'Süper yapı' olarak isimlendirilen bu oluşum dünyada kârın yüzde 20'sini üretirken, ekonominin yüzde 60'ını oluşturan reel ekonomide önemli hisselere sahip. Bu şirketlerin gücü ve aralarındaki karmaşık ilişkiler ağı, küresel krizden sonra daha fazla sorgulanıyor.
Dünyanın en değerli şirketi Microsoft'un kurucusu ve sahibi
Bill Gates, 'kapitalizmin daha merhametli bir yenilenme yaşaması gerektiğini' savunmuştu. Uzun süre konuşulan bu konu bugün sokaklarda protestolarla
gündem olmaya devam ediyor. Yapılan araştırmalar gösteriyor ki daha ziyade bankaların oluşturduğu ve kendilerini 'iyi adam' olarak tanıtan 147 uluslararası dev şirket, dünya varlığının yüzde 40'ını
kontrol ediyor. 'Süper yapı' olarak isimlendirilen bu oluşum dünyada kârın yüzde 20'sini üretirken, ekonominin yüzde 60'ını oluşturan reel ekonomide çok kıymetli hisselere sahip.
Zürih'teki
İsviçre Federal
Teknoloji Enstitüsü'nde yapılan araştırmalarda Dr. James Glattfelder, "Gerçeklik,
komplo teorileri ya da serbest
pazar yaklaşımlarından daha sofistike bir yapıya sahip." diyor. Dünya çapındaki 37 milyon şirket ve yatırımcının içinde 43.060 uluslararası kurum olduğu bilgisini veren Orbis 2007 araştırmasının sonuçlarından faydalanan İsviçreli araştırma ekibi, bunlardan 1.318 tanesinin diğerleri üzerinde kontrol kurmuş bir yapı oluşturduğu bulgusuna varmış. "Şirketlerin yüzde 1'inden daha azı bütün ekonominin yüzde 40'ını kontrol ediyor." diyen Glattfelder, en tepedeki 20
firma arasında Barclays,
JP Morgan Chase ve
Goldman Sachs gibi büyük bankaların yoğunluğuna dikkat çekiyor. Gücün bir yerde yoğunlaşmasının iyi mi kötü mü olduğundan ziyade süper yapının yoğun ilişkide bulunmasına dikkat çeken araştırmacı, "Yapı içerisinde bir şirket sorun yaşarsa bu kısa sürede
sistem içinde sorun üretir." diyor. Bu yapının illaki bir komplo üretmeyebileceğinin altını çizen araştırma, esas sorulması gereken sorunun 'Bu denli büyük bir
ekonomik güç, siyasal güce dönüşür mü?' olduğunu vurguluyor.
Londra Üniversitesi'nden makroekonomi uzmanı John Driffill, araştırmanın değerinin birkaç kişinin küresel ekonomiyi yönetmesinin olması sonucuna varılmasından ziyade ekonomik istikrarı kavramaya yardımcı olmasından kaynaklandığını ifade ediyor. Driffill, 147 şirketin danışıklı dövüş yapması için çok fazla sebep olduğunu da ileri sürüyor.
Deutsche Bank'ın danışmanlığını yapmış Scrips Oşinografi Enstitüsü komplike sistemler uzmanı George Sugihara, şirketlerin birbirine bu denli girift bir şekilde bağlı olmasının huzur kaçırıcı olduğunu kabul ederken, süper yapı oluşmasının ekonominin doğasında var olduğunu belirtiyor.
New England Komplike Sistemler Enstitüsü (NECSI) Başkanı Yaneer Bar-Yam, sahipliğin her zaman kontrol ile aynı anlama gelmeyebileceğine işaret ederek, çoğu şirketin hisselerinin satın aldıkları şirkette kontrolü olmayan fon yöneticileri tarafından alındığı bilgisini veriyor. Bar-Yam, Glattfelder'ın çözümü 'mevcut durumda ulusal seviyede olan antitröst kuralların küresel boyuta taşınması'na karşılık şirketleri riskten vazgeçirmek için aşırı ilişkilere girmesinin vergilendirilmesini öne sürüyor. Aynı enstitüden Dan Braha, uluslararası devlerin küresel ekonominin yeni oyuncularından hisse satın almasının, dünyayı yönetmek için değil ekonomik gerekçelerden kaynaklandığı görüşünde. Braha, "147 şirket pazarda mücadele içinde olurken bazen ortak menfaat üzerinde anlaşacaklardır. Bu da mevcut düzenin değişmesine direnç göstermek olacaktır" diye konuşuyor.
ZAMAN