ATO'nun,
Hazine Müsteşarlığı,
Merkez Bankası ve BDDK'dan derlediği verilere göre hazırladığı rapora ilişkin açıklamasına göre, döviz kurundaki yükselme, kamunun iç ve dış borç yükünü artırırken, özel
sektörü de vurdu.
2005 yılı başında 1,350 YTL olan dolar kurunun 29 Haziran 2006 tarihi itibariyle 1,610 YTL'ye yükselmesi
Türkiye'nin iç ve dış borçlarına 33,8 milyar dolarlık ek yük getirdi. Bu yükün 13,9 milyar doları
özel sektör borçlarından kaynaklanıyor.
KAMUNUN BORÇ YÜKÜ ARTTI
Rapora göre, 2005 yılı sonu itibariyle toplam 170,1 milyar dolar dış borç stoğunun yüzde 40'ı kamu kesimine, yüzde 9'u
Merkez Bankası'na, yüzde 18'i
banka kesimine, yüzde 33'ü bankacılık dışı özel sektöre ait. Türkiye'nin 83,2 milyar dolarlık kamu dış borcu, dolar kurundaki yüzde 16,1'lik artış, bu borçların 13,3 milyar dolar yükselmesine neden oldu.
Dolardaki artış 2005 yılı sonu itibariyle 244,7 milyar YTL olan iç borcun da artışına yol açtı.
Nakit ve nakit dışı borçlardan oluşan iç borç stoğunun yüzde 41'i sabit
faizli borçlardan oluşuyor. Bu borçlar döviz ve faiz yükselişinden etkilenmezken geriye kalan yüzde 59'luk bölüm son dönem ekonomide yaşanan çalkantılar nedeniyle artış gösterdi.
Rapora göre, iç borcun yüzde 42'si değişken faizli, yüzde 14'ü döviz cinsinden, yüzde 3'ü de dövize endeksli. İç borcun yüzde 17'lik bölümünü oluşturan 41,6 milyar YTL'si dövizdeki dalgalanmadan etkilenerek 6,6 milyar dolar artış gösterdi. Bu artışla birlikte kamunun toplam borç yükü 19,9 milyar dolar arttı.
ÖZEL SEKTÖRÜN DURUMU
Rapora göre, düşük kur ve düşük enflasyon yanında
faiz oranlarının diğer ülkelere göre yüksek olması nedeniyle son iki yılda hızla dış borçlanmaya yönelen özel sektör, tedirgin bekleyişte. Doların 2 bin YTL'ye çıkmasından endişe eden ve dolar borcu şirket yöneticileri uyuyamıyor.
Düşük kur ve düşük enflasyonun yanında yüksek seyreden faiz oranları, pek çok şirketi dış borçlanmaya sevk etti. Son iki yıl içindeki borçlanma
rekor seviyelere ulaştı.
Bankacılık ve bankacılık dışı özel sektörün geçen yıl yurtdışından aldığı
kredi tutarı 19 milyar doları geçti.
2001 krizinin ardından dünyada yaşanan gelişmeler, ekonomide yaşanan
sanal refahın Türkiye'ye
sermaye girişini hızlandırması, buna bağlı olarak dış borçlanmanın kolaylaşması, Türkiye'de döviz bolluğu yarattı. Kurun ve enflasyonun düşük seyretmesi de üstüne eklenince, pek çok banka ve özel sektör şirketi yurtdışından borçlandı.
2002 yılında borç stoğunun yüzde 29,1'i özel sektöre ait iken, bu oran hızla artarak 2005'te yüzde 51'e yükseldi. Bu da kur riskinin özel sektör üzerinde yoğunlaştığını gösteriyor.
2001 kriziyle birlikte bankacılık dışı özel sektörün dış borç imkanları iyice daralmış, maliyeti de yükselmişti. Son üç yılda esen olumlu hava ile birlikte bu kesim ciddi bir borçlanma sürecine girdi.
2005 yılı sonu itibariyle özel sektör dış borcunun yüzde 35,3'ünü oluşturan 30,7 milyar dolar bankalara, yüzde 64,7'sini oluşturan 56,2 milyar dolar da bankacılık dışı özel sektöre ait. Bankacılık sektörü döviz sepetinin yüzde 16,1 değer kazanmasıyla, 4,9 milyar dolar ek yük
altına girerken, bankacılık dışı özel sektörün borçları 9 milyar dolar daha arttı. Özel sektörün toplam borç yükü ise 13,9 milyar dolar oldu.
Rapora göre, pek çok banka, dışarıdan düşük maliyetle temin ettiği kredileri içeride daha yüksek faizle devlete ve özel sektöre pazarladı. Bu nedenle bankacılık sektörü 2005 yılında altın yılını yaşadı. Bankalar, kişilere 16 Haziran 2006 tarihi itibariyle toplam 60,4 milyar YTL bireysel kredi verdi. Ticari krediler ise
Nisan 2006 itibariyle itibariyle toplam 134,2 milyar YTL oldu.
ATO BAŞKANI AYGÜN
Borç rakamlarını değerlendiren ATO Başkanı
Sinan Aygün, dolardaki dalgalanmayla kamunun toplam borç yükünün artış göstermesinin yanı sıra, özel sektörün de beklenmedik bir ''borç şokuna'' girdiğini kaydetti. Aygün, ''Milletçe mışıl mışıl uyuyorduk, şimdi gündüz gözüyle kabus görüyoruz'' dedi.
Aylardan beridir cari açığın yüksekliğine ve sıcak para ile finanse edilmesinin yanlışlığına dikkat çektiklerini belirten Aygün, kuru
baskı altına alan
büyüme modelinin sistemde sismik gerilim yarattığına dikkat çekti. ''Fay kırıldı, zemberek boşaldı, zincir kırıldı, çuvala saklanan mızrak yerinden fırladı'' diyen Aygün, açıklamasına şöyle devam etti:
''Bu sonuç, IMF'nin ne kadar kör olduğunun, Türkiye'de 3. kez tescilidir. Bu
ekonomik modelin zaaflarını, açıklarını görmek için ekonomist olmaya gerek yok. 2001 krizi de aynı körlükten ortaya çıkmadı mı? Global dalga, dış şoklar falan hepsi yalan. Türkiye ekonomisini bu kadar sarsmasının nedeni dip dalgadır. Dünya dalgadan yüzde 5 etkilendi, Türkiye yüzde 16. Aradaki farkı hükümet ile IMF bölüşsün. Şimdi ne olacak?
Döviz fiyatını gerçekçi olmayan rakamda tutabilmek için Merkez Bankası yüksek faiz politikası uygulayacak, piyasadan YTL toplayacak,
bütçe dengesi tutturulabilmek için de harcamalar kısılacak. Bunun anlamı ekonomide resesyondur. İşsizliktir. Fakirliktir. Bunun sonu daha çok borçlanmaktır, vatandaşa daha acı reçetedir. Yazık oldu, Türkiye 5 yıl kaybetti.''