'Güneydoğu'nun fabrikaya ihtiyacı yok'

Kültür ve Turizm Bakanı Günay:-''Doğu'yu, Güneydoğu'yu kalkındırmak için benim fabrikaya ihtiyacım yok. Özellikle Güneydoğu'yu kalkındırmak için fabrikaya ihtiyacım yok.'' dedi.

'Güneydoğu'nun fabrikaya ihtiyacı yok'

Kültür ve Turizm Bakanı Ertuğrul Günay, Doğu ve Güneydoğu Anadolu'nun çok büyük bir turizm potansiyeline sahip olduğunu belirterek, ''Doğu'yu, Güneydoğu'yu kalkındırmak için benim fabrikaya ihtiyacım yok. Özellikle Güneydoğu'yu kalkındırmak için fabrikaya ihtiyacım yok. Turizmin öyle bir potansiyeli, öyle bir bereketi var, öyle bir şansı var ki'' dedi. Günay, TBMM Plan ve Bütçe Komisyonunda, bakanlığının 2012 yılı bütçesi üzerinde milletvekillerinin eleştiri ve sorularını yanıtladı. Günay, sorularla birlikte 25 civarında milletvekilinin komisyonda söz aldığını, muhalefetten konuşan milletvekillerinin dahi hakkı teslim ederek konuştuklarını söyledi. Bir milletvekili tarafından 30 yıl önce kendisi tarafından Kültür Bakanlığı bütçesi konusunda yaptığı konuşmayı makale olarak okuduğunu ifade eden Günay, ''O makaleyi önünüze koyup bakarsanız, ben o gün ne söylediysem, bugün de onları yapmaya çalışıyorum. Türkiye'nin derin bir tarihi, derin bir kültürü olduğuna inanıyorum'' diye konuştu. Türkiye'nin Asya köklerinden gelen yüzü Batı'ya çevrili bir geçmişi ve geleceği olduğuna inandığını dile getiren Günay, bunları ''ebru ahengi'' içinde bir arada bulundurarak, bir yere varılabileceğini ifade etti. Günay, ''Bir Bakanlık bütçesi içinde Bakan'a çok ağır şeyler söylemek mümkündür. Gazete haberlerinden yola çıkarak, çok doğru olmayan şeyler, siyasi ön yargılarla, siyasi bağnazlıkla bazı şeyler söylemek mümkündür. Ama siyasette galiba geride kalan da budur. 30 yıl önce söyledikleriniz bugün hala güzel bir söz olarak, bir makale olarak okunabiliyorsa, bir Meclis toplantısında, sanıyorum ki bir siyasetçinin alabileceği armağan da budur'' dedi. -''İdeolojik tartışmaların üzerimizde bıraktığı tortular var''- Kültürün, yaşamın bütünü olduğunu belirten Ertuğrul Günay, operanın, balenin, tiyatronun kültürün sadece bir alanı olduğunu, güzel sanatlar kısmını oluşturduğunu söyledi. Kültür ve Turizm Bakanı Günay, 2007 yılında göreve başladığında Bakanlığın kültür kanadını ''bir kanaat bakanlığı'' olarak ifade etmeye çalıştıklarını belirterek, toplumda iyimser düşünceleri, karşılıklı hoşgörüyü oluşturmayı da görevleri olarak aldığını, böyle yapmaya da çalıştığını kaydetti. ''Ama elbette geçmişten gelen ön yargılarımız var. Siyasi kutuplaşmalarımız, alışkanlıklarımız var. Hepimizin eğitimi, öğretimi, geçmişten gelen ideolojik birtakım tartışmaların, üzerimizde bıraktığı tortular var'' diyen Günay, herkesi bu anlayışta buluşturmanın mümkün olmadığını, ancak geride kalan 4 yılı aşkın süre içinde bir hayli mesafe alındığının komisyon çalışmalarında dahi görüldüğünü, eleştirilerin bile hoşgörü içinde yapıldığını söyledi. Türkiye'nin tarihinin çok eskilere dayandığını vurgulayan Günay, ''Denizli horozunu biz zannediyoruz ki Türkler gelirken atla bir yerlerden getirdiler ve bu bizim göçerlerimizin, yörüklerimizin bir simgesidir. Biz Laodikya kazılarında bugün Denizli'de kullanılan horoz simgesinin 2 bin 500 yıl önceki aynısını gördük. 2 bin 500 yıl önceki yazıtlarda var. Demek ki bu gelenek yok olmamış, kaybolmamış'' diye konuştu. Günay, Beyşehir'deki Eflatun Anıtı'nda bulunan figürlerde semazen kıyafetleri ve semaya duran insanların el hareketlerinin görüldüğünü dile getirerek, semayla Eflatun Pınarı'ndaki anıt arasında 3 bin 500 yıl olduğunu, buna karşın ortak kültürün nesilden nesile aktarıldığı için bu figürlerin görüldüğünü kaydetti. Anadolu'da birlik içinde yüzyıllarca yaşandığını anlatan Günay, Kültür ve Turizm Bakanlığı olarak kültürü, sanatı geliştirmeye çalışırken Anadolu topraklarındaki renkleri yaşatmak için çaba gösterdiklerini söyledi. Günay, ''Mem-u Zin'' adlı yapıtın Bakanlık tarafından Arkeoloji Müzesi Osman Hamdi Bey Kütüphanesinde bulunan bir nüshadan yayımlandığını aktararak, ''Eksiği var mı, fazlası var mı, orada Arkeoloji Müzesinin kütüphanesinde'' dedi. -''Ülkemizde barış olsun''- Aşık Veysel, Yunus Emre, Mevlana, Hacı Bayram Veli, Hacı Bektaş-ı Veli gibi isimlerin Anadolu'da kardeşliğin simgesi olduklarını vurgulayan Günay, çok büyük bir kültürden gelindiğini söyledi. Günay, şöyle devam etti: ''Ama bizim bu 1960'dan, 70'den sonra idrakımız bir miktar fazla herc-ü merce uğradı. İdrakımıza deli gömlekleri giydirildi, bize uymayan kalıplar... Halkçı, adaletçi, insancıl, eşitlik dediğimiz zaman biz buluşuruz. Ama solcu, sağcı dediğimiz zaman kafamızda başka imajlar yaratılıyor ve ayrışıyoruz. Bu ideolojik kalıplar kafamıza giydirilmiş ve biz tartışabileceğimiz, birbirimizi anlayabileceğimiz birçok noktada birbirimizden uzaklaştırılmışız. Şimdi biz Kültür ve Turizm Bakanlığı olarak birincisi kendi rutin alanımızda çalışıyoruz, ikincisi Anadolu'da renkler solmasın, Anadolu'da kardeşlik olsun, barış olsun, bir yere çıkacaksak buradan çıkacağız. Bunu anlatmaya çalışıyoruz. Ben araba kullanmaya başladığımdan beri Türkiye'yi gezmeye çalışan arkadaşlarınızdan birisiyim. Hala da geziyorum, hala görmediğim yerler var. Hala gördüğüm zaman 'Allah'ım, bu benim ülkemde mi, bu nasıl bir güzellik, bu nasıl bir şey' dediğim olaylar var. Şuna çok inanıyorum. Ülkemizde barış, kardeşlik olsun, biz 'terör' diyelim, siz 'şiddet' deyin, kim ne derse desin, ama bu olaylar olmasın. Türkiye, esenliğin, barışın, kardeşliğin hakim olduğu bir ülke haline gelsin. Doğu'yu, Güneydoğu'yu kalkındırmak için benim fabrikaya ihtiyacım yok. Özellikle Güneydoğu'yu kalkındırmak için fabrikaya ihtiyacım yok. Turizmin öyle bir potansiyeli, öyle bir bereketi var, öyle bir şansı var ki... Gaziantep'ten başlayarak, Hatay'dan başlayarak Şanlıurfa'da, Mardin'de, Diyarbakır'da, Van'a kadar çıkın, Kars'a kadar çıkın, Ağrı'ya çıkın, Tatvan'a geçin, Erciş'in, Ahlat'ın Selçuklu mezarlıklarına kadar, Siirt'te, Bitlis'te inanılmaz bir potansiyel var. Ama barışa, kardeşliğe, dostluğa, birbirimizi anlamaya ihtiyacımız var. Mesaimizin önemli bir bölümünü de biz buna vermeye çalışıyoruz.'' Günay, turizmi çeşitlendirmeyi amaçladıklarını, bunun temel şartının da hoşgörü, Türkiye'deki bütün inançlar, etnik kümeler arasında kardeşlik, anlayış ve empati duygusunu geliştirmek olduğunu söyledi. AA
<< Önceki Haber 'Güneydoğu'nun fabrikaya ihtiyacı yok' Sonraki Haber >>

Haber Etiketleri:
ÖNE ÇIKAN HABERLER