Merkez Bankası Başkanı
Durmuş Yılmaz, likidite sıkışıklığının artması halinde,
teknik faiz indirimini erkene alınarak operasyonel yapıyı değiştirebileceğini bildirdi.
Yılmaz, likidite sıkışıklığının gelişimine bağlı olarak, repo işlemleri ile fonlama vadesinin uzatılmasını,
ikinci el piyasadan doğrudan devlet iç borçlanma senetlerinin alımlarını gündemine alabileceğini belirtti.
Likidite sıkışıklığının kalıcı olarak artması ve diğer önlemlerin yeterli olmaması halinde YTL zorunlu karşılıkların sınırlı ölçüde indirilmesini gündeme alabileceğini belirten Yılmaz, diğer önlemleri şöyle sıraladı:
''Teknik faiz indirimini erkene alınarak operasyonel yapıyı değiştirebilecek. Likidite sıkışıklığının gelişimine bağlı olarak, repo işlemleri ile fonlama vadesinin uzatılmasını, ikinci el piyasadan doğrudan devlet iç borçlanma senetlerinin alımlarını gündemine alabilecek.
Likidite sıkışıklığının kalıcı olarak artması ve diğer önlemlerin yeterli olmaması halinde YTL zorunlu karşılıkların sınırlı ölçüde indirilmesini gündeme alabilecek.''
Merkez Bankası Başkanı Durmuş Yılmaz, bugün Bakanlar Kuruluna dünya ve
Türkiye ekonomisinde yaşanan gelişmeler hakkında bir brifing verdi.
Sunuma göre, Türkiye'de
bankacılık
sektörünün, risk oluşturacak bir
yabancı para açık pozisyonu taşımıyor. Bankaların yabancı para cinsi net pozisyonlarının, öz
sermayelerine oranla düşük seviyede. Türkiye'de bankacılık sektörünün sermaye yeterlilik oranı, yasal sınırın ve
Avrupa Birliği ortalamasının oldukça üzerinde seyrediyor.
Türkiye'de bankacılık sistemi, hem döviz likiditesi açısından krize göreceli olarak hazırlıklı yakalandı. Kısa vadeli toplam likidite yeterlilik oranları yüksek seviyesini koruyor.
Bankacılık sektöründe tahsili gecikmiş alacaklar dönüşüm oranı diğer gelişmekte olan ülkelerin ortalamasının altında. Reel sektöründe banka dışı kesimin kısa vadeli yabancı para açık pozisyonu 2008 yılının ikinci çeyreği itibarıyla 4,4 milyar dolar oldu. Reel sektör borcunun vade yapısı önemli oranda iyileşti.
Reel sektörün uzun vadeli borç döndürme oranları tarihsel olarak yüzde 100'ün üzerinde seyretti. Reel sektörün
yurt dışı borçlarının önemli bir kısmı, bankaların yurt dışındaki şubeleri aracılığı ile reel sektöre kullandırdıkları
kredilerden oluştu.
Reel sektörün borçlarının önemli bir kısmı, son yıllarda Türk Lirasına dönme eğilimi sergilemiş ve vadesi uzadı. Hanehalkının borçluluk oranı ve yabancı para cinsi
tüketici kredilerinin toplam tüketici kredileri içindeki payı düşük bir seviyede.
Hanehalkının dövize endeksli tüketici kredileri, toplam tüketici kredilerinin yüzde 4,7'sini oluşturdu. Hanehalkı borçluluk oranı,
Avrupa Birliği ve Doğu Avrupa ülkeleri ile kıyaslandığında, düşük bir düzeyde oldu.
-KAMU SEKTÖRÜ-
2001 yılından bu yana uygulanan disiplinli maliye politikasının desteği ile kamu kesimi, dış şoklara karsı daha sağlam bir yapıya kavuştu.
Türkiye'nin kamu borç stokunun gayri safi yurtiçi hasılaya (
GSYH) oranı, 2004 yılından bu yana yüzde 60 olan Maastricht kriterinin oldukça altında seyrediyor. Türkiye, 2002-2007 arası dönemde
OECD ülkeleri içinde merkezi hükümet borcunu azaltan ülkelerin başında geliyor.
Kamu sektörünün
yerli para cinsinden ve sabit faizle borçlanması,
bütçenin maruz kalabileceği riskleri azaltıyor.
Güçlü döviz
rezerv pozisyonu, ortaya çıkabilecek şokların olumsuz etkilerinin giderilmesine ve ülkeye duyulan güvenin artmasına katkı sağlıyor.
-ENFLASYON-
Türkiye'de
gıda ürünleri
fiyatları yıllık artıŞ hızında 2008 yılının ortalarından itibaren ortaya çıkan gerileme eğiliminin yılın geri kalan kısmında da süreceği öngörülüyor.
Son bir sene içinde petrol ve diğer enerji fiyatlarındaki artışların
rekor seviyelere ulaşması enerji enflasyonunun yüzde 30 seviyesine çıkmasına neden oldu. Türkiye ekonomisinin enerji arzında dışa bağımlı olması, enerji kullanımında verimliliğin önemini artırıyor.
Gıda, enerji ve yönetilen/yönlendirilen fiyatlar gibi para politikasının etki alanı dışında kalan kalemlerin yıllık enflasyona katkısı 2004-2006 arası dönemde yüzde 51 iken, 2008 yılı
Ekim ayında yüzde 69'a yükseldi.
Mevsimsellikten arındırılmış veriler, gıda ve enerji dışı enflasyonun son dönem eğiliminin yavaşladığına işaret ediyor.
Enflasyon hedeflerindeki değişikliğin parasal sıkılaştırmayla birlikte uygulanması stratejisi, enflasyon beklentilerinin
kontrol altına alınmasında etkili oldu.
Yakın dönemde döviz kurlarında gözlenen hareketlerin enflasyon üzerinde oluşturduğu etkinin, gıda fiyatlarındaki olumlu
görünüm ve petrol fiyatlarında gözlenen düşüş ile telafi edileceği bekleniyor.
Küresel finans piyasalarında yaşanan gelişmeler, uluslararası likidite koşullarına duyarlı diğer ülkeler gibi Türkiye'yi de etkiliyor.
-İKTİSADİ FAALİYETLERDE YAVAŞLAMA-
Artan risk algısı ve küresel krizin bankaların finansman imkanları üzerindeki olumsuz etkileri sebebiyle iktisadi faaliyette belirgin bir yavaşlama gözleniyor.
Özel yatırım harcamaları öncü göstergeleri bir önceki çeyreğe göre düşüş gösterdi. Özel yatırım harcamalarının yılın son çeyreğinde yavaşlamaya devam edeceği tahmin ediliyor. Özel kesim
tüketim harcamaları yılın dördüncü çeyreğinde yatay bir seyir izledi.
Banka kredileri koşullarındaki sıkılaşmaya paralel olarak, yılın üçüncü çeyreğinde hane halkı ve şirketlerin kredi kullanımlarındaki artış oranı yavaşladı.
Mevsimsellikten arındırılmış veriler, yurt içine yapılan otomobil ve beyaz
eşya satışlarında daralmaya işaret ediyor.
Küresel
ekonomik faaliyetin yavaşlaması, Türkiye'nin ihracat pazarlarını da olumsuz etkiliyor. Önümüzdeki dönemde Türkiye'nin ihracat artış hızında hem fiyat hem de miktar bazında bir yavaşlama bekleniyor.
Yurt içi talepteki yavaşlamaya ve YTL'nin değer kaybına bağlı olarak benzer bir gelişme ithalat fiyat, miktar ve hacimlerinde daha keskin bir yavaşlama olarak kendini gösteriyor.
Türkiye'nin ihracat kompozisyonunun zenginleşmesi, küresel ekonominin yavaşladığı bir dönemde ihracat performansını destekleyecek önemli etkenlerden biri.
Yılın son çeyreğinde bütçe harcamalarının hızlanması ve yurt içi talebin yavaşlaması sonucunda
vergi gelirlerinin azalması olası olmakla birlikte, merkezi
yönetim bütçe hedeflerine ulaşılacağı düşünülüyor.
İstihdam edilen nüfus içinde ücretlilerin payı artıyor. Bu durum, istihdamda
kayıt dışılığın azalmasına katkıda bulunuyor.
Emtia fiyatlarında yüksek oranlı düşüş ve iktisadi faaliyetteki yavaşlama sonucunda cari açıkta gerileme yaşanması bekleniyor. Cari açığın finansmanında uzun vadeli sermayenin ve banka dışı kredilerin payı yüksek seyrini korurken, portföy yatırımlarının payı azalıyor.
AA