Türkiye’nin enerjide
doğalgaz kaynaklarına aşırı bağımlı hale gelmesi hepimizi korkutmalı. Daha korkunç olan
doğalgazda
Rusya’ya bağımlı olmaktı. Sorun Rusya değil, bir ülkeye bağımlı olmak aslında.
Rakamlar açık:
Yılda 30 milyar metreküp gaz tüketiyoruz. Yüzde 65’i Rusya’dan geliyor. Günlük (ortalama) 137 milyon metreküp gaz tüketiminin yüzde 50’si konutlarda kullanılıyor.
İki temel sorunumuz vardı:
1) Tek ülkeye bağımlıyız
2)
Doğalgaz stoklarımızı yok. Doğalgaz akışı, politik veya doğa olayları nedeniyle kesildiğinde, idare edebilecek miktarda gaz stokumuz yok.
Pamuk ipliğine bağlı gaz politikasında Türkiye, Rusya ve ABD’yi kızdıracak bir adım attı. Ne yaptı? Gitti
İran ile anlaştı. İran ile yaptığımız anlaşmaya göre, Türkiye’ye ihalesiz verilen
Pars havzasından günde 56 milyon metreküp doğalgaz çıkarıp, ülkemize getireceğiz. Bir başka deyimle Rusya’ya olan bağımlılığımız yarı yarıya azalacak.
Bu anlaşmanın
Türkmenistan ve İran gazının
Avrupa’ya taşınması gibi diğer ve önemli ayağını da unutmamak lazım. Ancak birincil derecede önemli olan Türkiye’nin ihtiyacındaki istikrarsızlık noktasının çözümüydü.
Hükümet bir başka şey daha yaptı. Yıllardır konuşulan
Silivri’deki 1.6 milyar metreküplük doğal
depo devreye girdi.
Pazar günü
sandık nasıl bir siyasi yapı çıkaracak, hep beraber göreceğiz. AKP iktidarda olmaz ise giderayak bu ülkeye yaptığı en büyük
hizmet ne derlerse, “Türkiye’yi doğalgazda bir ülkeye mahkûm politikayı değiştirmesi” diyeceğim. Şu sıcak günlerde bunun değeri anlaşılmayabilir. Ancak soğuklar bastırdığında, evlere doğalgaz gitmediğinde, fabrikalarda
üretim durduğunda neler olabileceğini düşünün. Galiba ilk defa bir kışı, doğalgaz kesilme korkusu
yaşamadan geçirebileceğiz…
Vicdanınız ne diyor?
Bir partiye oy verirken hangi parametreleri dikkate almak lazım. Ülkenin temel değerleriyle oynayan, ülkeyi çağdaş bir yaşam atmosferinden çıkararak, totaliter, ırkçı, dinci bir devlet yapısına büründürmek isteyen partilere oy verirken kimse başka gerekçe aramaz. Ben de öyle. Kabul.
Peki, bu noktada sınıfı geçmiş partiler arasında
tercih yaparken sizce amigomu olacağız, taraftarlık ruhu mu bizi teslim alacak yoksa gerçekten ülkeyi yönetmeyi hak ettiğine inandığımız kadrolara ve partiye mi oy vereceğiz.
Zor bir soru.
Televizyon programında iktidarı ve muhalefeti temsil eden onlarca siyasi konuk ağırladım. Her birinin karşı tarafı eleştirirken kullandığı argümanları dinledim.
AKP’yi rejim karşıtı olarak gösterilmesini bir kenara koyuyorum. AKP iktidarında yaşanan yolsuzluk iddialarını da bir kenara bırakıyorum. AKP döneminde Erdoğan’ın söz vermesine rağmen milletvekili dokunulmazlıklarını kaldırmamasını da bir kenara koyuyorum. Bu üçü de tartışılabilecek ve oy verirken fikrimizi oluşturabilecek nitelikteki konular.
Ancak AKP döneminde ekonominin bozulduğu yolundaki iddialardan etkilenerek bu partiye kızıyorsanız, yanlış yapıyorsunuz. Çünkü kim ne derse desin, AKP döneminde Türkiye tarihinin en istikrarlı (ekonomide) dönemini yaşadı. Geçmiş hükümetlere göre büyük başarılar elde etti. “Daha iyi olabilirdi “ diyorsanız, tamam...
Ama “AKP Hükümeti, geçmiş hükümetlerden kötü, onların döneminde ekonomi batağa saplandı, yanlış yola girdi” diyorsanız yanlış…
YAVUZ SEMERCİ - GAZETEPORT