Yalçıntaş,
sigorta ve
vergi borçlarının yeniden yapılandırılmasıyla beraber, mutlaka düzenli olarak devlete karşı yükümlülüklerini yerine getiren
işadamı ve tüccara karşı bir ödüllendirme getirmek gerektiğini belirterek, ''Konuyu Sayın Başbakana arz ettim. O da çok olumlu karşıladı'' dedi.
Devletin ödenmemiş alacaklarının yaklaşık 100 milyar lirayı geçtiğine dikkati çeken Yalçıntaş, özellikle
kriz nedeniyle birçok ''namuslu, dürüst'' işadamı ve tüccarın devlete karşı yükümlülüklerini yerine getiremediğini, dolayısıyla vade başta olmak üzere muhtelif kolaylıkların hem devletin kasasına girdi sağlayacağını, hem de işadamı ve tüccarlara kolaylık sağlayacağını vurguladı.
Konunun bir de ikinci yönü bulunduğunun altını çizen Yalçıntaş, şöyle devam etti:
''O da şu; devlete karşı borçlarını, vergilerini, primlerini hiç aksatmadan ödeyen arkadaşlarımız var. Bu arkadaşlarımız, zaman zaman sağdan soldan borç aldılar, gerekiyorsa
kredi aldılar, ama devlete karşı borçlarını aksatmadılar. Yeniden
yapılandırma olduğu zaman, bu arkadaşlarımızı bizlerin kesinlikle
mağdur duruma düşürmememiz lazım. Eğer böyle birşey olursa hem bu arkadaşlarımız devlete karşı güvenlerini kaybedecekler, hem de bir dahaki sefere 'ben de ödemiyim, nasıl olsa birkaç ay veya birkaç sene sonra yeniden yapılandırma daha gelir ve o zaman daha avantajlı şekilde öderim' diyeceklerdir. Hiç kimseyi bizim bu şekilde düşünmeye sevk etmeye hakkımız yok. Bu anlamda
yeniden yapılandırmayla beraber, mutlaka düzenli olarak devlete karşı yükümlülüklerini yerine getiren işadamına, tüccara karşı bizim bir ödüllendirme getirmemiz lazım. Biliyorsunuz SGK'da böyle birşey var. Düzenli olarak ödeyenler yüzde 5 daha az ödüyorlar. Sayın Başbakana arz ettim. O da çok olumlu karşıladı. Bununla ilgili hazırlığımızı rica etti. Hazırlığımız var zaten. Bunu hem Sayın Başbakanımıza, hem maliye bürokrasisine, hem de ilgili bakanlarımıza biran evvel göndereceğiz.''
-''MERKEZ BANKASININ TUTUMU DOĞRU''-
Gündemdeki kur tartışmasına da dikkati çeken Yalçıntaş,
İTO olarak bu konuda 5 senedir hep
Merkez Bankasının tutumunun doğru olduğunu dile getirdiklerini, bugün gelinen noktanın söylemlerinin ne kadar doğru olduğunu bir defa daha ortaya çıkardığını, ancak bunun ihracatçının haksız olduğu anlamına gelmeyeceğini kaydetti.
Bu konuya ölçülebilir açıdan, kısa vadeli değil, orta ve uzun vadeli bakmak gerektiğine dikkati çeken Yalçıntaş,
Merkez Bankası'nın yaptığı reel kur endeksine göre 2003'ten bu yana
TÜFE bazında TL'nin reel değerlenmesinin yüzde 44 olduğunu, gelişmekte olan
ülkeler bazlı alındığında bunun yüzde 18,5, gelişmiş ülkeler bazlı alındığında ise yüzde 53,4 olduğunu söyledi.
Bu açığı kapatmak için Türkiye'deki enflasyonu düşürmek ve
maliyet artışlarını aşağıya çekmek gerektiğini belirten Yalçıntaş, ''Eğer biz Türkiye'deki maliyet artışını aşağıya çekemez ve enflasyonu düşüremezsek, bizim paramız, içinde bulunduğumuz
ekonomik sistemde değerlenmeye devam edecektir'' dedi.
-''MATEMATİK OLARAK İMKANSIZ, EKONOMİK OLARAK SÜRDÜRÜLEMEZ''-
Murat Yalçıntaş, böyle olunca ciddi sıkıntı yaşandığını ve insanların gözlerini Merkez Bankası'na çevirdiklerini ifade ederek, şöyle konuştu:
''Neden Merkez Barkası'na çeviriyorlar. Çünkü kısa vadede
kura müdahale edebilecek tek kurum Merkez Bankası. Bu yanlış. Neden yanlış? Çünkü biz Türkiye'de iki şeyi kabul etmişiz. Demişiz ki; 'Türkiye'de para hareketleri serbesttir. Merkez Bankası'nın birinci görevi Türkiye'deki
fiyat istikrarını sağlamaktır.' Yani enflasyonu
kontrol altına almaktır. Hem bu iki şeyi söyleyeceksiniz, hem de 'Merkez Bankası kura müdahale etsin ve kuru aşağıya düşürsün' diyeceksiniz. Bu, matematiksel olarak imkansız, ekonomik ve finansal olarak da sürdürülebilir değil. Ne yapmak lazım? Bizim yapısal sorunlarımızı çözmemiz lazım.''
Türkiye'nin başta enerji olmak üzere birçok ham madde ve ara maddeyi
ithal ettiğine işaret eden Yalçıntaş, kurlarda Merkez Bankası müdahalesiyle artış yapılması durumunda belki kısa vadede ihracatçının rahat edeceğini, ancak enflasyonun artması, ithal edilen enerji ve ara maddelerin fiyatının artması nedeniyle bunun ihracatçıya maliyet artışı olarak geri döneceğini söyledi.
Bu arada, Yalçıntaş, 2010 yılının Türkiye'de
Japon yılı olduğunu anımsatarak, Japonya'nın
İstanbul Başkonsolosu Katsuyoshi Hayashi'nin katıldığı İTO
Meclis Toplantısı öncesinde de içinde Suşi'nin de yer aldığı Japon yemekleri sunarak iki ülke arasındaki kültürel ilişkilere katkıda bulunmak istediklerini vurguladı.
(AA)