'Herhangi bir partiden teklif gelmedi'

Merkez Bankası Başkanı Durmuş Yılmaz, siyasi partilerden kendisine herhangi bir teklif gelmediğini ve bu konuda kimseyle de görüşmediğini belirterek, ''Dün neysem, bugün de oyum'' dedi.

'Herhangi bir partiden teklif gelmedi'

Türkiye İnşaat Sanayicileri İşveren Sendikası'nın (İNTES) Sheraton Otel'de düzenlediği geleneksel aylık yemekli toplantıya konuk olan Merkez Bankası Başkanı Durmuş Yılmaz, ekonomiyle ilgili değerlendirmelerde bulundu ve konukların sorularını yanıtladı. Yaş haddinden emeklilikle ilgili bir soruya yanıt verirken 23 Mart 2011'de 64 yaşını bitirip 65'inden gün alacağını belirten Durmuş, bir gazetecinin ''Emekli olmanız için 65 yaşına girmeniz mi, yoksa 65 yaşını bitirmeniz mi gerekiyor'' sorusuna da ''Arkadaşlar sürem doluyor. Bu benim idaremle olacak bir şey değil'' karşılığını verdi. Yılmaz, toplantıdan ayrılırken, gazetecilerin, siyasi partilerden kendisine herhangi bir teklif gelip gelmediğine ilişkin sorusuna yanıt verirken ise ''Bana herhangi bir teklif gelmedi. Kimseyle görüşmedim. Ben dün neysem bugün de oyum'' diye konuştu. Durmuş Yılmaz, İNTES Başkanı Şükrü Koçoğlu'nun kendisinden önce yaptığı konuşmada, TÜİK'in rakamlarına güvenmediğini, ancak Merkez Bankası'nın verilerine sonuna kadar güvendiğini söylemesine değinerek ''Eğer saygıda kusur sayılmazsa, affınıza sığınarak bu konuda bir iki şey söylemek istiyorum'' diyerek bu değerlendirmeye ilişkin görüşlerini dile getirdi. Rakamların ülkelerin namusları olduğunu belirten Durmuş, rakam oluşturma, bilgi toplama yöntemleri kamuoyuyla tartışılıp üzerinde mutabık kalındıktan sonra, toplanan bilgilerin doğruluğuna güvenmenin herkesin boynunun borcu olduğunu kaydetti. Durmuş ''Yoksa bunun bedelini çok ağır öderiz'' dedi. -''RAKAMLAR, NAMUSUMUZ''- Önümüzde bir Arjantin örneğinin bulunduğunu, Arjantin'in uluslararası piyasalardan borçlandığını hatırlatan Merkez Bankası Başkanı Durmuş, şöyle devam etti: ''Bunlardan bir kısmı kendi ülkesindeki enflasyona endeksliydi. Enflasyonla ilgili rakamlarla oynandığı konusunda uluslararası piyasalarda endişeler ortaya çıktı. Hatta oradaki yöneticiler bunu da inkar etmediler. Bunun sonucunda Arjantin'e uluslararası piyasalar kapatıldı. O nedenle ne yapalım edelim, metodolojiyi eleştirelim. Daha doğrusunu bulmaya çalışalım. Ancak mutabık kaldığımız, eksikler de olsa, eldeki yöntemlere göre ortaya konuların rakamların doğruluğunu kabul edelim ve en iyisini yapmaya gayret edelim diyorum. Çünkü bu bizim namusumuz. Bu olmadan hiçbir şey olmaz. Dolayısıyla biz de TÜİK'in rakamlarına göre hareket ediyoruz. Kararlarımızı ona göre alıyoruz.'' İNTES Başkanı Koçoğlu'nun, konuşmasında kendisine yönelttiği ''Tasarruf mu, yoksa tüketim mi daha iyi?'' sorusuna da yanıt veren Yılmaz, bunun aslında felsefi bir konu olduğunu, ne tasarrufun ne de tüketimin kendi içinde iyi veya kötü olduğunu anlattı. Durmuş, iyi olanın, ekonominin kaynaklarını rasyonel, doğru ve optimum şekilde kullanarak işsize iş, aşsıza aş bularak, içinde bulunulan durumdan biraz daha ileriye götürecek tedbirleri almak olduğunu bildirdi. Durmuş şunları kaydetti: ''Bizim bir atasözümüz var. (Ayağımızı yorganımıza göre uzatmak.) Şu anda dünyanın başına bela olan finansal sektörde başlayıp sonra emek sektörüne yansıyan krizin bir nedeni de aşırı borçlanma ve aşırı tüketme. Her şeyin aşırısı kötü olduğu gibi bu işin de aşırısı kötü idi. Ayağımızı yorganımıza göre uzatalım. Ancak şunun da farkına varalım. Eğer hep ayağımızı yorganımıza göre uzatırsak yorgan değişmediği sürece bacaklarımız büzülür, büyüyemeyiz. Hep deforme oluruz. Arada ayağımızı yorganın dışına çıkarılım da yorganın küçük olduğunun farkına varalım. Yorganı nasıl büyütürüze kafa yoralım.'' Merkez Bankası Başkanı Durmuş Yılmaz, bugün itibarıyla bakıldığında yüzde 8'in üstünde yüzde 9'lara yakın bir büyümenin söz konusu olduğuna dikkat çekerek, ''2010 yılı son çeyreği de açıklandığında göreceğiz ki Türkiye'de büyüme yüzde 8'lerin üzerinde bir rakam olarak ortaya çıkacak'' dedi. Türkiye İnşaat Sanayicileri İşveren Sendikasının (İNTES) Sheraton Otel'de düzenlediği aylık geleneksel yemekli toplantısının konuğu olan Yılmaz, Türkiye ekonomisinin son durumuna ilişkin değerlendirmede bulunurken, büyüme konusuna değindi. Yılmaz, ''Büyüme itibariyle baktığımızda yüzde 8'in üstünde yüzde 9'lara yakın bir büyüme söz konusu ülkemizde. Mart ayının ilk haftalarında, 2010 yılı son çeyreği de açıklandığında göreceğiz ki Türkiye'de büyüme yüzde 8'lerin üzerinde bir rakam olarak ortaya çıkacak'' dedi. Büyümenin motorunun ise iç talep olduğunu belirten Yılmaz, yüksek büyümenin iç talebin itmesiyle ve özellikle özel kesim tüketim talebinden kaynaklandığını anlattı. Yatırım talebinde de artışlar bulunduğuna işaret eden Yılmaz, ancak dış talebin halen zayıf olduğunu bildirdi. İç ve dış talepte gözle görülür, elle tutulur bir ayrışmanın söz konusu olduğunu belirten Yılmaz, ekonomik kararlar alırken, para politikası uygulamalarını ortaya koyarken ekonominin dinamiklerine dikkatlice baktıklarını anlattı. 2009 yılının ağustos ayından bu tarafa Merkez Bankası olarak aşağı yukarı 20 milyar dolara yakın döviz alımı gerçekleştirdiklerini belirten Yılmaz, uluslararası piyasalardaki döviz arzına paralel olarak da alacakları döviz miktarını artırıp azaltıklarını, kurun seviyesine ilişkin herhangi bir öngörüleri bulunmadığını ancak döviz rezervlerini güçlendirmek gibi bir hedefleri bulunduğunu kaydetti. Yılmaz TL'nin değerine ilişkin de şunları söyledi: ''Ocak 2009 tarihinden bugüne kadar geçen zamanda 2 yıldan biraz fazla bir dönem var. Burada TL'yi bize benzer ülkelerle kıyasladığımızda, cüzi miktarda da olsa TL, iki yıllık dönemde, toplamda değer kaybetmiş. Bu periyodu biraz daralttığımızda Ocak 2010'dan bu tarafa baktığımızda, bir yıllık döneme baktığımızda TL'nin değer kaybı biraz daha fazla. Mart 2009'dan yani uluslararası piyasalarda likidite sıkıntısının had safhaya ulaştığı dönemden bu tarafa Kasım 2010'a kadar, yani bu sene bir takım tedbirler aldığımız tarihe kadar baktığımızda, TL'de gördüğünüz gibi bir değerlenme söz konusu. Bu hayatın gerçeği. Bu dönemi aldığımızda evet TL değerlenmiş. Ama son aldığımız tedbirlere, kasım ayında ortaya koyduğumuz tedbirlerin sonucunda bugün geldiğimiz noktaya baktığımızda, TL en fazla değer kaybeden paralardan bir tanesi.'' -''FİYAT İSTİKRARI BİR TOPLUMUN OLMAZSA OLMAZI''- Fiyat istikrarının bir toplumun olmazsa olmazı olduğuna işaret eden Yılmaz, bugün Avrupa'da fiyat istikrarı bulunduğunu ancak orada da resesyon korkusunun var olduğunu bildirdi. Resesyon ve enflasyon korkusunun arkasında yatanın ise mali disiplinsizlik olduğuna vurgu yapan Yılmaz, ''Mali disiplin bir kitabın cildi gibi düşünün. Eğer kitabın cildi sağlamsa, yapraklar yerinde duruyorsa her şey düzgündür. Ama mali disiplin yok ise toplumun omurgası yerinden oynamıştır. Toplumun düzeni bozulmuştur'' dedi. Osmanlı İmparatorluğu'nun başına gelenin de bu olduğunu belirten Yılmaz, bu konuda diğer ülkelerden de birçok örnek bulanabileceğine vurgu yaptı. Mali disipline uyulmadığı için sarayın altın kap kacağının darphaneye götürülerek sikkeye dönüştürüldüğün belirten Yılmaz, ancak mali disiplinsizlikten kurtulmanın o kadar kolay olmadığın söyledi. Enflasyonun son derece önemli bir konu olduğunu ve Merkez Bankasının da görevini yapmaya çalıştığını belirten Yılmaz, şunları kaydetti: ''Eğer enflasyonu düşürebiliyorsanız, enflasyonu yatırımcının, sanayicinin, işadamının karar almasında göz ardı etmesini sağladıysanız. O zaman faiz oranları da aşağıya geliyor. Kaynak maliyetleri de düşüyor. Bugün geldiğimiz noktada fiyat istikrarı sağladığımızı söyleyemeyiz. Türkiye bugün düşen enflasyon ortamında. Henüz fiyat istikrarına gideceğimiz epey yol var. Bugün bildiğiniz gibi manşet enflasyon yüzde 6,4, hedef yüzde 6,5 idi. Bunun alt bileşenlerine baktığımızda bunun önemli bir kısmı özellikle sepetin içinde ağırlığı yüzde 28'lere varan gıda kalemlerinden geliyor. Gıda kalemlerinin içinde de işlenmiş ve işlenmemiş gıdalar, alkollü içecekler vesaire var. Dolayısıyla para politikasının bire bir doğrudan doğruya etki alanında olmayan bu mallar, kalemler çok inişli çıkışlı ve bunun volatiresi son derece yüksek. Bu da eğer dikkatli olmazsak enflasyonla mücadelenin maliyetini artırabilir. Manşet enflasyonun yüzde 9'lara çıktığı dönemde bunun toplamının yüzde 5'den biraz fazlası tamamen gıdadan geliyordu. Ve bunun içinde de özellikle kırmızı et ve yaş sebze meyve var idi. Aradan iki ay, üç ay geçti şimdi iş tersine döndü. Havalar iyi gitti. Don olmadı. Selle karşılaşmadık. Dolayısıyla sebze fiyatlarında bir düzeltmeyle karşılaştık. Ama yarın ne olacağını bilmiyoruz bu havalar böyle giderse acaba nisanda, martın sonuna geldiğimizde don olur, yazın meyve üretimiyle ilgili bir sorunla karşılaşırsak yine bu dalgalanacak. O nedenle enflasyonun bir bölümü yapısal bir sorun. Yaş sebze ve meyvenin yüzde 24'ü yolda kayboluyor, eriyor, bozuluyor. Bu bir yapısal sorun. Temel enflasyon göstergeleri bizim beklentilerimiz doğrultusunda gelişiyor. Çekirdek enflasyon yüzde 2,5 -3 civarında. Hedefin oldukça altında. Önümüzdeki dönem baz etkisi nedeniyle enflasyonun bir miktar daha düşeceğini ama ondan sonra tekrar yükselişe geçeceğini dolayısıyla Merkez Bankasının hedefle uyumlu para politikası uygulayacağını sizlere söyleyelim.'' Türkiye'de istihdam da iyileşmenin devam etmekle birlikte işsizlik oranlarının bir müddet daha kriz öncesine kıyasla yüksek seviyelerde seyredeceğini belirten Yılmaz, krizle birlikte ortaya çıkan kredi piyasalarındaki daralmanın bugün geldiği nokta nedir diye bakıldığında küresel kredi piyasalarında yılın 3. çeyreği itibariyle durağan seyrin devam ettiğini ifade etti. Bankacılık sektörüne ilişkin problemlerin henüz tam olarak giderilememiş olması ve zayıf seyreden kredi talebinin gelişmiş ekonomilerde kredi hacminde istikrarlı bir artış yaşanmasını engellediğine vurgu yapan Yılmaz, ''Türkiye'de ise finansal sektörün güçlü yapısı nedeniyle kredi hacminde yüksek artışlar yaşanmaktadır. Bizim ülkemizde, biz artık kredi genişlemesinden bir bakıma rahatsız olabilecek noktaya gelmiş durumdayız. Ama ABD de ve özellikle AB'de ise artık daralan kredi piyasasındaki olumsuzluklar henüz giderilememiştir'' diye konuştu. Yılmaz yaptığı ekonomik değerlendirmede ise Merkez Bankasının temel amacının fiyat istikrarını sağlamak ve korumak olduğunu, bununla birlikte finansal sistemde istikrarı sağlayıcı tedbirler almanın da Merkez Bankasının temel görevleri arasında bulunduğunu söyledi. Mevcut konjoktürde ekonomide gözlemekte oldukları iç ve dış talebin büyüme hızlarındaki ayrışma ve hızlı kredi genişlemesinin cari açığı artırdığını ifade eden Yılmaz, buna ilave olarak Avrupa ve ABD ekonomilerindeki son gelişmeler ve alınan kararların, küresel ölçekte parasal genişlemeye yol açarak cari açığın orta vadeli programdaki öngörüleri aşma ihtimalini gündeme getirdiğini bildirdi. AA
<< Önceki Haber 'Herhangi bir partiden teklif gelmedi' Sonraki Haber >>

Haber Etiketleri:
ÖNE ÇIKAN HABERLER