Bu köşe adından da anlaşılabileceği gibi güncel olaylara biraz yorum getirmek biraz da güncel olanı anlamlandırmak amacıyla oluştu. Türkiye gibi birçok hızlı olayın aynı anda yaşanabildiği ülkede, bu anlamlandırma çabası özellikle önemli. Günceli anlatma iddiasında olan bir insanın, güncel olanın da içinde olması gerekiyor gayet tabii ki... Ama bu bir tehlikeyi de beraberinde getiriyor. Gündelik, güncel olaylar bir bataklık gibi sizi kendi içine çekebilir. Sonunda yorum yapıyorum, anlamlandırıyorum sanırken bir de bakmışsınız ki hiç fark etmeden siz de karmaşık güncelliğin bir parçası, aktörü olmuşsunuz. Bu okuyucuya olan biteni doğru nakletmek açısından gazeteciye avantaj da sağlar. Ancak bazı sakıncaları da beraberinde getirir. Sakıncası; güncelin içinde yer alıp olan biteni aktarırken anlamlandırma çabasının sekteye uğraması ihtimalinin büyük olmasıdır. Bilgi akışı yoğunluğu çağında bu tehlike daha da artmaktadır. Tehlikeyi azaltmak için gazeteci zaman zaman kendisini güncellikten biraz soyutlayıp, olan biteni anlamlandırma çabasını da okuyucunun önünde göstermelidir. İşte bu nedenle ben, haberlere gazetecinin yorumunun katılmasına karşı değilim. Bilakis neyin haber, neyin yorum olduğu açıkça vurgulandıktan sonra haberlere yorum katılması okuyucu için sakıncalı değil, bilhassa yararlıdır da... Yazımın başlığını Japonca bir kavram olarak attım. Keiratsu, Japonya’daki iş dünyasının pratiğinden üretilmiş bir kavram. Keiratsu, birbirine benzer alanlarda iş yapan iki firmanın bu alanların bazılarında işbirliğine ve hatta birleşmeye giderken öte yandan diğer alanlarda rekabeti sürdürmelerini anlatıyor. Bu global kapitalizmin gelişiminde, dinamiğinde yeni bir durum. Yeni durum da yeni kavramlara ihtiyaç duyurdu insanları. Bu kavramın öneminin iyi anlaşılmasının ve üzerinde kafa yorulmasının Türkiye açısından önemli olduğunu düşünüyorum. Çünkü, Türkiye’de yatırım yapmayı düşünen ve çeşitli sektörleri incelemekte olan sermaye var şu anda. Büyük fonlar arayış içinde, Türkiye’de olup bitenleri merak ediyorlar. Bunların bir bölümü bilgi almak için bana da geldi. Elimden geldiğince olup biteni anlattım. Yorumumu da sordular gayet tabii ki... Süreçleri anlamlandırmayı da denedim. Bana göre Türk ekonomisi son yıllarda alınan tedbirler sonucunda siyasi gelişmelerden bağımsızlığını ilan edebilecek kadar kurumlaşmış durumda. Gayet tabii ki siyasi gelişmeler arada bir ekonomiyi zorluyor ama temel dengeler bozulmuyor. Ana gidişat rotasından sapmıyor. Bu son derece devrimci ve sevindirici bir gelişme. Çünkü bu ortam yabancı yatırımcıya aradığı güveni sunuyor. Bu koşul da sağlandıktan sonra ve seçimde ne olursa olsun yatırımcı Türkiye’ye akacak ve büyük yatırımlara girecek. Buna şimdiden hazırlanıyorlar. Potansiyel yatırımcı bir tek demokratik süreçlerin dışına çıkılmasından ve Kuzey Irak’ta bir müdahale durumunun sonuçlarından çekiniyor o kadar... Bunun dışında tedirginlikleri yok. Ekonomiye güveniyorlar ve yatırıma hazırlar. Seçim sonucu ne olursa olsun bu gerçekleşecek gibi gözüküyor. Ekonominin siyasetten bağımsızlığını ilan etmesinin bir sonucu bu. Gelmeyi planlayan sermaye içinde birçok alana yatırımı aynı anda düşünme potansiyeline sahip olanlar da var. Bunların gelmeye başlamasıyla birlikte ‘keiratsu’ kavramının iyi anlaşılmış olması işimize yarayabilir. Gelenler, bazı alanlarda yerli sermaye ile işbirliğine gidebilir ama aynı şirketin ilgi alanına giren bazı alanlarda aynı zamanda rekabete de girebilir. Bu yeni duruma hazır olmalıyız. Zihniyetimizi ve şirketlerimizi değiştirmekte yarar var. Ne mutluyuz ki Türkiye; globalleşme süreçlerinin tam da göbeğinde yer alabiliyor. Artık marjinal veya çevre bir ülke değil. Bu gerçeği iyi yönetebilirsek ülkeyi güzel gelecek bekleyebilir. Serdar TURGUT - Akşam