Kemal Derinkök,
Necati Kurmel’i devletin ormanlarını yağmalamakla suçluyor. Kurmel
ailesine göre ise Derinkök, bu bölgedeki bütün
arazisini kaybetti ve konuşma hakkı kalmadı.
İstanbul Pendik'te, geçen yıl ilk yarışların yapıldığı
Formula 1 (İstanbul
Park) tesisine doğru yol almak üzere Akfırat beldesine girdiğiniz anda ilk olarak karşınıza,
Hüsamettin Özkan'ın dayısı olarak bilinen Saray Halı'nın sahibi Necati Kurmel'in yaptırdığı "Royal Residence" konakları çıkıyor. Onun hemen yanında, Kuğulu Park evleri,
Fenerbahçe Başkanı Aziz
Yıldırım'ın yaptırdığı Milenyum evleri, Arkeon villaları var. Bazılarının, yazın serinlik kışın sıcaklık sağlaması için Ürgüp'ten getirilen taşlarla yapıldığı bu villa zinciri, Koru villaları, Parkville evleri,
Metro evleri ve daha birçok
site ile sürüyor.
Villalar
Formula 1 tesisinin giriş kapısına kadar dayanmış durumda. Formula 1'in hemen arkasındaki Göçbeyli köyünde 112 villadan oluşan Perpa sitesindeki ki
şiler bu bölgenin hangi düzeyde rağbet görür hale geldiğini açığa çıkarıyor. Eski
bakan Yalım Erez, Formula 1'in Türkiye'ye getirilmesinin öncülerinden İstanbul
Ticaret Odası eski başkanı Mehmet Yıldırım, işadamları
Ayhan Bermek,
Atalay Şahinoğlu,
Abdullah Kiğılı, MHP eski milletvekili
Bozkurt Yaşar Öztürk bu sitedeki villa sahiplerinden bazıları.
Oysa bir ormancının deyimiyle, sadece üç yıl önce buralar öylesine tenha yerlerdi ki, gecenin belli bir saatinden sonra ormancılar bile buralara gelmekten korkardı. Ama, 17
Eylül 2003 günü
Başbakan Recep
Tayyip Erdoğan'ın da katıldığı törenle Formula 1 pistinin temelinin atılması ile burası bir anda değişti. İmara açık yerlerde sözünü ettiğimiz bu villalarla ortaya adeta bir "Formula şehri" çıktı. Şüphesiz buraya kadar her şey normal. Ama perde gerisinde, hiç de normal olmayan çok büyük bir
kavga yaşanıyor. Kayıtlarda halen orman bölgesi olarak geçen Formula 1 çevresindeki tam 26,5 milyon metrekarelik bir alan için birkaç yıldır büyük bir savaş yaşanıyor.
Savaşın taraflarından biri devletin hazinesi, bir diğeri Malatyalı
işadamı Kemal Derinkök, ötekisi ise eski başbakan yardımcısı Hüsamettin Özkan'ın dayısı olarak bilinen Saray Halı'nın sahibi Necati Kurmel.
MİLYAR DOLARA FIRLAYAN ARAZİ FİYATLARI
Kemal Derinkök, burayı anlatırken "Sahip olduğum arazi
Beşiktaş ve Şişli ilçelerinin toplamından daha büyük." sözlerini kullanıyor. Kurmel ailesi, eskiden bu bölgede 11 bin 500 dönüm (11 milyon 500 bin metrekare) arazisi olan Derinkök'ün artık bu arazileri kaybettiğini belirtiyor. Derinkök ise Necati Kurmel'i, devlete ait 7 milyon 661 bin metrekarelik orman alanını ele geçirmekle suçluyor. Derinkök'ün girişimleri ile
Orman İdaresi ve
Hazine, Kurmel aleyhine
davalar açtı; ama gerek Orman İdaresi, gerekse Hazine bu davaları kaybetti. Kurmel, şu anda bu ormanı tel örgüyle çevirmiş durumda ve ormanın
yönetiminden sorumlu kişi Kurmel'in damadı Avukat Ahmet Metin.
Yeni bir 'Formula şehri'nin yükselmekte olduğu bölgede; 26,5 bin dönüm alanın yani 26 milyon 500 bin metrekare arazinin ne demek olduğunu rakamlara dökünce ortaya şöyle bir tablo çıkıyor. Kurmel, üzerine Royal Residence konaklarını yaptığı arsayı metrekaresi 110 dolardan almasına rağmen şu anda aynı yerdeki arsaların metrekare fiyatı 300-400 dolar arası. Yalım Erez ve Mehmet Yıldırım'ın Perpa villalarını yaptığı ve henüz imara açık olmayan Göçbeyli köyünde geçen yıl bir dönüm (bin metrekare) arazinin fiyatı 8 milyar lira iken şimdi 35-40 milyar lira. Bu durumda 26 bin 500 dönüm (26 milyon 500 bin metrekare) arazi şu anda milyar dolarlık rakamlara tekabül ediyor. İleriki yıllarda buraları imara açıldığında çok daha astronomik rakamlara tırmanacağından da hiç kuşku yok. Bir de bin dönüm arazi üzerinde ortalama 200 konak ve villa yapılabileceği düşünülürse, ortaya 50 bini aşan konak ve villa çıkıyor. Bu da 26 milyar dolar civarında bir değere ulaşıyor.
"İstanbul'da artık arazi kalmadı. Şu anda arazi
altından daha kıymetli." Bu sözlerin sahibi, Kemal Derinkök. Belki de bu yüzden olacak; son yıllarda kurulan pek çok üniversite (Koç,
Sabancı, Yeditepe) ve Formula 1 gibi tesisler, orman alanlarına konuşlandırıldı. İstanbul'daki bu arazi kıtlığının bir diğer sonucu, üst gelir gurubuna hitap eden lüks evler yapanların Formula 1 gibi fırsatları değerlendirip bu bölgelere süratle yeni siteler kurması. Nitekim, dönemin başbakanı Bülent Ecevit'in Formula 1 projesine onay verdiği Temmuz 2002 tarihinden itibaren yayılan "Formula 1 Türkiye'ye geliyor" haberleriyle birlikte birçok ünlü işadamının bu bölgeden arazi almaya başladığı biliniyor. Bazıları Formula 1'den önce alınmış olmak üzere bu bölgede arazisi olduğu bilinen bazı kişi ve kurumlar şunlar:
Bedrettin Dalan yönetimindeki İSTEK Vakfı, Ga
ranti Bankası,
İstanbul Ticaret Odası, Taşdan Erez (Yalım Erez'in akrabası), Mehmet Nazif Günal (MNG), Mustafa Özkan,
Arçelik,
Tuncay Özilhan, Nuri Çolakoğlu (Çolakoğlu Metalürji),
Milliyet Pazarlama, Necati Kurmel,
Salih Mesudiyeli (Meksan),
Avni Çelik (Simpaş).
İKİ İŞADAMININ BÜYÜK SAVAŞI
Bölgedeki bu hareketlilik, bir ara
Hürriyet ile sabah
gazeteleri arasında sert bir polemiğe de yol açtı. Formula 1 pistine arazi tahsisine
Ankara'da bazı güçlükler çıkarılınca Hürriyet 8
Ağustos 2003 günü, "
Yağmacıya var, Formula'ya yok" manşetini attı.
Sabah gazetesi dokuz gün sonra, "Manşetin sırrı" başlığıyla verdiği haberde, bir Doğan grubu şirketinin Formula 1 pisti yakınlarında binlerce villa yapmak için iki bin dönüm arazi aldığını öne sürdü. Yine, daha Formula 1 pisti inşaatı yeni başlamışken; "Hüsamettin Özkan'ın dayısı Necati Kurmel buraya 3 bin villa yapacak." gibi söylentileri çıkmaya başlamıştı. İşte bu Formula villaları yarışı, ikisi de 1970'li yıllardan beri iş hayatının içinde olan Kemal Derinkök ile Necati Kurmel'in bölgedeki ormanlık alanlar üzerinde amansız bir kavgaya girişmelerine yol açtı. Doğal olarak bu savaşın üçüncü tarafı Orman İdaresi ve
Maliye Bakanlığı, yani devletin hazinesi.
1944'te Malatya'da doğan Kemal Derinkök, çok ilginç bir hayat hikâyesinin sahibi. Dedesi Hasan Bey, Cumhuriyet'in kurulmasından sonra Malatya'nın ilk belediye başkanı. Malatya'da toplam alanı 40 bin dönüm olan 72 köye sahipmiş. Torun Derinkök liseyi İstanbul'da bitirdikten sonra Ankara
Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi'ne gidiyor. Sınıf arkadaşları
Mehmet Keçeciler, Aydın
Menderes,
Hasan Celal Güzel, İstemihan Talay, Mahir Çayan. Dev-Genç'i kuran Ahmet Ali Arlı da bu
sınıftaydı. Okulu bitiren Derinkök; babadan ve dededen kalma servetle iş hayatına atılıyor. İnşaat ve
gıda şirketleri kuruyor, İstanbul Ekspres gazetesini satın alarak medyaya giriyor. İstanbul Ekspres, 1955'te "Atatürk'ün Selanik'teki evi bombalandı" haberini yayımlayan ve İstanbul'daki azınlıklara yönelik 6-7 Eylül 1955 olaylarını tetikleyen gazete. 1980 öncesinde Milliyet gazetesini satın alma teşebbüsü ile adından söz ettiren Derinkök, "Milliyet'in sahibi Ercüment Karacan ile fiyatta anlaşamadık." diyor; ama iddialara göre Milliyet'in o tarihteki genel yayın yönetmeni
Abdi İpekçi bu
satışa karşı çıktı ve satış gerçekleşmedi.
Derinkök, 1978-79 döneminde Sosyal
Güvenlik Bakanı olarak görev yapan
Hilmi İşgüzar'ın yolsuzluk
suçlamasıyla yargılandığı Yüce Divan'daki davanın sanıklarından biri oldu.
12 Eylül 1980'den sonra açılan bu davada İşgüzar bir numaralı, Derinkök ise 4 numaralı sanıktı. Derinkök'e yöneltilen suçlama, Sosyal Sigortalar Kurumu'na (SSK) bir arsanın yüksek fiyatla alımında; SSK yöneticisi
Hamdi Nuhoğlu'nu azmettirmekti. Derinkök bu davada ceza aldı. 1980'li yıllarda altın ve döviz kaçakçılığı suçlamalarıyla da yargılanan Derinkök, 28
Şubat 1991 tarihli Dünya gazetesinde yayımlanan röportajında şöyle diyor: "Toplam 98 bin dönüm (98 milyon metrekare) arazim var. Devletten sonra en büyük arazi bende.
Kuveyt devletinden daha büyük gayrimenkullerim var.
Emlak Bankası'nın özelini kuracağım." Kendisini tanımlarken, "30 yıllık sanayiciyim, inşaat ve gıda alanında sekiz şirketim var." diyen Derinkök, arazilerinin hangi bölgelerde olduğunu sayarken de
Büyükçekmece, Pendik,
Kartal, Şile ve Üsküdar'ı zikretmekteydi.
Örneğin şu anda Yeditepe Üniversitesi'nin üzerinde kurulu bulunduğu 919 bin metrekare araziyi 15 yıl önce bir milyar lira gibi bir bedelle
Bedrettin Dalan'a vermiş. Büyükçekmece'de Alarko'nun yaptığı
Alkent 2000 evlerinin arazisini veren de o. 1991'de "Devletten sonra en büyük benim" diyen Derinkök'ün sahip olduğunu belirttiği 98 bin dönüm arazinin önemli bir bölümü, şu anda kavgası yapılan Formula 1 pistinin dibindeki Göçbeyli çiftliği. Aslında buranın Derinkök'ün eline geçmesi öncesinde çok ilginç bir hikâyesi var.
Osmanlı döneminden beri (1828) tapu kayıtlarında "Göçbeyli Çiftliği" diye çalılık olarak gözüken bu alanın bir bölümüne 1969'da Ordu'dan 70 aile göç edip yerleşiyor. İstanbul'da Osmanlı'dan beri var olan ve Cumhuriyet'le de süren bu şekilde pek çok
çiftlik olduğu biliniyor. Nitekim Orman Mühendisleri Odası
Marmara Şube Başkanı Gıyasettin Baki'nin verdiği bilgiye göre, İstanbul'un coğrafik yapısının yüzde 48'i devlet ormanı ve bu ormanların yüzde 18'i Osmanlı'dan beri devam eden özel ormanlar. Örneğin, bir bölümüne Formula 1 pistinin inşa edildiği yer de "Karaaliler Çiftliği" olarak geçiyor ve 1794'te dönemin Osmanlı Hazine bakanı tarafından bir vakfa bağlanmış. Derinkök ile Kurmel arasındaki savaşa sahne olan Göçbeyli Çiftliği ile bitişik olan 25 bin dönümlük Karaaliler Çiftliği’nin 2 bin 189 dönümlük kısmı, hükümet tarafından turizm bölgesi ilan edilip, beş kilometrelik Formula 1 pisti ve yan tesislerine tahsis edildi.
Göçbeyli'deki arazinin toplam miktarı ise 23 bin dönüm, yani 23 milyon metrekare. Burası 1940'lı yıllarda, "özel orman" olduğu gerekçesiyle bir
mahkeme kararı ile Niyazi Kutlu isimli bir şahsa geçiyor. Zaman içinde hisseler el değiştiriyor. Sayıları 750'ye kadar ulaşan birçok kişi ve kurum burada arazi sahibi haline geliyor. Kemal Derinkök de burada arazi toplayanlardan ve bir ara 11 bin 500 dönümlük yerin sahibi oluyor. Necati Kurmel, Bedrettin Dalan yönetimindeki İstek Vakfı,
Garanti Bankası, İstanbul Ticaret Odası da bu 23 bin dönümlük alan içinde yer sahibi olanlar.
Meksan Makine Sanayii'nin sahibi Ordulu işadamı Salih Mesudiyeli, bir
demir çelik işi için kendisinden aldığı 200 milyar lira borcunu ödemeyen Kemal Derinkök'ün sahibi olduğu arazinin 9 bin dönümlük kısmına 1993'te icra yoluyla sahip oluyor. Mesudiyeli, bu araziyi 1998'de Aksata Kimya'nın sahibi
Nevzat Türköz'e, 3 trilyon 290 milyar liraya satıyor. Ancak Derinkök'ün iddiasına göre, gerçekte burayı satın alan kişi Necati Kurmel'di. Çünkü Nevzat Türköz, Kurmel'in yakınıydı ve tek başına bu kadar parayı ödeyebilecek gücü yoktu. Derinkök ile Kurmel arasındaki savaş işte bu noktada başlıyor. Bu arada Derinkök, Salih Mesudiyeli'nin imzasını
taklit ederek 25 milyarlık sahte borç senedi düzenlediği suçlamasıyla İstanbul 1. Ağır
Ceza Mahkemesi'nde yargılanıyor ve 1 yıl 8 ay
hapis cezasına çarptırılıyor.
Yargıtay da bu cezayı onaylayınca Derinkök, 13 Şubat 1998 günü cezaevine giriyor. Cezasını bitirip
tahliye olan Derinkök, Kurmel ile savaşına kaldığı yerden devam ediyor. Ankara'daki ilgili kurumlara Kurmel'in devletin ormanlarını yağmaladığı ve kara para akladığı suçlamalarını içeren sayısız
dosya yağdırmaya başlıyor. Orman İdaresi’ni ve Hazine'yi Kurmel aleyhine davalar açmaya sevk ediyor.
Derinkök'ün Ankara'ya, Başbakan Tayyip Erdoğan ve bakanlara gönderdiği son dosyada Kurmel'in devletin 7 milyon 661 bin metrekarelik orman arazisine el koyup 8 milyar dolarlık haksız bir rant elde ettiği iddiası var. Necati Kurmel'in Ballıca çam ormanı (Üçağaç Çiftliği) olarak bilinen bu bölgeye olan ilgisi kızı Setenay Metin'den dolayı. Çünkü kızı, bu Üçağaç Çiftliği'nin vârislerinden. Tıpkı Göçbeyli gibi Formula 1'e bitişik olan bu çiftliğin de benzer bir hikâyesi var. 1940'lı yıllarda mahkeme buranın Ziyaeddin Diler isimli bir kişiye ait olduğuna karar veriyor. Kurmel'in kızı Setenay da işte bu Ziyaeddin Diler'in vârislerinden biri. Kurmel, kızının payına düşen 467 metrekarelik hisse ile yetinmiyor ve öteki vârislerin elindeki 7 milyon 661 bin 71metrekarelik ormanlık alanı 12
Kasım 1990'da 1 milyar 543 milyon liraya alıyor. Böylece sahip olduğu alan 8 milyon 330 metrekareye çıkıyor.
Orman idaresi, buraya özel orman statüsü veren eski
mahkeme kararının yanlış olduğunu belirtip Kurmel aleyhine 1994'te dava açıyor, bu tapuların iptalini istiyor. Bu sürede Kurmel ailesinin bu ormana girmesi kısıtlanıyor. Pendik Adliyesi'ndeki davalar 1999'a kadar devam ediyor. Pendik
Asliye Hukuk Mahkemesi, Kurmel lehine karar veriyor ve Yargıtay'ın bu işlere bakan 20.
Hukuk Dairesi kararı onaylıyor.
SON SÖZÜ YARGITAY SÖYLEYECEK
2000 yılında bu sefer Hazine Kurmel aleyhine dava açıyor. Pendik Asliye Hukuk Mahkemesi, yine Kurmel lehine karar veriyor ve şu anda bu dosya Yargıtay aşamasında. Hazine'ye göre, orman olsun, olmasın bu gibi yerler devletin mülkü, dolayısıyla buraya özel orman statüsü verilirken hata yapılmış.
Peki, bu kadar devasa orman alanları ve arazinin sahibi haline gelen Necati Kurmel kim?
Kayserili ve Çerkez kökenli olan Necati Kurmel'in yükselişi, 1970'li yılların ortalarında güç duruma düşen Saray
halı şirketini ele geçirip tamamına sahip olmasıyla başlıyor. Kurmel Saray Halı'nın tamamına sahip olunca, o yıllarda Bedrettin Dalan da bir süreliğine Saray Halı'nın yönetim kurulu üyeliğini yapıyor. Kayseri'nin Develi ilçesinden olan Kurmel, kamuoyunda eski başbakan yardımcısı Hüsamettin Özkan'ın dayısı olarak biliniyor. Oysa Kurmel, Özkan'ın dayısı değil. Hüsamettin Özkan'ın ablası, Necati Kurmel'in abisi Mustafa Kurmel ile evli.
Kurmel'in Saray halı dışında Kayseri Develi'de
krom madeni üreten bir işletmesi var.
Adana Kozan'da da madenleri olan Kurmel; aynı zamanda Adana'daki beş yıldızlı
Seyhan Otel'in ve Side'deki beş yıldızlı Saray otellerinin sahibi. Halıcılık alanında
rekabet gücünü kaybedince hayvancılık sektörüne yönelip Kayseri Develi'de 13 bin büyük hayvandan olaşan dev bir çiftlik kuran Kurmel, Royal
Turizm ile de villa ve konak yapımına girmiş oldu. 16 Temmuz 2006 tarihli ekonomist dergisinin haberine göre Kurmel; elektrik santralleri ile de ilgileniyor. Haberde,
Esenyurt eski belediye başkanı
Gürbüz Çapan ve kardeşlerinin Amerikalılarla birlikte Esenyurt'ta kurdukları
doğalgaz elektrik santralındaki Çapan ailesinin hisselerini Kurmel almayı düşünüyor.
Kurmel ailesi, Ballıca ormanındaki 8 milyon 330 metrekare yer dışında sadece Göçbeyli'deki 1200 dönümlük yere sahip olduğunu belirtiyor. Ancak, konuştuğumuz bir ormancı, "Kâğıt üzerinde olmasa bile Göçbeyli Çiftliği’nin 16 bin dönümü şu anda Kurmel'e ait" diyor. Nitekim Kurmel, bir ilkokul yaptıracak kadar bu köyle ilgileniyor. Üstelik, şu anda Royal Turizm adını taşıyan Kurmel'in bu arazilere sahip şirketinin ilk ismi Göçbeyli Emlak ve Ormancılık.
İstek Vakfı,
Garanti Bankası, İstanbul Ticaret Odası gibi kurumların 3 bin 15 dönümlük yerleri çıkarıldığında Göçbeyli'de Derinkök ile Kurmel arasındaki savaşa sahne olan arazinin miktarı 18 milyon 884 bin 500 metrekare. Ballıca ormanındaki 7 milyon 661 bin metrekarelik tartışmalı alan da dahil edildiğinde; bu rakam 26,5 milyon metrekareye çıkıyor. Elinde tapular olmamasına rağmen Göçbeyli'deki yerlerin sahipliğini iddia eden Derinkök'e göre, halen Kurmel'in elinde olan Formula 1'in hemen bitişiğindeki 7 bin 861 metrekarelik orman; Kurmel'den geri alınmalı ve milli park haline getirilip bütün İstanbulluların kullanımına sunulmalı. Bakalım bu konuda Yargıtay'ın son sözü ne olacak?
SAHTE OSMANLI TAPUSU NASIL YAPILIR?
Başbakan Tayip Erdoğan'ın İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı olduğu dönemde, yazdığı "Ormanın Kara Kitabı" Erdoğan'ın önsözüyle belediye tarafından basılan dönemin
İstanbul Üniversitesi Orman Fakültesi Öğretim Üyesi Profesör
Ertuğrul Acun, "Ben 1954'te İstanbul'a geldiğimde İstanbul'un nüfusu bir milyon civarındaydı. Orman yağması kentleşme ile başladı." diyor. Beykoz'da özel ormanda iki bin villa yapıldığını belirten Prof. Acun, bazı kişilerin Osmanlı dönemine ait sahte tapular üreterek pek çok orman bölgesine sahip olduklarını belirtiyor. Acun, bu sahte tapuların nasıl yapıldığı hakkında ilginç bir örnek veriyor. Buna göre, sobaya konulan odunun damlayan zifti
mürekkep olarak kullanılıp el yazısı ile Osmanlı tapuları üretildi. Bu türden sahte tapulara ilişkin mahkemelerde çeşitli davalar bulunduğunu belirten Acun, "
Hâkim bakıyor ki hakiki tapu gibi. Bilirkişi gelip burası orman alanı değil dedi mi, bu tapu sahibi kişi oranın sahibi oluyor. Mahkeme kararlarıyla pek çok orman böyle elden çıkıyor." diyor.
Son günlerde bir
jandarma komutanına ev verilmesi karşılığında hakkında yapılan soruşturmanın örtbas edildiği öne sürülen
Kemer Country hakkında da bilgi veren Prof. Acun, "Devletin ormanını yağma etmenin en güzel yolu tahsis.
Golf sahası, turizm amaçlı tahsis yapılıyor. Ondan sonra villalar başlıyor. Üstelik önce 49 yıllığına yapılıyor bu tahsis, ikinci uzatma ile bu 99 yıla çıkıyor." Acun, "2,5 milyar dolar gelir elde ederiz" gerekçesiyl
e devletin ormanlarına 100 yeni
golf sahası açılması girişimleri olduğunu belirterek; "Ne Türkiye'nin bu kadar golf sahasına ihtiyacı var, ne de bu kadar gelir elde etmek mümkün. Maksat, Kemer Country gibi yeni tesisler yapmak. Madem bu kadar kârlı, kendi özel ormanında golf sahası açan kimseyi hiç gördünüz mü?" sorusunu ortaya atıyor.
Faruk Mercan - Ercan Gün /
Aksiyon