İki
ülke arasında imzalanan
anlaşmaya göre, hattan bir takvim yılı içinde en az 35 milyon ton sevkıyat yapılması zorunlu iken, savaşla birlikte petrol transferi durma noktasına geldi. 2003 yılında 8,2 milyon ton petrol taşınırken, miktar 2004’te 5,1 milyon tona, 2005’te ise 1,6 milyon tona düştü. Yumurtalık
boru hattından yapılan
ham petrol sevkıyatı
Birleşmiş Milletler’in verdiği izin çerçevesinde 2003
Mart ayına kadar muntazam sürüyordu.
Irak’ın tazminat yükümlülüğü, 2003’te 149 milyon 946 bin dolar, 2004’te 167 milyon 290 bin dolar ve 2005’te 186 milyon 873 bin doları bularak toplamda 500 milyon dolara yaklaştı. Zararı sürekli artan
Botaş ise, TBMM’ye 168 sayfalık gizli bir
rapor sunarak, zarara mahsuben
Kerkük petrolünden yüzde 2,5’lik pay almayı önerdi. Raporda ayrıca, Yumurtalık
boru hattı içinde bulunan ham petrole el konulması tedbiri de dile getirildi.
Türkiye’nin çabalarına rağmen Irak, anlaşma ile kayda alınan tazminatı ödemeye yanaşmayınca,
Enerji Bakanlığı’nın öncülüğünde bazı girişimlerde bulunuldu. Irak Özel Temsilcisi Büyükelçi
Oğuz Çelikkol, Enerji Bakanlığı’nda sorunla ilgili düzenlenen toplantıyı takiben Türk tarafının taleplerini iletmek üzere ABD’ye gitti. Ancak Amerikalı yetkililerle bir uzlaşmaya varılamadı. Girişimler bununla sınırlı kalmadı ve 2
8 Mart 2006 tarihinde
Hazine Müsteşarlığı’nın koordinasyonunda, Irak
Maliye Bakanlığı’nın
danışman firmaları
Ernst&Young ve Houlihan Lokey Howard&Zukin ile de bir toplantı yapılarak, gecikme faiziyle birlikte alacaklar danışman firmalara iletildi. Botaş’ın geçmiş döneme ait hesaplarının da ele alındığı, basına kapalı
Meclis KİT Komisyonu’na katılan şirket yetkilileri, sorunun çözümü ve zararın tazmini yolunda yürütülen çalışmalar hakkında komisyona bilgi verdi. Toplantıda Yumurtalık boru hattı içinde bulunan 3,96 milyon varil ham petrole, alacaklara karşılık el konulması ihtimali de ele alındı. Söz konusu önlemin alınması halinde yaşanabilecek sorunlar ise şöyle dile getirildi: “Bu yöntem etkili olabilecek gibi görünüyorsa da, Irak’ta önümüzdeki dönemde yaşanabilecek olumlu gelişmeler neticesinde boru hattı faaliyetlerinin düzelmesi ile önemli ölçüde
taşıma geliri kaybına uğrama ve Irak’taki zengin yeraltı enerji kaynaklarının değerlendirilmesinde oluşabilecek ilave katma değeri kaybetme riskini taşımaktadır.”
Türkiye’nin ‘yüzde 2,5’ talebi 80 yıllık sözleşmeye dayanıyor
Türkiye’nin Irak petrollerinden pay alabileceği yönündeki iddialar, ‘Turkish
Petroleum Company’ isimli
İngiliz şirketiyle Irak arasında imzalanan 14 Mart 1925 tarihli bir imtiyaz sözleşmesine dayanıyor. Sözleşmenin 3. maddesine göre, Türkiye’nin sadece Musul ve Kerkük değil, tüm Irak petrollerinin gelirinin yüzde 10’unu alması hüküm
altına alınmış. Birinci maddeye göre de gelir sadece petrolü değil, nafta, doğalgaz ve petro-
kimya ürünlerini de kapsıyor. 5 Haziran 1926’da
İngiltere ile Türkiye hükümetleri arasında imzalanan anlaşmaya göre, Türkiye’nin Musul’u bırakması karşılığında 25 yıl süreyle Irak petrollerinin yüzde 10’u karşılığında toplam 5,5 milyon sterlin ödeme yapılması kararlaştırıldı. 1927’den 1955’e kadar devam eden süreçte Türkiye’ye 3,5 milyon sterlin ödendi. Geriye kalan 2 milyon sterlin ise tüm girişimlere rağmen tahsil edilemedi. Türkiye, Turgut Özal’ın başbakanlığı döneminde kalan 2 milyon sterlini alacak olarak bütçesine koydu. Bu tarihten itibaren de Musul payı olarak bütçeden çıkarıldı. Irak, 13 yıl boyunca altın ve sterling olarak ödemeleri yapmış, 12 yıllık borcu kalmıştı. Türkiye’nin bakiye alacağı 1986’ya kadar bütçelerde gösterilmiş; Irak’ın talebi üzerine, hakkımızdan vazgeçmeden, bütçelerden çıkarılmıştı.
Dışişleri Bakanlığı ve Hazine’nin elindeki belgelere göre, Türkiye’nin Irak petrolleri gelirinden 1955’e dek aldığı yüzde 10’luk pay, o tarihten beri ödenmedi.
ZAMAN