Piyasalardaki hızlı dalgalanmalarla başlayıp
Merkez Bankası'nın önceki gün yaptığı şok
faiz artırımıyla devam eden süreç sadece mali piyasalarda değil, ekonomide de bir dönüm noktası anlamına geliyor. 1.75 puanlık faiz artırımının ekonomide yarattığı yeni trend, 2002 başından itibaren faiz düşüşüyle görülen yüksek
büyümenin törpülenmesini ortaya çıkaracak. Bu da son 3.5 yılda Türk ekonomisinde mikro bazda görülen birçok gelişmede tersine dönüş anlamına geliyor.
Talebe çifte kanca
Kurlardaki arüş ve faiz yükselişi öncelikle 2002 başından itibaren giderek artan bir hızda büyüyen tüketimin, iki bacağının birden kırılması anlamını taşıyor, iç talebe ilk
darbe kurdaki artıştan bekleniyor. 2003
Nisan ayından bu yılın
Mayıs ayına kadar nominal bazda yüzde 25 değer kaybeden dolar kuru, birçok
ithal ürünün fiyatında önemli ölçüde ucuzlama sağladı. Son 1.5 ayda döviz kurlarında yaşanan yüzde 18'lik yükseliş ise iç tüketimde önemli bir pay alan ithal ürünlerin fiyatlarını yeniden yükseltecek.
Diğer taraftan, talebi kısıtlayacak ikinci faktör ise faizlerde yaşanan yükseliş.
Merkez Bankası'nın
politika araa olarak kulandığı gecelik faizler Türkiye'de paranın maliyetini belirtiyor. Yani kısa vadeli faizin artması aynı zamanda
bonodan, şirket
kredilerine,
tüketici faizlerinden
mevduata kadar tüm uzun vadeli enstrümanlardaki fiyatları belirliyor. Uzun vadeli faizlerdeki arüş ise talepte öncelikli belirleyici.
İlk tepkiler alındı
Bu oralardaki artışın talebe doğrudan ve dolaylı olarak iki türlü etkisi var. Doğrudan etkisi tüketici kredileri yoluyla oluyor. Örneğin Merkez Bankası faizinin yüzde 15'in altına inmesiyle geçen yılın Haziran ayından sonra, tüketici kredilerinde
patlama yaşandı. Tüketicinin
kredi borcu yüzde 102 artışla 39.8 milyar YTL'ye ulaşü. Tüketici faizi o kadar duyarlı ki, son üç haftada konut kredilerinin aylık faizinde yaşanan 0.4 puanlık arüş bu alandaki talebi yüzde 70 düşürdü. Uzun vadeli faizlerin tüketime dolaylı etkisi ise "Tüketmek-tasarruf etmek" seçeneğinin kullanımından kaynaklanıyor. Son bir yılda bono ve mevduat faizlerinde yaşanan düşüş tasarrufçuyu tüketime yöneltti. Şimdi ise bu sürecin terine dönmesi bekleniyor.
Enflasyon için en büyük risk fırsat zamları
Talepteki daralmanın büyüme üzerinde etki yaratması kaçınılmaz. Zaten bu nedenle daha şimdiden yıl sonu için büyüme beklentileri aşağı çekildi. Merkez Bankası'nın her ay iki kere yaptığı Beklenti Anketi'ne kanlan uzmanlar Nisan ayıran ikinci yarısında yapılan ankette 2006 yılı için büyüme tahminin yüzde 5.2 olarak verirken (yılsonu hedefi yüzde 5), dün yayınlanan ankete göre bu tahmin yüzde 4.7'ye çekildi. Faiz ve dövizdeki son gelişmeler enflasyon üzerinde de belirleyici bir etki yaratacak. Son 4 yıldır kurlarda görülen düşüşün etkisiyle tek basamaklı rakamlara gerileyen enflasyonun tekrar tırmanışa geçmesi bekleniyor.
Kur artışının enflasyon üzerindeki etkisinin Haziran ve Temmuz'da görülmesi bekleniyor. Ancak buradaki soru işareti, kur artışınrn yansımasının enflasyon üzerinde kalıcı etki yaratıp yaratmayacağı. Yüksek faiz artırımıyla enflasyon yükselişine ikili darbe vurulmak isteniyor. Birincisi kur artışını durdurup, fiyati oluşturan maliyetlerdeki yeni yükselişlerin önüne geçmek. İkincisi ise tüketimi dizginleyip talebin yarattığı enflasyonu engellemek. Burada en önemli risk ise ekonomideki çalkantıları fırsat bilen kesimlerin yapacağı yüksek zamlar.
VATAN