Bazı bankacılar hükümete tuzak kuruyorlar
Başbakan Tayyip Erdoğan özel firmalara
kredi vermedikleri için bankalara çatınca, bankacılar da kendilerine göre
Türkiye ekonomisi için riskler yaratmaya başladılar.
Şimdi bankacılara göre en büyük risk
bütçe açığıymış.
Bütçe açığı büyük olursa ekonomi kötü olurmuş. Bunu söyleyen bankacılar herhalde
Avrupa ülkelerinde ortalama bütçe açığının ulusal gelirlere oranının yüzde 6’yı aştığıyla ilgilenmiyorlar.
Türkiye’de 2009 yılı için bütçe açığı hedefi ulusal gelirin yüzde 5’i olarak tahmin edildi. Bu açık miktarı
ekonomik krizin ardından gelen durgunluk döneminde normal. Açığın oluşmasındaki neden ise bankaların da içinde bulunduğu ekonomik durgunluk nedeniyle özel sektöre verilen devlet yardımları ve yapılan
vergi indirimleri.
Devlet yardımını talep ederken ve alırken, vergi indiriminden, vergi ertelemesinden yararlanırken ses çıkarmayan bankacılar ve özel sektörün temsilcileri, bütçe açığı büyüyünce, kendilerinin bu işte hiçbir payı yokmuşçasına bu açığı risk olarak önünüze getirip koyuyorlar. Bütçe açığını kapatmak için borçlanan
Hazine’den yüksek
faiz istiyorlar.
Üstelik şu anda hiçbir ülkede bütçe açığı yükseliyor gerekçesiyl
e devletten yüksek reel faiz isteyen bankacı da yok. Ama maalesef bizde bazı banka sözcüleri ve onların destekçileri hiçbir şeyle yetinmiyorlar. Onların amaçları, olmayan riskleri yaratıp devlet hazinesini boşaltmak.
Şu anda Hazine’ye kredi veren bankalar yüzde 7 reel faiz alıyorlar. Onlara sormak gerekiyor. Dünyanın hangi ülkesinde bu kadar yüksek reel faiz var? Dünyanın hiçbir ülkesinde yok. Doların ve avronun reel faizleri negatif dünyada.
Bizim bankacıların Türkiye için risk olarak gösterdiklerine gelince...
Bütçe açığı ve IMF anlaşmasının hâlâ yapılmamış olması büyük bir riskmiş. Peki, geçen yılın aynı dönemlerinde cari açığın büyüklüğü ve aşırı değerli Türk parası risk değil miydi? O zaman niye ses çıkarmadınız? Türkiye ekonomisini bir çıkmaza götüren ‘yüksek faiz-düşük kur’ politikasına niye alkış tuttunuz? Şimdi hem cari açık kapandı hem de Türk parası
rekabet gücü kazandı. Geçen yılın aynı dönemine göre, Türkiye ekonomisi küresel risk standartları açısından çok daha sağlam durumda. Hazine’nin risk primini yükseltecek bir ortam asla yok.
Peki, bazı bankacıların ve onların destekçileri ne istiyor? İstedikleri patronlarının kârlarını arttırmak. Bunun için durup dururken Türkiye ekonomisi için olmayan riskleri yaratıyorlar. Bütçe açığının büyüdüğünü söyleyip
TBMM’ye ek bütçe getirilmesini, IMF’den borç para alınıp kendilerine verilmesini istiyorlar. Bu talepleri aslında
AK Parti hükümetine kurulan birer tuzak. Çünkü bütçe ödeneklerinde henüz bir aşılma olmadı.
Borçlanma sınırı ise 2009’un tümünü kapsıyor ve bu nedenle yılın ilk yarısı bitmeden ek bütçe yapmak hükümet için hata olur.
IMF anlaşması ise Türkiye’ye yeni bir borç yükü altına sokacak. Bu borcun bankalara ve büyük şirketlere verilmesinin ekonomiye hiçbir faydası olmaz. Eğer IMF’den borç alınırsa, bu paranın, kesinlikle düşük gelir gruplarının rehabilitasyonu ve KOBİ’lerin desteklenmesi için kullanılması gerekir.
Olmayan riskler yaratıp Hazine’yi soymak isteyen bazı açıkgöz bankacılara meydanı boş bırakmamak şart. Çünkü bu sorun hükümetin ötesinde vatandaşın sorunu. Hazine, yüksek reel faizlerle boşaltılınca, bu paraları yine vatandaş vergileriyle yerine koyacak
SÜLEYMAN YAŞAR- TARAF