Ankara Üniversitesi
Ziraat Fakültesi Zootekni Bölümü Hayvan Yetiştirme ve Islahı Anabilim Dalı Öğretim Üyesi Prof. Dr. Gürsel Dellal, yaptığı açıklamada, Ankara
keçisinin yok olması durumunda
ekonomik etkilerinden daha çok
Anadolu ve Ankara kültürüne olan etkilerinin kaybolacağına dikkati çekti.
Prof. Dr. Dellal, Ankara keçisinin
Hazar Denizi ve Orta
Asya yakınlarındaki Türklerin Anadolu'ya yaptıkları büyük göçleri esnasında dünyanın belli bölgelerine yayıldığını, İç Anadolu bölgesinin iklim koşullarına adaptasyon gösterdiğini belirterek, Ankara ve çevresinde yoğun olarak görüldüğünü, bu nedenle de ''Ankara keçisi'' ismini aldığını söyledi.
Ankara keçisinin
yerli keçi ırkı gen kaynağı olduğunu sözlerine ekleyen Prof. Dr. Dellal, yeryüzünde keçi ırkları içerisinde sadece Ankara keçisinden tiftik lifi üretildiğini vurguladı. Dellal, Ankara keçisinin 1830'lu yıllarda İngiltere'ye
hediye olarak gönderildiğini fakat adaptasyon güçlükleri nedeniyle bu girişimlerin başarısız kaldığı ifade ederek, günümüzde Ankara keçisi üreticiliğinde Türkiye'nin yanı sıra
Güney Amerika ülkeleri ile ABD'nin ön sıralarda yer aldığını kaydetti.
Prof. Dr. Dellal, şunları söyledi:
''Ankara keçisinin lif özelliği, uzun, dayanıklı, elastik, parlak, kirli beyaz veya
krem renklidir. Boyama ile her türlü renge rahatlıkla dönüşebilir. Çok önemli
tekstil ham maddesi olan Ankara keçisi yok olursa, ekonomik etkilerinden daha çok Anadolu ve Ankara kültürüne olan etkileri kaybolacaktır.
Şiir, türkü ve şarkılarda yer alan Ankara keçisi, dokuma sanayisinde kullanılan tiftiği eskiden el örgüsü sanatlarımızda,
halı ve kilimlerde evlerimizde sıklıkla görebiliyorduk. İpek gibi yumuşak tiftik, tekrar kadınlarımızı elinde olmalı, kazak ve
gömleklerde tekrar görülmeli,
halk bilinçlendirilerek Ankara'ya özgülüğü korunmalıdır.''
-Etinden de sütünden de yararlanılabiliyor-
Ankara keçisi popülasyonunun 1991-2008 yılları arasında yüzde 87 oranında azaldığına dikkati çeken Prof. Dr. Dellal, 1991 yılında 900 bin baş olan Ankara keçisi varlığının 2008 yılında 110 bin başa gerilediğini dolayısıyla tiftik üretiminde de 1,5 tondan 194 tona düştüğüne söyledi.
Dünya'da yoğun olarak kullanılan kimyasal lifler yüzünden Türkiye'nin tiftiği iyi pazarlayamadığını savunan Prof. Dr. Dellal, bunun üzerine yetiştiricinin de Ankara keçisinin etini ve sütünü piyasaya sürmek istediğini, ancak talebin az olmasından dolayı etkin bir şekilde sahaya aktarılamadığını ve maalesef Ankara Keçisi miktarında büyük bir düşüşün yaşandığını kaydetti.
Modadaki değişimlerden de olumsuz etkilenen tiftiğin, eskiden kadınların elinde ipe dönüşüp, kazak, gömlek, halı, kilim olduğunu hatırlatan Prof. Dr. Dellal, tekstil pazarın yeri büyük olan Çin ve diğer ülkelerden Türkiye'ye o yıllarda kimyasal lif
ithal edildiğini dile getirerek, bunun önüne geçmek için Gıda
Tarım ve
Hayvancılık Bakanlığına bağlı Tarımsal
Araştırmalar ve Politikalar Genel Müdürlüğünün (TAGEM) Ankara keçisinin korunması yönünde önemli çalışmalar yaptıklarını kaydederek, sözlerini şöyle sürdürdü:
''Yetkililer, Ankara Keçisi ve tiftiğini yeniden karlı hale getirmeleri için canlandırma çalışmaları yapmaları gerek. Ekonomik olarak nasıl yararlanılacağı konusunda, et ve süt üretimindeki verimin artırılması yönünde bir dizi uygulamalar olmalı. A.Ü. Ziraat Fakültesi Zootekni Bölümü olarak bu konuda çalışmalarımız var.
Ankara keçisinin etinden de sütünden de yararlanılmaktadır. Süt miktarı 25-30 litredir, yavrusunu yetebildiği kadarın fazlası
işletme içerisinde değerlendirilebilecek düzeydedir. Keçi varlığını çoğaltmak için bölgede
hayvancılık yapan her aileye de iki baş Ankara keçisi verilmelidir.