Kur hareketleri ve Türkiye'nin "Aydın Doğan" sorunu
Geçen hafta Amerika'da
bankacı City Grup, arabacı General
Motors ve sigortacı AIG 200 milyarı aşan dev zararlar açıkladılar.
İngiltere korkunç zararlar açıklayan dev bankalarına el koymaya devam ediyor. IMF'yi vasi olarak ensesinde bulan Doğu
Avrupa ise adeta toptan iflasın ve temerrüdün eşiğindeyken AB toplandı ve kısaca "ne halin varsa gör" dedi. Dahası, Türkiye'de ortağı olan birçok
yabancı banka Türk ortaklarından
yardım istiyor. Evet, duyun ve şaşırın. Devlet bu durumu dikkatle takip etmeli. 2008'de tam 13,3 milyar TL kâr açıklayan bizim bankalar ise Ocak 2009'da da net kârını tam % 23 artırdı, 1,6 milyar TL kârı cebine indirdi.
Yani dünya uçurumdan aşağı düşmüş. Bütün gayretlere rağmen bilhassa Doğan Medyası, zor dönemde freni patlamış kamyon gibi, sureti haktan gözüküp rampadan aşağı toplumun üzerine geliyor. Adeta gaz bidonunu eline almış toplumun üzerine döküyorlar. Her zaman olduğu gibi "nasıl olsa bir kibrit çakan çıkar" der gibi bir halleri var. İğneyle
kuyu kazarcasına "bir kötü haber daha" diye adeta "afet sergisi" açıyorlar.
Tahmin edeceğiniz gibi, seçimden önce "AK Parti'ye vurulabilecek son darbeyi de indirelim de gerekirse
kaos çıksın." şeklinde bir pozisyon almışlar. Derdim elbette AKP değil, hakikat ve ülkemin geleceği. "AKP gitsin, 28
Şubat düzeni dönsün" arayışı devam ediyor. Akıl bunun neresinde? Gemiyi batırma kararlılığında adeta yine, yeniden, bilmem kaçıncı kez "
akıl tutulmasına" maruz kalmışlar. En aklı başında yazar
Taha Akyol bile önceki gün "ekonomi yazmaya" karar vermiş. Koroya katılmış yani. Çok yazık.
Açıkçası
Doğan Grubu tam bir Rus Ruleti oynuyor. Aydın Doğan, Erdoğan ile
kavga ediyor da,
Tansu Çiller ile yaka paça olmamış mıydı? "Altın tepsi içinde sunulan
iktidar koltuğunun" bedelini almak üzere Mesut Yılmaz'ı evinin bahçesinde Dalton pijamaları ile karşılayan kimdi? İstediğini aldı da doydu mu? Gazetesinin manşetleri karargahlardan ısmarlanırken "emrin olur" diyenler şimdi sahte
basın özgürlüğü havarisi kesildi. Hukuktan anladıkları ise "biz çalalım, vuralım, devlet sırlarımızı dinlemesin, deşifre etmesin" düzeyinde. Suça mahremiyet istiyorlar. Açıkçası olay artık partiler üstü hale gelmiştir. Türkiye'nin bir "Aydın Doğan" sorunu vardır.
Bu bağlamda geçen hafta dünya sarsılınca bizde para piyasalarında
faiz ve borsa müthiş bir direniş sergiledi. Ancak kurda bir sıçrama oldu. Doğan Grubu, borçları döviz cinsinden olmasına rağmen adeta yangına körükle giti. Halkı tedirgin edip döviz büfelerinin önünde kuyruğa sokmak istedi. Geçen cuma dolar 1,79 TL bandını görünce ben bu oyunu fark ettim. Hiç adetim olmadığı halde gün ortasında Samanyolu Haber'e canlı yayına çıktım. "
Dolar pazartesi 1,80'i de, 1,90'ı da aşabilir, ancak sakın halkımız bu düzeyden dolar almasın, oyuna gelmesin, zarar etmesin, tam tersine
satış fırsatı olarak kullansın, zira
Merkez Bankası'nın "müdahale ederim" demesi bile yetecek. Hele hafta başında zaten 50-100 milyon dolarlık "minik" bir müdahale bile dövizi yerine döndürecek." dedim. Öyle de oldu.
Bunu derken gerekçem de şu: ABD ve AB'nin sorunu ile Türkiye'ninki aynı değil. Bizim
finans sistemimiz çok sağlam.
Döviz piyasalarımızda derinlik fazla. Satış ve alım yönündeki ihtiyaçlar birbirini dengeliyor. Halkımız sakin. "Sürü halinde" alım yönünde bir psikoloji yok. Bu da sisteme olan güveni gösteriyor. Bizim dünyadan ayrıcalığımız da ilk defa bu "güven."
Keza Merkez Bankası'nın döviz rezervi 68, bankacılığın ise 50 milyar doların üzerinde. Ayrıca Türkiye'de aşırı bir döviz talebi yok. Zira cari açık gerileme sürecini bitirip tersine fazlaya geçti bile. Keza varlık barışından beklentilerin üzerinde 13,5 milyar TL'lik bir kaynak girişi oldu.
Dalga geçenler bile şimdi pişkin pişkin "süreyi uzatın" diyorlar. Kısaca döviz için içeride talep cephesinde bir sıkıntı olmadığı gibi arz cephesinde de bir sıkışma yok.
Sorun şu ki,
yerli büyükler ve borçlandıkları yabancı ortakları döviz istiyor. Bu durumda seslerini kesip sükuneti temin etmeleri gerekirken, yukarıda dediğim nedenle ilgili çevreler öldürücü bir romantizm içinde, "namluyu şakağına dayamış" vaziyette, halkı sokağa çekip, sosyal patlamaya davetiye çıkarmaya çalışıyor. Dünya krizini, "1000 yıl sürdürmek istedikleri" cunta düzenine eklemlemek istiyorlar.
Soruyorum, bunların çığırtkanlığı nedeniyle 1,82 düzeyinden döviz alan halkımızın kayıplarını kimler ödeyecek?
İBRAHİM ÖZTÜRK-ZAMAN