olabilir. Mesela, Morgan Stanley verilerine göre 1970-2000 yılları arasında, Amerikan ekonomisi ile gelişmiş ülkeler arasındaki ortalama korelasyon (bağımlılık) yüzde 50 iken, gelişmekte olan ülkeler arasında yüzde 30'dur. Amerikalı bir yatırımcı riski dağıtmak istiyorsa, ABD ekonomisine bağlılığı yüksek olan zengin ülkeler yerine (mesela yüzde 70 olan Kanada ve yüzde 60 olan İngiltere yerine), aynı oranın düşük olduğu Tayvan (yüzde 20) ve Türkiye (yüzde 7) gibi ülkelere yatırım yapması gerekir. Çünkü, birbiriyle zıt hareket eden yatırımlar riski düşürür. 1997'de Asya krizdeyken, ABD altın çağlarını yaşıyordu ve o bölgeyi kısa zamanda 'bataklıktan' çıkardı. Yalnız, son yıllarda iddia edilenin tersine dünya daha fazla 'ayrışmadı', tam tersi 'yaklaştı'. Gelişmekte olan ülkelerin ABD'ye bağlılığı 1980 ortalarında yüzde 33 iken, 2000 başlarında yüzde 68'e çıktı. Yine, bütün dünyanın Amerikan ekonomisine bağlılığı (korelasyonu) 1980 başlarında yüzde 88 iken, 2000'de aynı oran 93'e çıktı. Bu da, dünya ekonomisinin motorunun, hâlâ ABD olduğunu gösteriyor. O gülüyor, dünya gülüyor. O ağlıyor, dünya ağlıyor. Dünyanın 'merkeze' bağlılığı arttı. Araştırmalar, ülkeler arası bağlılığın özellikle de krizler zamanında arttığını gösteriyor. Dünya ekonomisinin ABD'ye bu kadar bağlılığı, büyük şef hasta olunca pek kaçacak bir yer yok demek. Son günlerde peş peşe iflas eden gelişmekte olan ülkeler, Çin'de biriken stoklar, en az yarı yarıya düşen petrol ve hammade fiyatları, günlerdir limanlarda bekleyen gemiler, akreditifleri kabul edilmeyen bankalar aslında ışığın birden söndüğüne işaret ediyor. Bu kriz ABD'de çıktı ve ancak oradan çözülebilir. Kısa zamanda lideri değiştiremeyeceğimize göre, lideri dönüştürmemiz gerek! İnsanlık, Amerikan yönetiminin son yıllardaki militarist ve istişaresiz politikalarıyla karamsarlığa düşmüştü. Küresel kriz de moralleri tamamen bozdu ve piyasalar hırçınlaştı. ABD ve dünya her türlü ekonomik tedbiri hemen hemen aldığına ve pek bir şey değişmediğine göre, ABD'nin ve insanlığın morale, ümide ve değişime ihtiyacı var. Eskinin devamı hiçbir politika ve güç bu karamsar tabloyu düzeltemez. Yepyeni ve radikal bir şey olması lazım. Irkçılığa tokat atacak, kökleri birleştirecek, ABD'yi tekrar dünya ile barıştıracak, elindeki çekici ihtiyatlı kullandıracak bir değişime. Bu yüzden ABD'deki seçim bütün dünyanın seçimi. 70 ülkede yapılan anket tamamen değişim diyor. Krizden çıkışta -yakın vadede- tek umut Karaoğlan! Bu yazıyı pazar günü kaybettiğim dedem Asım Işık'ın aziz hatırasına ithaf ediyorum. Prof. Dr.İhsan IŞIK Rowan Üniversitesi / ABD
<< Önceki Haber ABD düzelmeden kriz bitmeyecek Sonraki Haber >>

Haber Etiketleri:
ÖNE ÇIKAN HABERLER