Partisinin dünkü grup toplantısında yaptığı konuşmada Erdoğan, Merkez Bankası’na yüklenmeyi sürdürürken Başbakan Yardımcısı Ali Babacan’dan kurumların bağımsızlığına ilişkin açıklama geldi.
Başbakan Erdoğan ile Merkez Bankası'nın faiz konusunda yaşadığı gerilimin hemen ardından Başbakan Yardımcısı Babacan, katıldığı Türkiye Katılım Bankaları Birliği toplantısında "Kurumlarımızın kendi görev alanlarında tanımlanan şekilde asla taviz vermeden, ana ilkelerinden ana prensiplerinden vazgeçmeden uygulamalarına devam etmeleri gerekiyor. Bunlar yapıldığı sürece önümüz açık" diye konuştu.
Türkiye, Katılım Bankaları Birliği'nin 13. Olağan Genel Kurulu'nda konuşan Başbakan Yardımcısı Ali Babacan, Gezi olaylarından bugüne kadar Türkiye ile ilgili dünya basınında çıkan haberlerin ve yorumların yüzde 95'inin olumsuz olduğunu belirterek, "Bu kadar negatif propagandaya rağmen, bu kadar Türkiye'nin negatif anlatılmasına rağmen 2013 yılında yine Türkiye'ye yaklaşık 13-14 milyar dolar doğrudan yatırım geldi" dedi.
"KAR VE ZARARLARI KATILIMCILARLA PAYLAŞAN BİR YAPI"
Katılım bankalarının hem dünyada hem Türkiye'de hızla büyüyen ve büyümeye devam eden bir sektör olduğuna dikkat çeken Babacan, şöyle konuştu: "Katılım bankaları faizsiz finansman ilkeleri çerçevesinde sunduğu bankacılık hizmetleriyle reel ekonomiyi finanse eden, tasarruf sahiplerinden topladıkları fonları değerlendiren, oluşan kar veya zararları da katılımcılarla paylaşan bir yapıya sahiptir. Bu paylaşımcı yapıyla toplanan fonlar kurumsal ve bireysel finansman desteği sağlayarak finansal kiralama veya kar ya da zarar ortaklığı yöntemleriyle doğrudan reel ekonomiye yönlendirilmektedir. Katılım bankalarında tamamıyla mal alım-satımlarında faturalı ve kayıtlı işlemlerin finanse edilmesi söz konusudur. Katılım bankacılığı temel fonksiyonlarını yerine getirirken mali sektörde ürün ve hizmet çeşitliliği sağlayarak sektörü daha kapsayıcı bir yapıya kavuşturmaktadır. "
Babacan, katılım bankacılığının sadece faizsiz bir yapı olmadığını aynı zamanda finansal aracılık fonksiyonun yerine gerine getirirken risk yönetimiyle avantajlar sunan bir bankacılık türü olduğunu ifade etti.
"YENİ KATILIM BANKALARININ KURULMASI KONUSUNDA KAPIMIZ AÇIKTIR"
İslami Bankacılığın dünyada hızlı bir gelişme içerisinde olduğuna değinen Babacan şunları söyledi:
"Özellikle Türkiye'nin islami bankacılık konusunda önemli ülkelerden birisi olması beklenmektedir. Sektör, 2002 yılı sonunda 148 şube ve 2530 personel ile faaliyet gösterirken 2013 yılı sonunda şube sayısı 965'e çıkmış, personel sayısı da 16 bin 800'e ulaşmıştır. Yine 2013 sonu itibariyle bankacılık sektöründeki şubelerin yüzde 8,1'i, istihdam edilen personelin de yüzde 7,8'i katılım bankaları tarafından gerçekleştirilmektedir. Aktif büyüklüğe baktığımızda Mart 2014 itibariyle 95,5 milyarlık bir büyüklükten bahsediyoruz. Katılım bankaları hızlı büyüyor ancak bulunduğumuz nokta itibariyle yüzde 5,3'lük bir aktif payının da hala yeterli olmadığının altını çizmek istiyorum. Yeni katılım bankalarının kurulması konusunda kapımız açıktır."
Ali Babacan dünya Bankası'nın Küresel İslami Finans Geliştirme Merkezi'nin İstanbul'da açılmasının da Türkiye açısından önemli bir gelişme olduğuna ifade etti.
POPÜLİZM TUZAKLARINA DÜŞMEDEN
"Türkiye'nin bundan sonraki dönemde G-20 dönem başkanlığını da düşünüldüğünde gerçekten dünyanın ilgisinin üzerinde olmaya devam ettiği bir ülke olacak" diyen Babacan, son bir yıldır Türkiye'nin biraz negatif gündemlerle dünya kamuoyunun önüne geldiğini söyledi. Geçen yıl Gezi olaylarından bugüne kadar dünya basınında Türkiye ile ilgili çıkan haberlere ve yorumlara bakıldığında, yüzde 95 civarında hep olumsuz haberler yer aldığını aktaran Babacan, sözlerini şöyle tamamladı:
"Bu kadar negatif propagandaya rağmen, bu kadar Türkiye'nin negatif anlatılmasına rağmen 2013 yılında yine Türkiye'ye yaklaşık 13-14 milyar dolar doğrudan yatırım geldi. Bu kadar olumsuzluklara rağmen. Türkiye'nin daha olumlu daha farklı bir bakış açısıyla değerlendirildiğini düşündüğünüzde önümüzdeki dönemde ibreler dönüp şartlar değişip Türkiye'nin daha olumlu değerlendirildiği bir fırsatı yakaladığımızda bunun ekonomik sonuçları çok daha farklı olacaktır. Türkiye'nin en zor şartlarda bile test edilmiş bir ekonomik programı var. En zor şartlarda dahi test edilmiş kurumları var. Bu kurumlar en zor şartlarda, en sıkıntılı dönemlerde dahi yönetebilmiş, ortaya başarı koyabilmiş kurumlar. Dolayısıyla bu ana ilkeleri koruduktan sonra, taviz vermedikten sonra popülizm tuzaklarına düşmediğimiz sürece önümüz açık."
DHA