Hisarcıklıoğlu,
Karadeniz Teknik Üniversitesi'nde, ''Dünyadaki
Ekonomik Kriz ve Türkiye'ye Etkileri'' konulu bir sunum yaptı.
Sunumda,
Uluslararası Para Fonu (IMF) ve AB'ye herkesin kızdığını, ancak
ülkenin de oraya mahkum edildiğini kaydeden Hisarcıklıoğlu, ''Olmaz böyle bir şey. Ülkeyi borç almaktan, emir almaktan kurtarmak lazım,
hedefimiz bu'' dedi.
Türkiye'de, güçlü ekonomi ve kaliteli
demokrasi olmak üzere iki güçlü çıpa olması gerektiğine, bu ikisinin birbirinden ayrılamayacağına dikkati çeken Hisarcıklıoğlu, ekonomi güçlendiğinde demokrasinin kalitesinin artacağını, demokrasinin kalitesi arttığında ekonominin güçleneceğini söyledi.
Kendisinin,
kayıt dışında sadece iş adamlarının yer aldığını sandığını, daha sonra baktığında hesabını verebilecek kişi sayısının çok az olduğunu gördüğünü belirten Hisarcıklıoğlu, Türkiye'de muhasebe defterleri korkmadan denetlenebilecek kaç kişi bulunduğunu, tapuda muamele yapmış bir kişinin de hesabını verip veremeyeceğini sordu.
Hiç kimsenin
hesap veremediğini, hesap veremeyenin de hesap soramayacağını, bu durumda da kaliteli demokrasi olmayacağını ifade eden Hisarcıklıoğlu, ''Kaliteli demokrasiye geçilmek isteniyorsa öncelikle hesap vermek gerekir, hesap sormak gerekir. Kaliteli demokrasinin yolu budur'' diye konuştu.
Bunun da
kayıt dışı ekonominin yok edilmesine bağlı olduğuna, bu durumun yapısal bir sorun olduğuna işaret eden Hisarcıklıoğlu, bu durumla ilgili yapılması gereklerin bulunduğunu, öncelikle mevzuatın basit ve anlaşılır olması gerektiğini bildirdi.
Hisarcıklıoğlu, şöyle devam etti:
''Artık her bireyin hesap sorması lazım. Bunun yolu da kayıtlı ekonomiden geçiyor.
Anayasa ve
siyasi partiler yasasının hızla değişmesi lazım. Kavga ederek anayasa değişmez, uzlaşarak değişebilir. Hedef süper ligde oynamak ise mevcut anayasadaki prangaları sökmek lazım. Bugün Türkiye'de
kalkınma, gelişme, zenginlik
girişimcilerle olacak. Siyasi partiler yasasını değiştirerek, halka
hizmet edecek hale getirmek lazım. Türkiye'de bunları yapabilirsek, müthiş fırsatların olduğu bir döneme girmiş olacağız.''
CARİ AÇIK PROBLEM
Hisarcıklıoğlu, ''Cari açığın finansmanı problem, cari açığın finansmanını yapamadığımız zaman Türkiye'de
kriz olur'' diye konuştu.
Türkiye'de reel sektörün
yurtdışı borçlanmasının yüksek olduğunu ve artmaya devam ettiğini, ancak uzun vadeli borçlanma sayesinde riskin azaldığını söyleyen Hisarcıklıoğlu, özel sektörün borçları hakkında bilgi verirken, mali sektörün 2003 yılında 14 milyar dolar olan borcunun 2008 yılının ilk sekiz ayında 66 milyar dolar, reel sektörün 2003 yılında 35 milyar dolar olan borcunun bu yıl
ocak-ağustos döneminde 125 milyar dolar olmak üzere 2003 yılında 49 milyar dolar olan toplam borcun, bu yılın ilk sekiz ayında 191 milyar dolar olduğunu kaydetti.
Özel sektörün dış borç ödemelerine bakıldığında ise (anapara
faiz) 2009 yılında 47 milyar dolar, 2010'da 24 milyar dolar, 2011'de 22 milyar dolar olacağını söyleyen Hisarcıklıoğlu, Türkiye'nin bu durumda 47 milyar dolarlık döviz açığı verdiğini, bunun 47 milyar dolar bulunması gerektiği anlamına geldiğini belirtti.
Yükselen cari açıkta finansmanın kalitesinin bozulduğunu, cari dengenin 2007 yılında 38 milyar dolar iken bu yılın ilk sekiz ayında 47 milyar dolara çıktığını söyleyen Hisarcıklıoğlu, gelen kaynaklara bakıldığında ise doğrudan
yabancı sermaye rakamının 2007'de 22 milyar dolar iken bu yılın ilk sekiz ayında 17 milyar dolara gerilediğini, portföy yatırımlarının ise 2007'de 3 milyar dolar iken bu yıl ocak-ağustos döneminde 5 milyar dolar açık verdiğini bildirdi. Hisarcıklıoğlu, bankaların aldığı
kredilerin ise 2007'de 6 milyar dolar iken 2008 yılı ocak-ağustos döneminde 7 milyar dolar, reel sektörün aldığı kredilerin ise 2007'de 26 milyar dolardan bu yılın ilk sekiz ayında 31 milyar dolara çıktığını belirtti.
KÜRESEL KRİZİN TÜRKİYE'YE ETKİLERİ
Hisarcıklıoğlu, küresel krizin Türkiye'ye etkilerine bakıldığında ise ilk etkisinin finansmanda (cari açığa, mali ve reel sektörün yurt içindeki kredi akışına, yatırım ve ticarete etkisini),
dış ticaret konusunda ise ihracat pazarlarının daralması ve enerji, emtia faturasının azalması, kamu maliyesi alanında ise azalacak
vergi gelirleri, artacak faiz gelirleri olduğunu söyledi.
Türkiye'de riski azaltan faktörlere bakıldığında ise 2001'den farklı olarak kamu maliyesinin çok daha iyi durumda olduğunu, bu konuda mali disiplinin korunması gerektiğini bildiren Hisarcıklıoğlu, bankacılık sisteminin de çok daha güçlü olduğunu, sistemde 1990'ların hatalarının tekrarlanmaması gerektiğini kaydetti.
Türkiye'nin mali sisteminin, denetim ve gözetiminin güçlendirilmiş olduğunu ifade eden Hisarcıklıoğlu, bu noktada BBDK, SPK,
Merkez Bankası'nın kurumsal yapılarının ve saygınlıklarının çok önemli olduğuna işaret etti.
Türkiye'nin küresel kriz ortamına
büyüme temposunun düştüğü, dış açık ve özel sektörün dış borçlanmasının arttığı bir ortamda girdiğini vurgulayan Hisarcıklıoğlu, Türkiye'nin
Avrupa ve ABD'den farklı olarak krize karşı tecrübesi bulunduğunu, çünkü Türkiye'nin bunun benzerini 2001'de gördüğünü söyledi.
Hisarcıklıoğlu, ''Ama ABD'dekine benzer şekilde gelirinden çok harcama eğilimi bizde de mevcut'' dedi.
Türkiye'nin avantajlarına değinen Hisarcıklıoğlu, Türkiye'nin, Çin ve Avrupa'yı birleştirecek
İpek Yolu projesinde ana rotada bulunduğunu,
Kuzey Afrika'dan Orta Asya'ya kadar uzanan bölgeden yapılan sanayi ürünlerin ihracatının yüzde 65'ini tek başına yaptığını, bölgenin en girişimci, en dinamik, dünyaya en fazla açılmış özel sektörüne sahip olduğunu belirtti.
Hisarcıklıoğlu, Türk özel sektörünün rakipleri hangi şartlarda
üretim yapıyorsa, aynı şartlarda üretmek istediğini sözlerine ekledi.
Bu arada Karadeniz Teknik Üniversitesi'nde Hisarcıklıoğlu'na fahri doktora unvanı verildi.